Karanlık...
Karanlıkta asılı kalmıştı zayıf bedeni. Ne aşağı inebiliyordu ne de yukarı çıkabiliyordu. Kıpırdamıyordu bile. Kıpırdayamıyordu... Sonra yavaş yavaş hissetmeye başladı. Sırtının yumuşak bir zeminde olduğunu fark etti. Bir yatakta yatıyor olmalıydı.
Acı...
Tarif edemediği bir acı sarmıştı tüm bedenini. Saçının telinden tırnağının ucuna dek. En çok da kalbinde.
Zaman...
Ne kadar zamandır buradaydı? Kaç saattir ya da kaç gündür? Hafta olmuş mudur acaba? Zaman mekan kavramını yitirmişti. Gece mi yoksa gündüz müydü? Neredeydi?
"Ailem" diye düşündü. Ne yaptıklarını merak etti. Haberleri var mıydı kaçırıldığından? Arıyorlar mıydı onu? Kızdı kendine sonra... Elbette arıyorlardı! Bundan şüphe etmesi bile hataydı. Peki... onu bulabilecekler miydi?
Sonra gözlerinin kapalı olduğunu fark etti. Açmaya çalıştı ama sanki tonlarca ağırlıkta yük vardı göz kapaklarının üzerinde. Bir daha denedi olanca kuvvetiyle. Bu defa başardı. Ama hala karanlıktı. Tek bir ışık kaynağı bile yoktu. Yattığı yerden doğrulmaya çalışınca el ve ayaklarının bağlı olduğunu anladı. Çekiştirince bilekleri sızlandı. Çok sıkı değildi ama kaçabileceği kadar gevşek de değildi. Sanki azıcık bile gücü yokmuş gibi hissediyordu. Ellerini kurtarsa bile ayağa kalkabilecek gücü bacaklarında bulabileceğinden şüpheliydi Derin. Bileklerini çekiştirmekten vazgeçip beklemeye başladı kendisini kaçıran kişiyi...
Bir yandan da zihnini toparlamaya çalışıyordu. En son ne olduğunu hatırlıyordu ama sebebini bilmiyordu. Belki o akşamı düşünürse bir ipucu bulabilirdi. Partideydi ve kendini iyi hissetmediği için yüzünü yıkamak istemişti. Tabi ya son içtiği bardağın tadı tuhaftı. Muhtemelen içine bir şey katmışlardı ki şu an bu durumdaydı. Ve... En son Korhan' ı görmüştü. Yüzündeki zafer dolu ifadeyi ve bilincini kaybetmeden hemen önce dudaklarının üzerinde hissettiği sıcaklık. Onu öpmüş müydü yani?! Sebep?
"Bir bu eksikti!" diye öfkeyle soludu.
İlk öpücüğünün böyle olacağını düşünmemişti hiç. En azından daha normal bir zamanda normal bir yerde olmasını beklerdi. Tuvalet zemininde bayılmadan önce olma ihtimali aklına hiç gelmemiş olması normaldi de kendisi pek normal değildi.
Bulunduğu karanlık ortamın sağ tarafından ses gelince o tarafa baktı Derin. Açılan kapıdan giren ışık ile gözlerini kıstı. Siyah bir siluet içeri girip kapıyı kapattı. Yeniden karanlıkta kalmıştı. Birkaç saniye sonra içeriye giren kişinin elinde oluşan beyaz bir ışık topu ile oda aydınlanmıştı.
Adam küçük bir el hareketi ile elindeki ışık topunu yukarı savurdu. Işık topu zarif bir şekilde süzülüp tavanın ortasında asılı kaldı. Karanlığa alışmış olan kızın gözleri ise ışığın etkisi ile yanmaya başladı. Sanki göz kapaklarının altına avuç dolusu kum serpilmişti. Sımsıkı yumdu gözlerini.
"Demek sonunda uyandın birtanem. "
Duyduğu sesin kime ait olduğunu biliyordu. Her ne kadar sadece birkaç dakika sesini duymuş olsa da unutmamıştı. Duyduğunda tüm bedenini ürpertmeyi başaran bu sesin sahibini nasıl tanıyamasındı?
Saçlarında, ardından yanağında hissettiği el ile gözlerini araladı. Artık gözlerindeki acı dinmişti ancak net göremiyordu. Sanki suyun içinde gözlerini açmış gibi görüşü flu idi. Adamın eli yanağında durdu. Baş parmağı ile dudağına dokundu kızın. Adamdan gelen bir iç çekiş sesi ile flu görüntü yaklaştı Derin'e. Dudaklarında yeniden hissettiği sıcaklık ile başını sola çevirerek kaçtı adamın dudaklarından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUARA (Musia Serisi - 1) (Tamamlandı)
Fantasy~~~~~ Derler ki; Bu dünya üzerinde binlerce alem vardır... Peki bizim bildiklerimiz kaç tane? İki elimizin parmaklarını geçiyor mu sayıları? Peki ya bilmediklerimiz? Geri kalan o binlerce alem/boyut? Biz bu hikayede o bilmediklerimizden sadece bir t...