Can ilk şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra kollarını kızın beline sardı. Yanağına bir öpücük bıraktı. Gülümseyerek karşıya baktı.
"Şimdi bunları konuşmak için uygun yer ve zaman da değiliz. Ama döndüğümüzde ciddi bir konuşma bizi bekliyor olacak. "
Seçil önce "Ya dönemezsek?" diye soracaktı ancak daha sonra Can' ın ne demek istediğini anlayınca başını hızla genç adamın boynundan kaldırıp gözlerine baktı. Gözleri dolmuştu ve göz kapaklarını kırmıştır dığında iki damla yaş süzüldü yanaklarından.
"Yani..."
"Şşş... Sorularını geri dönüşümüze sakla." dedi kızın yanaklarını kurularken. "Hadi, bizimkilerde yetişelim."
Seçil önde Can arkada girişten geçtiler. Bir metre çapında dar bir tüneldi burası. Emekleyerek ilerlemek zorundalardı. Bir süre sonra havalandırma girişinden çıkmışlardı. Yuksek olduğu için önce ayaklarını sallandırdı Seçil. Elleriyle tutunup sarkıttı kendini ve yere bıraktı. Dizleri hafif kırılarak ustaca bir iniş yaptı. Can da aynı şekilde inince Ömer sordu.
"EE, şimdi ne yapıyoruz?"
"Şu an en alt katta olmalıyız. Her katı fark edilmeden aramak çok zor."
Yamaç' ın sözleri üzerine Asrın ona baktı.
"O zaman?"
"Sessizce birini yakalayıp konuşturmalıyız. Derin' in yerini öğrenince nerede tutulduğuna göre bir plan yaparız. "
"Böyle bodoslama geldik. Ya başaramazsak? Bana bir şey olup olmaması umrumda değil ama kardeşimi burada bırakamam."
Can' ın çıkışıyla Ömer onun omzuna dokundu ve hafifçe sıktı. Göz teması kurunca kendinden emin ses tonu ile konuştu Can' la.
"Abi, bir kere o aklından başaramamak olasılığını at. Öyle bir seçeneğimiz yok zaten. Hem bazen en iyi sonucu bodoslama yaptığımızda almıyor muyuz?"
Son cümlesinde sırıtıp göz kırpınca tüm ciddiyetini kaybetmişti. Ama vermek istediği mesajı vermişti Ömer. O sırada yaklaşan ayak sesleri ile hepsinin bakışları bulundukları mahzen gibi yerin kapısına döndü. Alvi hemen kapının arkasına geçip diğerlerine de saklanmaları için işaret etti. Ömer onun ileri atılmasına kaşlarını çatsa da bir şey demedi. Sonuçta bir görevdeydiler ve sırf sevgilisi olduğu için onu geri planda tutmaya hakkı yoktu. Alvi de Ömer gibi bir savaşçıydı. Belki de ondan daha iyi...
Mahzende gelişi güzel ve üst üste duran sandık ve eşyaların ardına saklandılar. Önce kapı aralandı. Sonra içeriye cılız bir adam girdi. Kolay lokma diye düşündü Alvi. Kimi yakalayıp konuşturacaklarını düşündükleri esnada bu adamın buraya gelmesi, hem de yalnız, işte bu kaçırılamayacak kadar iyi bir fırsattı. Yine de tedbiri elden bırakmamak gerekirdi. Sonuçta burası Gorta Kalesi idi. Ne zaman ne olacağı belli olmazdı.
Ortamın karanlığından faydalanmaya karar verdi. Adam ilerleyip sandıkların arasında kaybolduğunda harekete geçti. Sessizce kapıyı kapattı. Belindeki hançeri çıkarıp ucunu kapının altına sıkıştırdı. Böylece kapı kolayca açılmayacak ve adam da kaçmayacaktı.
Sandıkların arasından gelen hareketli ışık huzmesini takip ederek adama yaklaştı. Adam sanki sandıkların arasında bir şey arıyordu. Elinde eski bir fener ile sandıkların üzerindeki yazıları tek tek okuyordu. Alvi sessizce Seçkin' in yanına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUARA (Musia Serisi - 1) (Tamamlandı)
Fantasy~~~~~ Derler ki; Bu dünya üzerinde binlerce alem vardır... Peki bizim bildiklerimiz kaç tane? İki elimizin parmaklarını geçiyor mu sayıları? Peki ya bilmediklerimiz? Geri kalan o binlerce alem/boyut? Biz bu hikayede o bilmediklerimizden sadece bir t...