Bir kaç yıl sonra...
Zaman... Bir kelime, iki hece, beş harf. Ama ne çok şey barındırıyor içinde.
Anne babamdan başka kimseye yer yokken kalbimde, bir anda aşkı tattıran adam; ben onu gönlüme girdirmeye korkarken kalbimin sahibi olmuştu.
Bir insanı sadece mükemmel olduğu zamanlar değil de, hatalarıyla sevmenin gerçek anlamda sevmek olduğunu öğrenmiştim.
Cem, bu geçen bikaç yıl içinde defalarca beni kırsa da, üzse de, günün sonunda kalbimi kazanmayı başarıyordu. O beni üzerken de çok seviyordum onu. Bu nasıl bir çelişkiydi anlamıyorum; ona kızdığım zamanlarda bile koşup sarılmak istiyordum, geniş göğsüne sığınıp, kollarında teselli olmak istiyordum.
Sabah uyandığımda, yan tarafıma baktım. Cem yanımda yoktu.
Saate bakmak için başımı kaldırdığım anda, başucu sehpasında mis gibi kokan bir demet kırmızı gül görünce, şaşkınca baktım.
Heyecanla yatakta doğrulup gülleri elime alıp, mis kokusunu içime çektim. İçinden küçük bir kağıt çıktı ve hemen okumaya başladım."İyi ki doğdun karıcığım. İyi ki doğmuşsun ve yine iyi ki benim karım olmuşsun. Seni çok seviyorum bitanem. Birlikte nice yaşlara inşallah..."
Yazıyı okuyunca gözlerim doldu. Bu adam gerçekten beni nasıl mutlu edeceğini biliyordu. Sevmeyi bilen biriyle evlenmek dünyanın en güzel şeyiydi.
Mutlulukla kalkıp banyoya girdim. Üzerimi değişip pencereyi açtım. Hava ılıktı.
Şubatın yarısından sonra Adana'da alışılmış bir durumdu.
Alt kata inerken mutfaktan gelen seslerle merdivende kaldım,"Babaa, annem neden hâlâ uyanmadı?" diyen Naz'ın masum sorusuna gülerek karşılık verdi babası.
"İşimiz bitsin uyandırırız kızım. Annene harika bir kahvaltı hazırlayacağız, bu sefer olacak." diyince aklıma Cem'in daha önceki mutfak halleri geldi.
Telaşla merdivenlerden inip, mutfağa doğru yürüdüm.
Bu sefer korktuğum gibi bir manzara yoktu. Sadece tezgah dağılmıştı o kadar. Ama kahvaltı masası harikaydı.
Tatlı kızım ve yakışıklı babası bana gülümseyince, önce kızıma sonra da babasına kocaman sarıldım. Kulağıma yaklaşıp,
"İyi ki doğdun güzel karım" diyip ufak bir öpücük kondurdu. Naz da bacağıma sarılıp
"İyi ki doğdun annecik" dediğinde eğilip boylarımızı eşitledim.Benimkiyle aynı renk olan saçlarını okşayıp, yanaklarına koca koca öpücükler kondurdum.
Birlikte neşeyle kahvaltı yaptıktan sonra sofrayı toplarken Cem,
"Bugün seni kaçıracağım Hande." dedi. Soran bir ifadeyle ona baktım."Nasıl yani? Nereye?" dediğimde gülümseyip çayını yudumladı.
"Sürpriz güzelim. Çıkmadan kalın giy sadece. Ve Naz için küçük bir çanta hazırla, kızımız bu gece babaannesiyle kalacak." dedi.
Her ne kadar kafam soru işaretleriyle dolsa da Cem sürpriz dediği için üstelemedim.
Kahvaltıdan sonra Naz için küçük bir çantaya birkaç bişey koydum. Benim büyümüş de küçülmüş kızımın tavsiyeleriyle tabi.
İşimiz bitince onun küçük ellerini avucuma alıp birer öpücük bıraktım.
"Seni bırakacağız diye bize kızmıyorsun di mi tatlım?" dedim. Boncuk boncuk gözleriyle gülümseyip,"Kızmam ki ben size anne, hem babam söz verdi. Bi dahaki sefere birlikte gidicez" dediğinde kollarıma alıp sımsıkı sardım tatlı kızımı.
"Aferin benim akıllı, anlayışlı kızıma" dedim. Naz çantasını alıp
"Hem Esma halamla Mehmet de orda olacak, biz kuzenimle oyunlar oynicaz. Akşam da Seher halamla uyurum. Sen hiiiç beni merak etme " diyip önümde bilmiş bilmiş yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNLÜMÜN SULTANI
RomanceMuhafazakar bir ailede büyüyen Hande... Ve ailenin tek erkek çocuğu olarak sınırsız imkanlarla yaşayan Cem... Hayattan farklı beklentileri olan iki genç... Ve ailelerinin onları bir araya getirmesiyle başlayan, inişli çıkışlı aşkları.. (Hani Arkad...