Kızın çatı katında zaman geçirmesinin sebebini şimdi anlıyor olmasını yadırgadı Bulut. Sonuçta kız güzel sanatlar okuyordu. "Tamam yukarıda neler yaptığını anladık. Şimdi sırada her akşam nereye kaybolduğunu bulmak var. Tabi bir de Mila'nın kim olduğunu... Ve... Diğerlerini de unutmamak lazım. Off! Ne çetrefilli bir şeysin sen Derin?!" diye düşündü parmaklarını saçlarına daldırıp karıştırırken.Çatı katındaki odalarda resme dair bir şey yoktu. Bir oda hariç ama o da sürekli kilitli oluyordu. Bu yüzden orada ne olduğunu bilmiyordu. Ancak kapının anahtarını bulmak onun için pekte zor değildi. Hemen mutfağa inip yardımcıları olan Zeliha'yı buldu. Zeliha kırklı yaşlarında biraz tonton, tatlı bir kadındı. Evdeki herkesten daha çok Bulut'u severdi. Dolayısıyla fazlasıyla şımartmıştı onu.
"Zeliş'imm..."
"Ne isteyeceksen hemen söyle de ikimizde boşuna yorumlayalım canım, olur mu?"
Bulut teslim olurmuş gibi havaya kaldırıp dudaklarını birbirine bastırdı. Zeliş'i onu o kadar iyi tanıyordu ki bazen düşüncelerini okuduğunu bile düşünebiliyordu.
"Çatı katındaki odanın anahtarı lazım. "
"Oranın kilitli olmasının bir amacı var, di mi?"
"Ne gibi?"
"Derin o odaya girilmesini istemiyor."
"Umrumda mı?"
Bulut' un tek kaşını kaldırarak ukala bir tavırla baktığı kadın, başını iki yana salladı. Genç adamın vazgeçmeyeceğini biliyordu. Eh! Onu herkesten daha iyi tanıyordu. Bulut eğer aklına bir şeyi koymuşsa onu kesinlikle yapardı. Yine de Derin' in o oda hakkındaki tutumunu bildiğinden Bulut' u vazgeçmesi için ikna etmeye çalıştı. Ancak genç adamın azmi karşısında sonunda Zeliha pes ederek derin bir nefes aldı.
"Tamam başımın tatlı belası. Anahtar kutusunun içinde yedeği vardı. Mavi anahtarlığı olan..."
Bulut başarmanın verdiği haz ile gülümseyerek Zeliha'nın yanağını öpüp yanından ayrıldı. Kadın arkasından bakarken başını iki yana salladı bir süre farkında olmadan.
"İnatçı"
Bulut ise portmantonun üzerindeki anahtar kutusunu karıştırıyordu. İki tane mavi anahtarlık vardı burada. Peki hangisi doğru olandı? Biri mavinin değişik tonlarında, irili ufaklı boncuklardan oluşuyordu. Bu tam kız işiydi. Ancak pek Derin' e göre olduğunu sanmıyordu. Diğeri ise deniz mavisi, ceviz büyüklüğünde bir kürenin üzerine dolanmış lacivert denebilecek kadar koyu bir tonda mavi renkli bir yılan kafasını kaldırarak ve ağzını açarak dişlerini gösteriyordu. Bu da pek kız işi gibi durmasa da Derin' in korkunç şeylere olan tuhaf merakını bildiğinden bu yılanlı anahtarı alıp çatı katına çıktı.
Kapıyı açıp içeri girdiğinde bir "vay be!" çekti. İçerisini boya içinde, karman çorman beklerken hayranlık uyandıracak bir görüntü ile karşılaştı.
Odanın kapısının tam karşısında, pencerenin önünde küçük, yuvarlak, cam bir sehpa ile iki de berjer vardı. Bembeyazdılar. Berjerlerde birer tane küçük mavi yastık vardı. Odanın sağ tarafı raflarla kaplamıştı. Sayamayacağı kadar çok kitap vardı. Bu kız bu kadar çok kitabı ne ara almıştı? Odasındakiler, buradakiler...
Sol tarafta ise duvar Derin'in tabloları ile tamamen kaplanmıştı. Hatta tavana bile birkaç tane tablo monte edilmişti. Ağzı açık bir halde duvardaki tabloları incelemeye başladı genç adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUARA (Musia Serisi - 1) (Tamamlandı)
Fantastik~~~~~ Derler ki; Bu dünya üzerinde binlerce alem vardır... Peki bizim bildiklerimiz kaç tane? İki elimizin parmaklarını geçiyor mu sayıları? Peki ya bilmediklerimiz? Geri kalan o binlerce alem/boyut? Biz bu hikayede o bilmediklerimizden sadece bir t...