Müko çiftimizin kıyafetleri ve dinleyeceğiniz müzik, Neon Jungle - Braveheart bulunuyor.
Kontrol ettim ama gözünüze çarpan yanlışlar olabilir, kusura bakmayın. Hadi gidin ve Zen'in piçlikleriyle dolu bir bölümü okuyun dksdjskdjsk
Gülerek başımı aşağı eğdiğimde, yüzüne arsız bir gülüş yayılmıştı. "Abim kıskanç değildir, sevgilim olduğunda laf etmez" Diyerek başımı yukarı kaldırıp gözlerine baktım. Gözlerinin içi gülüyordu resmen. Yüzümdeki gülüşü aniden sildim ve suratımı daha çok yaklaştırdım, onun suratına. "Ama gel gör ki, güvenilir bir sevgilim olduğunda laf etmez" Kaşları yavaşça çatıldığında, devam ettim.
"Ve ben" İşaret parmağımı göğsüne bastırdım. "Sana kolay kolay yem olacak biri değilim Malik. Ayağını denk al" Kaşlarımı kaldırıp indirdiğimde, suratına şaşkınlık dalgası yayılmıştı. Geri çekilip sandalyeden kalktım ve arkasında bulunan paltomla çantamı alıp kafeden çıktım. Arabaya binip eve doğru yola koyuldum.
Beni ne zannediyordu o? Her an altına alabileceği bir sürtük? Agh tanrım! Geri dönüp suratına bir tane yumruğu indirmek istiyorum.
Evin önünde arabayı durdurup ceketimi ve paltomu yan koltuktan aldım. Anahtarı, görevli olan Peter'a fırlatıp içeri girdim hızla. "Ben yukarıdayım!" Diye bağırırken merdivenleri sertçe ezmiştim. "Marie! Merdivenler bize genellikle lazım oluyor!" Annemin uyarısına kulak asmadan aynı sertlikle odama girip kapıyı kapattım.
Paltomu ve çantamı yatağımın üzerine fırlatıp ellerimi saçlarıma daldırdım. Geri zekâlı. Ne beklediki onu söylerken? Kendimi, kollarına atacağımı mı?
"Küçük hanım, hemen neler olduğunu anlatıyorsun" Annemin emredici ses tonundan ve bakışlarından hoşlanmamıştım. "Anne cidden, şimdi değil" Dedim odamın, balkonuna çıkarken. Derin bir nefes alıp verdi. "Pekâlâ, konuşmak istersen aşağıdayım" Gülümseyip başımı salladım. O odamdan çıkarken, bende balkona çıkmıştım.
Oturduğumuz site, şehrin kırsal kesimlerinde kalıyordu. Şehir merkezine yarım saat aralıkta olmasına rağmen, oldukça sessiz ve sakindi. Burası kesinlikle şehirden daha soğuktu. Derin bir nefes alıp verirken, karşıdaki buzlanmaya yakın bir hale gelmiş göle baktım. Marco ile küçükken orada oynardık. O göle girip yüzerdi ve beni, gölün içinde canavar var diye korkuturdu. Bende aptal gibi inanıp giremezdim.
"Marie?" Arkamı dönüp odama giren babama baktım. Yorgun surat ifadesi, yerindeydi. İçeri girip kapıyı kapattım. Sağ tarafımdaki koltuk takımının, tekli olanına oturmuştu. Karşısındaki ikili koltuğa geçtim. Eliyle ortamızda bulunan, fiskos sehbasının üzerindeki çikolatalı sütü gösterdi gülerek. "Ah, baba" Dedim elime alırken. Çikolatalı sütü çok fazla seviyordum.
Öyle ki, küçükken babama inek alması için yalvarmıştım. Onu çikolata ile besleyip, çikolatalı süt üretimine başlamak gibi bir hayalim vardı.
"Teşekkür ederim" Dedim pipeti ağzımdan çekerken. Gülümsedi. "Rica ederim kızım, şimdi seninle konuşmam gereken bir konu var" Dudaklarımı yalayıp, sütün tadını giderdim. Başımı salladım. "Tabii konuşalım" Babam bu ses tonunu kullandığına göre, iş konuşacaktık.
"Şirket için çok küçük yaşta çalışmaya başladın ve bana çok yardımcı oldun kızım. Biliyorum ki, Yaser'e güvenmiyorsun. Aslında bu güvenmemekte değil. Sen, sana ait olanı kimseyle paylaşmak istemiyorsun" Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım. Gülümsedi.
"Yaser oldukça güvenilir birisi olmasa, inan bana ortaklık teklifi etmezdim. Babana güvenmiyor musun yoksa?" Yalandan sinirlenmesi hoşuma gitmişti her zaman. Şu anda da öyleydi. Kaşlarını çatmıştı fakat gözlerinin içi ve dudaklarında gülüş vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heart By Heart || Z.M
Fiksi Penggemar"Seninle ben, tutsak olan her şeye bağışlanan özgürlük gibiyiz Marie" © Tüm Hakları Saklıdır. | ©All Rights Reserved Bu siteden başka bir sitede yayınlanmamaktadır. Yayınlananlar kesinlikle çalıntıdır. Görürseniz lütfen bana bildirin.