Komik, kendi halinde dişli bir kadın karakter! Koca mavi gözü ve 'Deli Feride' lakabıyla gerçekten de sevilesi. Minyon, maskot bir dişi! Feride!
Disiplin adamı, karizma, kendinden hiç taviz vermeyen ama gizli bir romantik olan adam! İsmi gibi kendi...
Demek artık kendini daha fazla tutamadın? Peki bundan sonra ne olacak, onu da düşündün mü Bay Havalı Pantolon?
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ESAS KIZ - FERİDE.
Neden bunu yaptığımı bilmiyordum. Şuan da olmam gereken yer, anne ve babamın yanıydı. Şanslıysam satranç oynamadan babamla beraber basketbol maçlarını takip eder, ve yine şanslı isem annem tarafından hayatımda neler olup bittiği konusunda köşeye sıkıştırılmadan oturuyor olabilirdim.
Ama ağabeylerim ve Bera'nın bara gideceklerini duyduğumdan beri içimde dizginlenemez bir istek vardı. O barda ben de olmalıydım! Serhat ağabeyime durumu çıtlatmış, nereye gideceklerini sormuştum ama sevgili ağabeyim küçükken de her zaman yaptığı gibi beni başından savmıştı.
Ve o aşağıda beni başından savdığını zannederken ben yukarıda odamda hazırlanıyordum. Evden ayrılır ayrılmaz da peşlerine düşmüştüm. Bütün bunları hangi çılgın Feride'nin yaptığından emin değildim. İçimde birbirinden bağımsız bir sürü Feride vardı. İçlerinden birisi Bera'nın rahat bir şekilde eğlenecek olmasını görmek istiyordu. Evet bu bir çeşit saçma bir düşünceydi fakat nedense ben orada olursam rahatsız olacağını düşünüyordum.
Ama olmamıştı! Hem de hiç olmamıştı.
Ağabeyimle yaptığım kavgadan sonra dans etmek için kalabalığa karıştığımda kalçama dokunan ellere dönmüş, gereksiz bir tipin bana asıldığını fark etmiştim. Ve onun ellerinden sıyrılmam kolay olmuştu ama dönüp Bera'ya baktığımda yerinde değildi, aksine bir iki adım ötemde sarışın bir kadınla dans ediyordu.
Piç herif. Hiç vakit kaybetmiyordu.
İfadesi pusluydu, yanında ahlaksızca kendisine sürtünerek dans eden kadına yiyecekmiş gibi bakıyordu. İçimde bir yerlerde o bakışları kıskanan bir Feride vardı. Kahretsin ki bir bakışıyla bile bir kadını alevler içinde bırakabilirdi. Ve yine kahretsin ki, üzerine atlayıp delice bir hareketle onu teşhir edemiyordum çünkü gerçek hayat denen bir gerçek vardı ve o gerçeklikte Bera benim patronumdu. Ben ise...
"Güzelim, harika dans ediyorsun. Beraber dans edelim mi?" diyen bir sesle düşüncelerim bölündü ve arkamı döndüğümde benden oldukça uzun bir erkeğin bana tepeden baktığını gördüm. Erkekliğin yüz karası olarak niteleyebileceğim bir tarzı vardı. Burnunda, kulaklarında ve ağzı açık bir şekilde bana baktığı için dilinde, kaşında piercing vardı. Belli bir tipim bile yoktu ama bu tarz bir erkeğin benim tipim olmadığı aşikardı.
"Piercing takmadığın bir yerin var mı?" diye sordum karşılık olarak. Canlı müzik ritmi daha da arttırmıştı, yardımcı olarak DJ'in bir şeyler çaldığını duyabiliyordum. Bay Piercing'in gözleri parlayarak bana bir adım daha yaklaştı.
"Aslında alt takımlar tamamen temiz, eğer görmek istersen senin için özel bir iyilik yapabilirim?"
Şapkamı biraz geriye çekerek alayla bir alt takımının olduğu yere bir de onun yüzüne baktım. "Biliyor musun, aslında ..." düşünür gibi yaparken dans ederek etrafında döndüm ve o da benimle beraber döndü. Gözleri haylazlıkla parlarken vereceğim cevabı bekliyordu. "ilgilenmiyorum."