Heybetli

27 10 0
                                    


Medya: Heybetli sayamımızı çiziktirip beğeninize sunuyorum. Nasıl olmuş? :)

°°°°°°°°°°

    Dosina Kalesi;

     Sabah erkenden tüm hazırlıklar tamamlanmış, Dosina Kalesi' nin büyük ve ihtişamlı bahçesinde toplanılmıştı. Solgun güneşin ilk ışıkları altında parıldayan Dosina Kalesi tüm görkemini gözler önüne seriyordu. Can başını kaldırıp kaleye baktı. "Benim küçük kardeşim buranın kraliçesi, öyle mi? " diye düşündü. "Tabi kurtarabilirsek... " Sonra kendi kendine kızdı bu düşüncesi nedeniyle. Kurtarabilirsek de ne demekti?!  Elbette ki kurtaracaklardı. Başka türlü olmasının mümkünatı yoktu. Kardeşini ne Korhan denen adama ne de Darren' e bırakmayacaktı. Gerekirse kendi hayatını feda ederdi yine de kardeşini orada bırakmazdı.

        "Sayamlar da geldi. "

    Ömer' in sesi ile düşüncelerinden sıyrıldı Can. Yanlarına konan devasa yaratıklara baktı. Can onlara bakarken zihninde hafif bir baskı hissediyordu. Hele ki en önde olan ve diğerlerinden daha iri olan sayam tuhaf bir şekilde Can' ı kendine çekiyordu. O sırada Mila' nın sesini duyup ona baktı.

        "Yamaç!  Alvi ve Sail de sizinle gelecek. "

        "Tamam. "

        "Bunlar kim? " diye sordu Yamaç' a başıyla Alvi ve Sail' i işaret ederken.

        "Alvi bir asra yani suyu kontrol edebilir. Sail de bir pusat, tıpkı Bulut gibi. Sadece daha güçlü. Bize fazlasıyla yardımları olacak. "

        "Neden bu kadar az kişiyiz? Ya orada çok sayıda kişiyle karşılaşırsak? "

        "Merak etme Bulut. Gittiğiniz yer trapoget... Ayrıca Korhan' ın yardım istediği birilerinin olduğunu sanmıyoruz. Olsa bile bir kaç kişiden fazla değillerdir. "

     Bulut başıyla Mila' yı onaylarken Can yine sayamların büyüsüne kapılmıştı. Yanlarına yaklaştı.

     Çok güzel ve bir o kadar da korkutucu yaratıklardı. Bir aslana ait vücudu, pençeleri ve kuyruğu,  gün ışığı ile altın gibi parlayan sarı kürkü vardı. Tahminen beşer metrelik beyaz kanatları, vücudunun iki yanında naif birer pelerin gibi duruyordu. Sarı gözleri beyaz kartal kafasının üzerine yerleştirilmiş bir çift kehribarı andırıyordu. Bakışları her an saldırıya hazır vahşi bir hayvan gibi tehlikeliydi. Üç tane kuyruğu vardı. İkisi normal aslan kuyruğu iken ortadakinin ucunda beyaz tüyler tıpkı bir kartalın kuyruğunu andırıyordu.

     Sayamlardan en iri olanı arka ayaklarının üzerine kalkıp kanatlarını iki yana açtı ve iki kez çırptı. Kanatlarının oluşturduğu kuvvetli rüzgar Can' ın gözlerini kısmasına sebep oldu.

     Can karşısında tüm heybeti ve asaleti ile duran yaratığı izlerken sessiz bir "vay be!" çekti. Sayam a bir adım daha yaklaşıp durdu. Sayam da yeniden dört ayağının üstüne indi. Sakin adımlarla Can' ın önüne kadar geldi. Başını eğip Can' ın yüzünü kokladı. Can hiç tepki vermeden öylece duruyordu. Ama kalbi maraton koşmuş gibi  atıyordu.

     Sayam koca gagasını açıp aslan kükremesi ile kartal çığlığı karışımı kulakları çınlatacak kadar yüksek desibelde kükredi. Nefesi ılık, güçlü bir rüzgar gibi adamın yüzünü yalayıp geçti.  İlginç bir şekilde şeker gibi kokuyordu.

     Canı' ın zarar göreceğini düşünerek Yamaç müdahale etmek için bir adım atmıştı ki, Mila elini oğlunun göğsüne koyup onu durdurdu.

        "İzin ver onu tanısın. Bu dünyaya ait olmadığını fark etti. "

        "Ama zarar..."

SUARA (Musia Serisi - 1) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin