Multimedia'da artık çift olmayan, aptal kişilerin kıyafetleri ve dinleyeceğiniz müzik olan, Alex - Sierra - Little Do You Know bulunuyor. İyi okumalar!
Boşluk. Sanırım hislerimi tanımlayabilen tek kelime. Bu boşluk parçalara ayrılıyor. Bir yanı heyecan, âşk. Bir yanı hüzün, mutsuzluk. Önümde bir yol var. Düz bir yol. İkiye ayrılıyor ve ben bu ayrıma çoktan adımımı attım. Bir tarafta o var. Diğer tarafta o yok.
Uzun süredir onun olduğu yolu tercih ettim ve elime geçen tek şey yıkıntılar oldu. Harabeye döndüm. Enkaz altından çıkamıyorum. Elimi uzatsam, gün ışığını görebileceğim. Elimi tutup beni bu enkazdan çıkartabilecek ama tekrar yıkılmaktan korkuyorum. O beni her zaman yıkabiliyor.
"Marie?" Başımı kaldırıp Gab'e baktım. Elindeki dergi ile yanıma geldi. "Vogue dergisi" dedi anlamsız bakışlarımı gidermek adına. Dudaklarımı ıslatıp başımı salladım. "Harika çıkmışsınız ve bu fotoğraf! Ah tanrım! Fanınız olmaya karar vereceğim" buruk bir şekilde gülümsedim. O fotoğraftan sonra olanları hatırlamak istemiyordum ama zihnim buna engel oluyor, her an aklıma getiriyordu.
"Karl ile birlikteyiz" dedim kısık sesimle. Elindeki dergiyi aniden kapatıp bana döndü. "Ne dedin sen?" Dedi inanmak istemezcesine. Omuzlarımı silktim. "Duydun işte" gözlerini kapattı bir süre.
"Zayn'e inat yaptın değil mi?" O beni her zaman anlamıştı ve şimdide anlıyordu. "Beni öptü" duraksadım. Devam edecek gücü kendimde bulamıyordum. Büyük bir çıkmazdaydım ve çoktan onun olmadığı bir yola girmiştim. "Ve ben ona bağırdım, Karl ile birlikte olduğumuzu söyledim" histerik bir kahkaha attı. Bunları yapacak kadar dengesizleştiğimi yediremiyordu.
"Karl'a gidip ne söyledin?" Dedi korkakça. Gözlerim doldu. "Onu... s-sevdiğimi" dedikten sonra hıçkırdım ve ellerimi suratıma kapattım. Birisinin duygularıyla oynuyor, birisinin duygularını çürütüyordum. Yaptığım şey tam anlamıyla adi bir davranıştı. Bunu biliyordum ama artık geri dönüşü olmadığının farkındaydım. Canımı yakanda buydu zaten. Artık bana yaklaşmaya çalışmayacak, bana şefkatle bakmayacak, konuşmak istemeyecek, kendisini açıklamayı denemeyecekti. O artık benden uzak olacaktı çünkü yeni yeni farkına vardığım bir gerçek suratıma tokatlarını indiriyordu.
Bu âşkta bir tek ben değil, oda çok yara almıştı. Her seferinde çekip gitmekte haklı olsamda, bana ihtiyaç duyduğu zamanlar olmuştu ve ben onun beni aramasına bile izin vermemiştim.
"Marie sen Zayn'i seviyorsun!" Diye bağırdı. "Biliyorum!" Dedim sitemle. Ben seviyordum. Ben Zayn'i deliler gibi seviyordum.
"Ne olacak şimdi? Zayn'in gözlerine bakarak Karl'a mı sarılacaksın? Onu mu öpeceksin? Hani nerede duygularına saygı duyan, onları önemseyen Marie? Sen bunu nasıl yapabilirsin?" Kızgındı ve kızmakta haklıydı. Sinirle hareket etmiştim. Sonuçları sadece beni değil, iki adamıda yakacaktı.
"Bilmiyorum Gab" dedim sadece. Sahi neredeydi eski benliğim? Bu kadar mı kaybetmiştim kendimi onun karanlık sokaklarında?
"Sana inanamıyorum" yanımdaki varlığı son buldu. Evden çıktı. İşte yine yalnızdım ve işte yine gözyaşlarım vardı sadece. İki blok ötemde yeni sevgilim, yüzlerce kilometre uzaklıkta kalbimin sahibi vardı. Ben onu özlemiştim. Kokusunu, şefkat dolu bakışlarını, sahiplenmesini, hislerini, gülümsemesini... bana 'papatya' demesini.
Ve sanırım en çokta yanımda olduğunda verdiği güven duygusunu.
Gab'in gidişinin üzerinden ne kadar geçti bilmiyorum, kapı çaldı. Ayağa kalktım. Oturma odasının girişindeki boy aynasına bakıp gözyaşlarımı sildim. Nefes alıp verdim ve aynadan kendime baktım. Güçlü gözüken bu bedenin ruhu yakıyordu kendi tenini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heart By Heart || Z.M
Fanfiction"Seninle ben, tutsak olan her şeye bağışlanan özgürlük gibiyiz Marie" © Tüm Hakları Saklıdır. | ©All Rights Reserved Bu siteden başka bir sitede yayınlanmamaktadır. Yayınlananlar kesinlikle çalıntıdır. Görürseniz lütfen bana bildirin.