Camila
'Bana ne neşe getirir?
Sen,
elbette.
Daima sen.'Parmaklarımı yazının üzerinde gezdirip gülümsedim. Bir insan bir insanı bu denli sevemezdi, sevmemeliydi. Başımı çevirip Ally ve Normani'ye baktım. İyi anlaşmışlardı. Kafamı arkamdaki duvara yaslayıp bir elimi Lauren'in saçlarının arasına geçirdim. Ona dokunmak yaşadığımı hatırlatıyordu. Yanımda olmadığı anlarda bile en derinimden bir parçam daima onunlaydı, ondan kopamıyordum.
Bana dokunmana bayılıyorum.
Başını çevirip her bir noktasına dahi aşık olduğum o yeşil gözlerini gözlerimle buluşturdu. Gülümsedim, gülümsedi. Elini uzatıp saçlarının arasındaki elimi tuttu ve hafifçe okşadı.
Benden bir parçayı, benden olan bir parçayı kalbinde, ruhunda, aklında taşı. Tümüyle seninle olmak istiyorum, Camila. Sen olmak istiyorum. Beni hissederek sevmeni istiyorum.
Ona olan hislerimi hiçbir zaman tam anlamıyla anlatamazdım, kelimelerle ifade edilebilecek kadar basit bir şey değildi bu, hissetmek gerekirdi, en derininde bir yerlerde o sevgiyi hissetmek gerekirdi. Ve ben onu hissediyordum, sadece en derinimde de değil, bütün hücrelerimde onu hissediyordum. Benim olduğunu, onun olduğumu hissediyordum. Ayrıyken de birdik ki biz, yanyana olmak bir şeyi değiştirmezdi.
Ben seni en derinimden ve hissederek seviyorum Lauren. Acı çeke çeke seviyorum.
Elimi kaydırıp yanağına getirdim.
Sen ve ben, Lauren. Birbirimizi seveceğiz, ölene dek.
Ona doğru uzanıp alnımı alnına yasladım. Gülümsemişti. Yumuşak dudaklarını dudaklarıma bastırmadan hemen önce fısıldadı.
Ölene dek.
Onu bütün bedenim titreyerek öpüyordum. Öylesine değil, öpmüş olmak için de değil. Ruhuna dokunabilmek için. Bilmediğim tek şey ise ruhunu çoktan ele geçirmiş olduğumdu.
Kalbimi ve ruhumu sana teslim ettim, Camila. Artık tamamen seninim. Bunu yaparken kendimi kaybetmiş olsam bile.
Geri çekilip yüzümün her bir santimine küçük küçük ve dağınık öpücükler bıraktı.
Senin olmaktan mutluyum. Sen olmaktan mutluyum.
Son kez alnıma uzun bir öpücük bıraktı. Kokumu içine çekti, titredim. Bir insan ancak böyle güzel severdi. Böyle masum, doğal, beklentilerden, çıkarlardan uzak. Lauren beni sadece seviyordu ve ben buna sahip olduğum için çok şanslıydım.
**********
Lauren düşeceğim ama!
Ellerimi sallayıp tutunacak bir yer aradım fakat yoktu. Herhangi bir ses de gelmiyordu, artık gerçekten korkmaya başlıyordum. Bana bir sürprizi olduğunu söyleyip beni çatıya çıkarmıştı. Ellerimi kaldırıp gözümdeki bez parçasına getirdim ve çekiştirdim.
Bunu çıkartıyorum artık.
Ellerimin aniden yakalanmasıyla birlikte gülümsedim. Sıcak ve yumuşak olan ellerine bir öpücük kondurup beni yönlendirmesine izin verdim. Hava oldukça soğuktu, esiyordu da. Benim üzerimdeyse kısa kollu hapishane kıyafeti vardı. Lauren ellerimi indirip iki eliyle birlikte ellerimi kavradı ve ısıtmaya çalıştı.
Hasta olma.
Kıkırdayıp kendimi ona biraz daha yaklaştırdım. Ne olursa olsun ilk beni düşünüyordu. Yürümeyi bıraktığımızda her ne kadar göremeyeceğimi bilsem de başımı sallayıp etrafıma bakmaya çalıştım. Lauren beni ittirip oturmamı söyledi. Ellerimi çekip sandalyenin kol kısımlarından tuttum ve oturdum. Bunları buraya nasıl çıkarmış olabilirdi ki? Kafamı sallayıp bu saçma düşüncelerden uzaklaştım ve kendimi sadece bu an'a odakladım. Gözlerimdeki bez parçası yavaş bir şekilde çekildiğinde gözlerimi kırpıp başımı ona çevirdim. Tanrım çok güzel görünüyordu. Saçlarını açık bırakmış, hafif de makyaj yapmıştı. Beni ise karşısında kirli bir hapishane kıyafeti ve yağlı saçlarla duruyordum. Utandım ama artık bunu düzeltmek için çok geçti. Bakışlarımı yeşil gözlerine sabitleyip gülümsedim. Gözlerini gözlerimden çekmeden kulağıma doğru yaklaştı ve fısıldadı.
Muazzam görünüyorsun.
Yanağımda hissettiğim yumuşak dudaklarla birlikte hafifçe titredim ve sesli bir nefes verdim. Etkilendiğimi anlamış olacak ki ufak bir kahkaha atarak karşımdaki sandalyeye oturdu. Kollarımı göğsümde birleştirip bakışlarımı şehire çevirdim. Lauren uzaktan gelen müziğe kısık sesle eşlik ediyordu.
Bazen sırf sesini, kokunu, dokunuşunu, tenini, seni biraz daha fazla hissedebilmek için ne yapabilirim diye düşünüyorum. Biraz daha karşımda oturabilesin diye, yüzüme bak diye ben konuşurken. Dinlendiğimi fark edeyim diye. O güzel gözlerini üzerimde hissedeyim, yumuşak dudaklarını biraz daha uzun öpebileyim diye. İçimden bir parça içine işlesin diye ne yapabilirim Camila?
Başımı çevirip gözlerinin içine baktım. Herhangi bir bakış değildi bu, içini görebiliyordum. Bu kadar şeffaf ve basit bir şeydi aslında aşk. Ona baktığımda kendimden başkasını görmüyordum.
Bende ne buluyorsun bu kadar?
Kıkırdamaya başlayıp arkasına yaslandı. Her hareketini izliyordum, o kadar güzeldi ki.
Kendimi.
Ellerini saçlarının arasından geçirip kıkırdamaya devam etti.
Benim ruhumu alıp çok daha güzel bir bedene kopyalamışlar da sen olmuş gibisin.
Gülümsemesinde kayboldum bir süre. Çok içtendi. Gözlerimi zar zor dudaklarından çekip gözlerine getirdim. Mutluydu, mutluydum. Daha fazla bir şey söylemeye gerek var mıydı? Oturduğu yerden hafifçe ayağa kalkıp arka cebinden bir tane tel çıkarttı. Büktü, artan kısmını da dişlerinin arasına alıp koparttı. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Masanın üzerindeki şeyleri yeni fark etmiştim. Bir tane kitap, gül ve mumlar vardı. Kaşlarımı çattım ve yutkundum.
Hapishanede yapabileceğim şeyler sınırlı, bilirsin.
Boşta kalan elini uzatıp masadaki gülü aldı ve bana uzattı. Titreyen ellerimle gülü aldım ve burnuma götürdüm. Onun kokusunu aldım, Lauren gibi kokuyordu. Gözlerimi sımsıkı kapatıp derin bir nefes aldım. Beni izlediğini hissedebiliyordum. Gözlerimi açtım, gözleriyle karşılaştım. Çatık kaşlarla beni izliyordu, dudakları hafif aralıktı. Kitabı da önüme ittirip gülümsedi. Bakışlarımı kitaba çevirdim, sanırım eski bir kitaptı. İsmini mırıldandım.
Paramparça.
Bakışlarımı tekrar ona çevirdim. Gözlerim dolmuştu, bunu gizlemek için hiçbir şey yapmadım. Başlayan havai fişeklerle birlikte başımı çevirdim ve gökyüzüne baktım. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Tekrar ona baktığımda patlayan havai fişekleri gözlerinde görebiliyordum. Oturduğu yerden kalkıp önümde durdu ve diz çöktü. Nefeslerimi düzene sokmaya çalışıp ileri geri sallanmaya başladım. Gerçek değildi bunlar. Değildi. Titreyen ellerimi gülün sapına doladım ve sıktım.
Diğer insanlarda sıradanlaşmış hiçbir şeyi yakalayamadım sende.
Elindeki teli bana doğru uzatıp boğazını temizledi. Gergin olduğu her halinden belli oluyordu. Bir kaç kez etrafına baktı, cesaret topluyor gibiydi. Ardından son bir kere gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı ve gülümsedi.
Bir insan olması gereken kişi olur, Camila. Oynaması istenilen rolü oynar, yapılması istenilen şeyleri yapar.
Onun da gözleri dolmuştu, sesi titriyordu. Gözümden akan yaş yanağımdan süzüldü. Tanrı aşkına, bunların hepsi gerçek miydi?
Hepimiz için bir şeyler çizilmiştir. Kalıpları bozamazsın. Alışılmış şeylerin, büyüklerin yapma dediği şeylerin, tanrının yasak buyurduğu şeylerin tam aksine sana aşık oldum ve seninle olmak istiyorum.
Bana biraz daha yaklaştı ve bir elini dizimin üzerine koydu
O bozulmayan kalıpları çoktan bozduk, Camila. Bu boktan yaşamımda güzel olan tek şey sensin ve ben seni çok fazla seviyorum.
Teli havaya kaldırdı ve bir kere daha boğazını temizledi. Görüş alanım bulanıklaşmıştı, yüzünü göremiyordum. Kalbimin sesini duyabildiğine emindim.
Benimle evlenir misin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fall Apart | Camren
Fanfiction"Sanki en iyi resimler çoktan çizilmiş, en iyi şiirler çoktan yazılmış, en iyi senaryolar en iyi oyuncular tarafından oynanmış gibi.. Yoksa boşa geçen bu hayatın başka hiçbir açıklaması olamazdı." Kafasını yukarı kaldırıp gözlerini gözlerimle bulu...