Seçil eli kapı kolunda bekliyordu. Buraya gelene kadar üç kez geri dönmüş. Sonra yine buraya yönelmişti. Ve şimdi bir kez daha vazgeçti. Neredeydi Gorta' daki o cesaret? Pılını pırtısını toplayıp nereye kaçmıştı hic ardına bile bakmadan? Seçil eli kapı kolunda çekti ve arkasını dönüp bir adım attı. İkincisini atamadan kapı açılınca yerinde kaldı. Usulca biraz da korkarak kapıyı açana dönüp gülümsedi.
"Seçil?"
"Selam..."
"İçeri gel."
Can kenara çekilip eliyle içeriyi gösterdi. Kızın üç defadır kapıya kadar gelip geri döndüğünün farkındaydı. Bir kez daha geri dönmesine müsaade etmek içinden gelmedi. Ne olacak ise ya bugün burada olacaktı ya da hiçbir zaman olmayacaktı. Ve Can olmasını istiyordu. Duygularını yoklamıştı ve uzun zamandır hislerini Seçil' e kaydığını ancak dostluklarına böyle bir darbe vurmaktan korktuğundan görmezden geldiğini, yok saydığını fark etmişti. Tabi bir de Seçil' in aynı hislere sahip olmama ihtimali vardı. Ama Gorta' da kızın yaptığı itiraf Can' ı bağlayan ipleri koparmış, önündeki setleri yıkmıştı. Artık ya olacak ya da olacaktı.
Seçil içeri girince kapıyı kapattı Can. Kızın odayı incelemesini izledi bir süre. Zaten odada fazla bir şey yoktu. Duvara gömülü bir giysi dolabı, küçük bir masa ve sandalye, büyük bir yatak ve pencereye yakın konumlandırılmış ikili bir koltuk ile önündeki küçük sehpa. Her şeyde acı kahve, mavi ve beyaz tonları vardı. Dosina' zaten beyaz renkli mermer benzeri bir malzemeden yapılmıştı ve ışığı öyle güzel yansıtıyordu ki elmas gibi parlıyordu.
Seçil yavaş adımlar ile ikili koltuğa gidip oturdu. Ellerini kucağında birleştirip parmaklarıyla oynamaya başladı. Can da kızın yanına gidip oturdu. On dakika kadar kızın konuşmasını bekledi ama kız her defasında ağzını açıyor, tamam konuşacak şimdi diye düşündüğü anda da kız dudaklarını birbirine bastırıyordu. Daha fazla dayanamayan Can kızın tarafındaki bacağını kıvırıp altına aldı. Yönünü ona döndü ve uzanıp kızın ellerini tuttu. Kız da ona dönüp bakınca parlak yeşil gözlerde kendini kaybetti. Elini uzatıp kızın ensesinden tutup kendine çekti, kendisi de kıza yaklaşırken. Dudakları birleştiğinde sözcükler ile değil kalpleriyle anlaştılar. Bu öpücük Konuşacakları onlarca kelimeden daha fazla şey anlattı.
********
Yine karanlık, yine sessizlik, yine boşluk... Simsiyah boşluğun içinde yürüyordu Derin. Herhangi bir zemin göremiyordu ama yürüyordu işte. Tuhaftı. Birden bir kahkaha duydu. Yankılanarak çoğalıyordu.
"Kim var orada?"
Bu garip yere nasıl gelmişti? Yine mi bir rüyadaydı yoksa? Buranın bir sonu olmalıydı. Bulmak umuduyla koşmaya başladı. Uzun süre koştuktan sonra sonunda bacakları onu taşıyamayınca pes ederek yere oturdu. Ya da boşluğa... Her neyse işte. Nefesini düzenlerken yine o kahkaha sesini duydu. Oturmak için direnen bacaklarına inat ayağa kalkıp kendi etrafında döndü. Karanlıktan başka hiçbir şey göremedi.
"Küçük Suara..."
Hemen arkasından gelen sesle dondu kaldı. Nefesi bile dondu. Bedenini saran öfkeyi hissederken yine aynı sesi duydu.
"Hadi ama Derin. Bu kadar çok mu Korktun?"
Derin hızla arkasındaki adama döndü. Darren çevresindeki karanlıkla büyük bir tezat oluşturacak şekilde beyazdı. Beyaz kıyafeti, beyaza yakın açık sarı, uzun saçları, soluk teni ve açık buz mavisi gözleri. Nereden geldiği belli olmayan beyaz bir ışık adamın üzerine vuruyor ve daha da beyaz görünmesine sebep oluyordu. Tıpkı bir hayalet gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUARA (Musia Serisi - 1) (Tamamlandı)
Fantastik~~~~~ Derler ki; Bu dünya üzerinde binlerce alem vardır... Peki bizim bildiklerimiz kaç tane? İki elimizin parmaklarını geçiyor mu sayıları? Peki ya bilmediklerimiz? Geri kalan o binlerce alem/boyut? Biz bu hikayede o bilmediklerimizden sadece bir t...