Günlük

88 15 4
                                    

   Medyaya koyduğum fotoyu gördüğümde "Ayy Bulut! " dedim. Sizce de oyle değil mi?

************

       "Ne yapıyorsun burada Bulut? "

        "Ben... Eee... Ne yapıyorum? "

    
     Kekelediği için kendine içinden saydırırken bir yandan da iyi bir bahane arıyordu. Derin kaşlarını çatmış, bir cevap beklerken aklına gelen ilk şeyi söyleyiverdi Bulut.

        "Kitap... kitap soracaktım sana. Sıkıldım da vakit geçirmek için yani... sende güzel bir şeyler vardır diye düşündüm.

     Söylediklerine daha kendisi bile inanmaz iken karşısındaki kızın inanmasını umdu. İçinde kendine saydırma seansları devam ederken bir umut beklemeye devam etti. Derin tek kaşını kaldırarak karşısında renkten renge giren adama baktı. Bulut yalan söylemek konusunda gerçekten vasattı. Neden böyle bir yalana sığındığını anlamaya çalışıyordu ama bir cevap bulamayınca inanmış gibi yapmayı tercih etti. Nasılsa öğrenmesi fazla sürmezdi. Kızında kendine göre yöntemleri vardı. Ama genç adamı biraz zorlamanın da bir sakıncası yoktu.

        "Sen ve kitap? İlginç bir ikili..."

        "Neden öyle dedin ki? "

        "Seni kitap okurken hiç görmedim de... Kitaplarla ilgilendigini bilmiyordum."

        "Hakkımda bilmediğin çok şey var kuzen."

     Kızın yanağından makas alarak söylediklerine bir de göz kırpmasını da ekleyince içinden kendine saydırdıkları ile hayal gücünün genişliğine hayran kalamadan edemedi Bulut.

        "Ya, bilmez miyim?"

     Telefonunun çalması ile içinden bir "oh!" çeken Bulut, telefonunu cebinden çıkartıp ekranına baktı.

     "Ömer" arıyor...

     Daha önceki zamansız aramalarına bakıldığında ilk defa tam zamanında aramıştı. Diğer kuzeni Can -ki Derin' in de abisi oluyor- ile ortak arkadaşlarından birisiydi Ömer.

        "Neyse daha sonra gelirim."

     Hızlı adımlar ile kızın odasının karşısındaki kendi odasına girdi. Kapıyı kapatıp telefonu yanıtladı.

        "Ne var?"

        "Ooo... Yine çok kibarsınız Bulut bey."

        "Uzatma da söyle ne söyleyeceksen ."

        "Akşama bizimkilerle 'Engerek' de takılacağız. sen de gelmek ister-"

        "Yok kalsın."

        "Ama-"

     Arkadaşının diyeceklerini dinlemeden telefonu yüzüne kapattı. Nasılsa bu yüzden ona kızmazlardı. Artık alışmışlardı. Bu Bulut' un her zamanki haliydi. Birkaç adım atıp yatağının yanına vardı. Telefonunu tekrar cebine koyup yatağının kenarına oturdu. Şu an düşünmesi gereken en son şey bile değildi eğlence. Şimdi iyi bir plana ihtiyacı vardı. O defteri mutlaka alması gerekiyordu. Bir süre düşüncelerinin arasına dalmış, tam boğulmak üzere iken aklına gelen şeyle derin bir nefes çekti ciğerlerine. Oturduğu yatağından kalkıp odanın kapısına ulaştı hızlıca  ve sessiz olmaya dikkat ederek kapısını birazcık araladı. Dışarıdan bakılınca kendisinin görülemeyeceği ama koridoru, özellikle karşı odayı rahatlıkla görebileceği küçük bir aralık sadece. Derin' i izlemeye devam edecekti. Nasılsa banyoya gireceği zaman boynundan çıkarmak zorundaydı. Doğru zamanlama ile hedefine ulaşması zor olmayacaktı.

     Fazla beklemesine gerek kalmadan kız odasından çıkınca temkinli davranarak geri çekilip bekledi. Derin aklındakiler ile gülümseyerek koridorda ilerleyip merdivenlere vardı. Bulut da sessizce odasından çıkıp kızın peşinden gitti. Derin' in arka bahçeye çıktığını görünce iç geçirmeden edemedi.

        "İşte başlıyoruz..."

     Derin ne zaman bahçeye çıksa ya bahçedeki bitkilerle ya da köpeği ile saatlerce uğraşıyordu. Büyük bir ihtimal ile o canavardan bozma huysuz köpekle uzun soluklu bir kudurma seansı başlamak üzereydi.

     Derin köpeğinin adını Şeker koymuştu. Ama adı ile görüntüsü bu kadar zıt olan başka bir canlı daha bilmiyordu Bulut. Kocaman, simsiyah, korkutucu sivrilikte dişlere sahip, canavar gibi bir yaratığa hangi akla hizmet Seker adını koymuştu Derin, gerçekten merak ediyordu genç adam.

     Köpek her ne kadar diger insanlara -özellikle de Bulut' a- karşı tam bir canavar olsa da Derin' in yanında ateşe tutulan bir marshmallow gibi eriyor, minik bir enikten farkı kalmıyordu. Derin köpek kulübesinin yanına gidip Şeker' in zincirini çözünce en az iki saat oynayacaklarını bilerek uzun bir soluk verdi dışarıya dudaklarının arasından Bulut. Kışın en soğuk günlerinden birinde bile nasıl oluyorda dışarıda bu kadar vakit geçiriyor ve hastalanmamayı başarıyordu bu kız, merak etse de merakını kendisine sakladı. Bir süre sonra fazlasıyla üşümeye başlamıştı. Dudaklarının arasından çıkan buharın görüntüsü bile daha fazla üşütüyordu adamı. Aklında çakan şimşekle daha önce akıl edemediği ve yaklaşık on beş dakikadir üşümek zorunda kaldığı için kendine kızdı. Odasının pencereleri arka bahçeye bakıyordu. Neredeyse koşar adımlar ile odasına çıktı. Kollarını göğsünde bağlayıp pencerenin pervazına yaslandı ve bahçede boğuşan kız ve köpeği izlemeye devam etti.

     Derin kahkaha atarak köpeği ile oynuyor, koşuyor, çimlerin üzerinde yuvarlanıyordu. İki saatten fazla olmuştu. Onları izleyen adamın yüzünde ise farkında olamadığı bir gülümseme yer edinmişti. Daha önce ona hep önyargı ile yaklaşmıştı. Ve tabi hissettiği o tuhaf koruma içgüdüsünün verdiği rahatsızlık da fazlasıyla etkili olmuştu. Kim hiç tanımadığı birini görür görmez sanki elektrik akımına kapılmış gibi hissedebilirdi ki? Ona ihtiyacı varmış gibi ve sanki hayatinin tek amacı onu korumakmış gibi... Bulut' u rahatsız eden bu hisler kıza karşı bir cephe almasına ve onu bu evden göndermek istemesine sebep olmuştu. Ancak onu ilk defa böylesine saf neşe içinde görüyordu ve yüreğinde hissettiği o tuhaf hislere bir yenisi daha eklenmişti: Kızı her zaman böyle güldürebilme isteği...

     Derin köpeği tekrar kulübeye götürüp zincirini bağladı. Mama ve su kapılarını kontrol edip eve doğru döndü. Yürürken bir an bakışları yukarı kayınca Bulut ile göz göze geldi. Kacmak yerine başıyla selam vermeyi tercih etti genç adam. Kız da onun selamına yine başıyla karşılık verip eve girdi. Olduğu yerde kulak kabartıp koridordan gelecek olan seslere dikkat kesildi Bulut.

     Derin odasının önüne gelince bir an durup omzunun üzerinden arkasında kalan Bulut' un odasının kapısına baktı. Yanına gidip gitmemekte kararsız kaldığı birkaç saniyenin ardından vazgeçip odasına girdi. Odasının kapısını açık bırakıp penceresinin önüne gitti. Bir süre öylece bahçedeki leylak ağaçlarını izledi. Şimdi çıplak kalmış olsalar da baharda çiçek açtıklarında ne kadar da güzel kokacaklarını düşündü. Ve kendisinin bunu görüp göremeyeceğini... Emin adımlar ile yürüdüğü bu yolun sonuna yaklaştığını hissedebiliyordu. Ya başarılı olacaktı ya da ölecekti. Ama sonuç ne olursa olsun artık bu eve dönemeyeceğini biliyordu. Başarılı olsa bile sırtlayacak olduğu yükümlülükler onun dünyasının tam anlamıyla değişmesine sebep olacaktı. Hem nereye ya da neden gideceğini söyleyemeyeceği için zaten geç kavuşmuş olduğu ailesini kaybedecekti. Bencilce bir dürtü ile en azından onları tanımış olmaktan mutluluk duydu. Bulut da dahil...

SUARA (Musia Serisi - 1) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin