-HANDE -
Koltuğa çarpan telefon, ordan alnıma değip kaşımın biraz üstünde kesik oluşturmuştu.
Elimi koyup baktığımda kanadığını farkettim. Ama acıtmamıştı hiç...
Cem'in söylediklerinden sonra, bu yara sinek ısırığı kadar bile acıtmamıştı.
Cem kanı farkettiği anda yanıma koştu. Elini uzattığı anda kendimi geri çektim. Son kalan gücümle ona baktım.
"Evden çıkarken seni aradım, ama ulaşamadım. Telefonum ikindi ezanından sonra otomatik olarak sessize almış. O yüzden aradığını farketmedim." diyip sessizce içeri geçtim.
Banyoya girip kesilen yere pansuman yapıp yarayı bantladım. Gözümden akan yaşların ardı arkası kesilmiyordu. Cem'in ufacık birşeye, böylesine büyük tepki göstermesi kalbimi çok kırmıştı.
Şeytan bir dakika durma bu evde, şimdi çık git diyordu, ama sıcağı sıcağına karar vermek istemiyordum.
Banyodan çıktığımda, Cem kapıda bekliyordu. Yanından geçerken kolumdan yakaladı.
"İyi misin Hande, çok özür dilerim, ben böyle olsun istemedim" dedi beş dakika öncesine daha kısık çıkan sesiyle.
Sesinde pişmanlık vardı, fazlaca. Ama şuan onun pişmanlığı beni kırdığı gerçeğini değiştirmiyordu.
"Bırak beni!" dedim fısıltıyla. Ağlamaktan sesim çok güçsüz çıkmıştı,
"Hande lütfen dinle beni, bak sonuna kadar haklısın ama beni de düşün. Sana ulaşmak için her yolu denedim ama ulaşamadım, eve geldim yoktun, sandım ki..." derken ona sertçe bakıp sözünü kestim.
"Buse gibi arkandan iş çevirdiğimi mi düşündün?" dediğimde yere diktiği gözleri hızla benimkilerle buluştu,
"Sakın kendinle onu karşılaştırma Hande, sen benim karımsın!"
"Öyle mi? Peki sen karşılaştır o zaman, bugüne kadar bana bağırıp çağırdığın gibi, bir zamanlar onunlayken ona hiç bağırdın mı, onu aşağıladın mı?
Tabi ki bunların hiçbirini yapmadın çünkü onu kendin bulup sevmiştin, ama beni ailenden dolayı sevmeye mecbur kaldın." dedim.
Boş boş baktı bana ve her zaman olduğu gibi ceketini alıp kapıyı çarpıp çıktı....
Yatak odasına girip yorganın altına girdim. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Saatlerce... Nasıl bu hale gemiştik? Niye birden kırıp dökülmüştü herşey?
Sabah ezanı okunurken kendime geldim. En son hatırladığım ağlamaktan yorulduğumdu.
Kendime gelip doğrulduğumda, yatağın sağ tarafının bozulmadığını farkettim.Kalkıp bütün odaları gezdim ama Cem yoktu. İkimizin de telefonu dün kırıldığı için ona ulaşamazdım da. Çaresizce beklemekten başka birşey gelmezdi elimden.
Gidip abdest alıp namazımı kıldım. Bu saatten sonra uyuyamazdım da gün ağarana kadar Kuran okudum. Artık gözlerim çift görmeye başlamıştı ki okumayı bıraktım.
*
Üç gün olmuştu... Üç koca gün ve gecedir Cem eve uğramıyordu. Yaptığı tüm yanlışların üstüne bir yenisini daha eklemişti. Beni bu koca evde yalnızlığa terk etmişti. Sorunlarımız bu şekilde mi çözülecekti? Şimdiye kadar hangi problemimizi konuşmadan, bu şekilde çözebilmiştik?
Kendi kendime düşünürken kapı çaldı. Cem gelmiştir ümidiğiyle kapı deliğinden baktığımda, Ahmet'i gördüm. Üzerime uzun bişey giyip, başımı örttüm ve kapıyı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNLÜMÜN SULTANI
RomanceMuhafazakar bir ailede büyüyen Hande... Ve ailenin tek erkek çocuğu olarak sınırsız imkanlarla yaşayan Cem... Hayattan farklı beklentileri olan iki genç... Ve ailelerinin onları bir araya getirmesiyle başlayan, inişli çıkışlı aşkları.. (Hani Arkad...