Lauren
Kahve makinasını çalıştırıp bardakları ayarladım. Mahkumların kahve içmesi yasaktı, bu yüzden gizlice girmek zorunda kalmıştım. Çok ses çıkmamasını ummuştum ancak makinanın sesi bütün odada yankılanıyordu. Kapıyı hafifçe aralayıp etrafıma baktım. Görünürde gardiyan yoktu. Yeni gelen müdür kurallara uymayan mahkumların tek hücreye alınacağıyla ilgili bir şeyler zırvalamıştı, pek de umrumda değildi. Geri dönüp kahveyi bardaklara koydum ve koşar adımlarla yangın merdivenine doğru ilerledim. Camila beni bekliyordu ve uykusunda kahveyle ilgili bir şeyler söylemişti. Kahveyi çok sevdiğini biliyordum. Çatıya ulaştığımda bardakları arkama alıp yanına gittim. Duvara oturmuş, ayaklarını sallandırıyordu. Hapishanede olduğumuz için yapabileceğimiz pek bir şey yoktu. Ama onun olduğu her yer güzeldi. Onun olduğu her yer evimdi. Yanına oturdum ve bende ayaklarımı sallandırdım. Ay ışığı altında onu izlemeye bayılıyordum. O kadar güzeldi ki, ona bakan herkes bir daha bakıyordu. Buna henüz bir isim koymamış olsak da kısmen benim olmuştu. Bardağın tekini ona uzatıp gülümsedim.
İşte geldim.
Elimdeki bardağa baktı ve küçük bir çığlık attı. 3 aydır kahve içmemişti.
Lauren sen nasıl?
Kahveyi eline tutuşturup ağzına götürdüm ve içmesini sağladım.
Çok konuşuyorsun kelebek.
Kahvesinden kocaman bir yudum daha alıp yanına bıraktı. Elini yakmış olmalıydı. Elini tutup üfledim ve küçük bir öpücük kondurdum.
Yaşamım boyunca senin mevcudiyetini unutmayacağım Lauren. Sen beni paramparçayken aldın, bir bütün haline getirdin. Bu boktan dünyada bakışlarımı senden başka nereye çevirelim?
Bana doğru yaklaştığında gülümsedim ve elini elime kenetledim.
Frida Kahlo demek? İşte benim kadınım.
Kıkırdayıp ellerini ellerimin arasından çekti ve boynumu kavradı. Onu geriye itip kucağına çıktım. Büyük bir açlıkla dudaklarıma atıldı ve alt dudağımı emmeye başladı. Bütün vücudum zevkten titremeye başlamıştı. Ellerimi sırtına götürüp kendime bastırdım. Dilini ağzıma soktuğunda sesli bir şekilde inledim. Bundan başka hiçbir şey istemiyordum ben. Ona sarılayım, onu öpeyim yeterdi bana. Onu öpmek bile ruhumu iyileştiriyordu. Bana bir bakışı nerede olduğumu unutmama neden oluyordu. Nefes almak için ayrıldığımızda hiç vakit kaybetmeden beni kucağına aldı ve yere oturdu. Beni nasıl kaldırabilmişti anlamamıştım ama o bir polisti. Üstte olmasına fırsat vermeden yerlerimizi değiştirdim ve boynuna yöneldim. Başını yana atıp ellerini saçlarıma geçirdi ve hafif hafif çekiştirmeye başladı. Dilimi boydan boya boynunda gezdirip o mükemmel kokusunu içime çektim. Başını iyice yana yatırıp gözlerini sımsıkı kapattı.
Beni delirtiyorsun.
Sinsice gülümseyip boynunu sert bir şekilde ısırdım. Sırtını duvardan kaldırıp inledi. Onu bu şekilde etkileyebilmek hoşuma gidiyordu. Üzerindeki hapishane kıyafetini bir hamlede çıkarıp sutyeninin kopçasına ulaştım.
Çok güzelsin Camila.
Bir elimi çenesine götürüp çevirdim ve gözlerimizi buluşturdum. Sutyeninin kopçasını açıp yavaş hareketlerle üzerinden çıkardım. Bakışlarım çıplak kalan göğüslerine kaydığında sesli bir şekilde yutkundum. Uçları sertleşmişti. Göğüs kafesi hızla inip kalkarken ona doğru yaklaştım ve iki göğsünün arasına küçük bir öpücük kondurdum. Benim de üzerimdeki hapishane kıyafetini çıkarttığında kısa bir süre soğuk yüzünden ürperdim. Ona doğru tekrar uzanıp bir elimle sol göğsünü yakaladım ve ucuyla oynamaya başladım.
L-lauren.
Kaşlarımı kaldırarak ona baktım ve gülümsedim. Şuan muazzam görünüyordu. Sağ göğsünü ağzımın içine alıp emmeye başladığımda büyük bir çığlık atıp oturur pozisyona geçmeye çalıştı. İki elimi ona bastırıp geri yatmasını sağladım. Ellerimi indirip altındakini kavradım ve iç çamaşırıyla birlikte çıkarttım. Tuttuğu nefesini sesli bir şekilde bırakırken kıkırdadım ve bir elimi bacaklarına götürdüm. Çok güzeldi. Saçları yüzüne yapışmıştı, gözleri hafif kısıktı, düzensiz nefesleri yüzünden göğsü hızla inip kalkıyordu. Bu anı asla unutamazdım. Bacaklarındaki elimi vajinasına doğru kaydırdığımda tırnaklarını omzuma geçirmişti. Sıcak ve ıslaktı. Daha hiçbir şey yapmamış olmama rağmen tahrik olmuştu. Gülümsedim ve bir parmağımı yavaş yavaş oynatmaya başladım.
Ah, tanrım! Lauren!
Dudağımı ısırıp haraketlerimi hızlandırdım. Tırnaklarını sanki mümkünmüş gibi sırtıma daha fazla bastırıp çığlık atmaya başladı. Bir elimi uzatıp ağzına götürdüm ve sessiz olmasını sağladım. Yakalanmamamız gerekiyordu. Sol göğüs ucunu tekrar ağzımın içine aldım ve bir parmağımı içine ittim. Sırtını yerden kaldırdı ve oturur pozisyona geçti. Bir elini içindeki kolumun üzerine koydu ve inledi. Haraketlerim hızlanırken çıkan tek ses avucumun kadınlığına çarpan sesi ve Camila'nın inlemeleriydi.
Tanrım! Lauren geliyorum!
Başını arkaya attı ve gözlerini sımsıkı kapatıp bağırmamak için dudaklarını birbirine bastırdı. Olabilecek en hızlı şekilde devam ederken o durmadan çığlık atıyordu. En sonunda kasıldı ve titremeye başladı. Geleceğini anladığımda yavaşladım.
Durma, devam et. Hızlan sevgilim.
Fısıldayarak söylediği şey gülümsememi sağlamıştı. Tekrar hızlanırken sırtımdaki elini çekti ve saçlarımın arasına geçirdi. Dudaklarına uzanıp dilimi ağzının içine attığımda titredi ve alt dudağımı kanatacak şekilde ısırdı. Biraz sonra bağırarak kendisini bıraktığında yavaşladım ve elimi içinden çektim. Yanına uzanıp başını omzuma yasladım ve nefeslerimizin düzene girmesini bekledim.
Umarım canın acımamıştır.
Kesik kesik söylediğim şeyle birlikte başını iki yana sallayarak boynuma daha çok sokuldu ve küçük bir öpücük kondurdu.
Bu en iyisiydi Lauren.
Bir elimi saçlarına götürüp okşamaya başladım. Hala nefesi düzene girmemişti. Başımı başına doğru bırakıp gülümsedim. Biraz böyle durduktan sonra başını kaldırıp dudaklarıma bir öpücük kondurdu ve nefesini dudaklarıma vererek fısıldadı.
Olan, değişmez bir biçimde oldu. Camila Lauren'a aşık oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fall Apart | Camren
Fanfiction"Sanki en iyi resimler çoktan çizilmiş, en iyi şiirler çoktan yazılmış, en iyi senaryolar en iyi oyuncular tarafından oynanmış gibi.. Yoksa boşa geçen bu hayatın başka hiçbir açıklaması olamazdı." Kafasını yukarı kaldırıp gözlerini gözlerimle bulu...