İtiraf

21 9 0
                                    

          2 saat önce
          Guav;

        Sail' in Korhan' ın cansız bedeni ile Dosina' ya dönmesinin ardından geri kalan sekiz kişilik grup harabeye dönmüş yerden çıktılar. Bir sayam eksilmişti. Bulut hariç herkes diğer sayamlar yöneldi. Bulut ise yeşil ışıklar saçarak bir sayama dönüştü. Ve Can' ın zihninde bir ses...

        "Benim kadar 'heybetli' değil. "

        "Doğru söze ne denir? "

     Can' ın sözlerini duyan arkadaşları şaşkın ifadelerle ona bakıyorlardı.

        "Hayırdır abi? Ne deli gibi kendi kendine konuşuyorsun? "

        "Yok birşey. Sesli düşünüyordum sadece. Hadi acele edelim. Derin zor durumda olabilir."

     Asrın' ı geçiştirmek için hızlı adımlar ile Heybetli' nin yanına gitti. Seçil ile birlikte sayamın sırtındaki yerlerini aldılar. Diğerleri de hazır olunca Yamaç geçiş kapısını açtı ve teker teker içinden geçtiler kırmızı ışıkların. Gorta' ya vardıklarında kızıl bir gökyüzü karşıladı onları. Güneş batıyordu. Oysa daha öğlen bile olmaması gerekirdi.

        "Neler oluyor?"

     Can' ın şaşkın sorusuna gülümseyen Seçil hafif bir ses tonu ile cevapladı onu.

        "Trapoget dengesiz bir boyut. Oradaki zaman kavramı ile buradaki uyuşmaz. Orada birkaç saat gibi gelen sürede burada yarım gün geçiyor. "

     Altlarında kurumuş bir nehir yatağı vardı. Bu kadar yukarıdan bakınca kıvrıla kıvrıla ilerideki sivri kayalıklara sahip dağlara doğru giden bir patikayı andırıyordu. Tepesi sivri ve karla kaplı olan dağın eteklerinde yeşilimsi bir sis tabakası ile çevrelenmişti. Sislerin yukarısında ise sadece siyah renkli kayalar vardı. Kızıl gökyüzünde parça parça duran koyu gri bulutlar dağın üstüne yaklaştıkça bir araya toplanıyor ve renkleri iyice koyulaşıp siyaha dönüyordu. İçlerinde koyu kırmızı şimşekler ürkütücü bir görüntü sergiliyordu. Dağın bir yamacı dik olmasına rağmen normal bir eğimde iken diğer yamacı bıçakla kesilmiş gibi bir uçurumdu. Uçurumun hemen üzerinde ise simsiyah bir kale vardı.

     Kalenin iki uzun ince kulesi vardı. Bu iki kulenin ortasında ise kale yer alıyordu. Büyük ve ihtişamlı aynı zamanda da ürkütücü ve karanlık bir görüntüsü vardı. Tıpkı sahibi gibi...

     Kale öyle bir konumda yer alıyordu ki; kaleye tek giriş yeri büyük giriş kapısıydı. Ve bu kapıdan içeriye fark edilmeden girmeleri imkansızdı. Tabi Korhan' ın söylediği girişi bilmiyor olsalardı.

     Gözcüler tarafından fark edilmemek için hızla aşağıdaki kurumuş ağaçların arasına iniş yaptılar. Sayamların sırtlarından yere inip bir araya toplandılar. Bulut da yeniden kendi bedenine dönüp arkadaşlarının arasına katıldı.

        "Görünmeden o girişe nasıl ulaşacağız? "

        "Görünmezlik büyüsü ile." diye cevap verdi Yamaç Bulut' a.

        "Girişe ulaşmak zor değil de içeri girince ne yapacağız? "

        "Tabi bir de sayamlar var. Girişe ulaşınca onlar ne olacak? Onları görürlerse kötü olur."

     Ömer ve Alvi' Deniz gelen sorular karşısında ise Yamaç düşünmeye başlamıştı.

        "Orasını biz hallederiz. "

     Can zihnine duyduğu sayamın sesi ile kaşlarını çattı. Şimdi onlara söylese nereden biliyorsun diye soracaklar. Söylemese vakit kaybedecekler. Hızlıca karar verdi.

SUARA (Musia Serisi - 1) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin