28♧

1K 84 11
                                    

Camila

Artık tam anlamıyla hissetmediğim kolum yüzünden yüzümü buruşturdum ve kendime gelmeye çalıştım. Saat kaçtı hiçbir fikrim yoktu. Çatıdaydık, dünyanın en güzel sanatı kollarımda yatıyordu. Bundan daha güzel ne olabilirdi? Uyanmaması için ayrı bir çaba gösterip kolumu sabit tuttum. Uyuşması önemli değildi, onu uyurken izlemek herşeye bedeldi. Onu izlemek herşeye bedeldi. Diğer elimi yüzüne götürdüm ve alnına düşmüş saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdım. Bembeyaz yüzü, hafif aralık dudakları, nefes aldıkça açılan burun delikleri, herşeyi o kadar güzeldi ki. Karşı karşıya kaldığım en güzel manzaraydı. Bu an'a bininci kez tanıklık etsem bile bu değişmeyecekti. O benim en güzel manzaramdı, sahip olduğum tek şeydi. Dudaklarımı yavaş bir şekilde alnına bastırdım ve o muazzam kokusunu içime çektim. Kıpırdandığını hissettim. Alnını son bir kez daha öpüp kulağına eğildim ve fısıldadım.

i've lost so much along the way

Yol boyunca birçok kez kayboldum

Then i see your face

Sonra senin yüzünü gördüm

i know i'm finally yours

Biliyorum en sonunda seninim

i found everything I thought I lost before

Daha önce kaybettiğimi sandığım herşeyi buldum

And you call my name

Ve adımı söyledin

i come to you in pieces

Sana parçalanmış halde geldim

So you can make me whole

Bu yüzden beni bütün yapabilirsin."

Kulağının arkasını öpüp yüzüne baktım. Çoktan uyanmıştı. İşte o an, yeşil gözlerini gördüğüm an hissettiğim şeyleri anlatamazdım. Anlatamadım. Mutluydu, gözleri dolu doluydu. Gülümsedim. Sadece ona bakarak bile hayatımı geçirebilirdim.
"Sana aşık değilim Camila, bu aşk kadar basit değil. Her geçen gün içimden daha fazla parça koparıyorum seni içime alabilmek için."
Dudaklarına uzun bir öpücük kondurdum. Ne demek istediğini çok iyi biliyordum. En sevdiğim şey de buydu, sadece bir bakışından, bir mimiğinden bile ne demek istediğini anlayabilecek kadar iyi tanıyordum onu.

Bu, seni incitiyor, beni incitiyor ama ona rağmen buradayız.

Başımı ve kollarımı çekip tamamen ondan uzaklaştım. O da doğrulmuştu. Artık hücreye geri dönmemiz gerekiyordu, sayım yapılacaktı. Sanki ne söylemek istediğimi anlamış gibi ayağa kalktı ve elini uzattı. Gülümsedim. İki insanın birbirini bu denli arzulaması, tanıması bambaşka bir şeydi. Uzattığı elini tuttum, parmağımdaki tel eline batmış olmalıydı ki başını hemen ellerimize indirdi. Ardından gülümsedi ve elimi kaldırıp küçük bir öpücük kondurdu.

***

Camila Cabello, ziyaretçin var.

Şişede son kalan suyu da çiçeğe boşalttım ve ellerimi üzerime sildim. Lauren'a baktım, uyuyordu. Saçlarımı düzeltip kapıda dikilen gardiyana doğru ilerledim.

15 dakikan var.

Arkamdan hücrenin kapısını kapattı ve kolumu tuttu. Kim gelmiş olabilirdi? Aklıma en son olan olaylar geldi, gerildim. Bir odanın kapısında durduk, diğer koluyla kapının kilidini açtı ve geçmem için kenara çekildi. Bugün ziyaret günü de değildi, iyice gerilmiştim. Sırtımı dikleştirerek içeriye girdim, arkamdan kapıyı kapatıp kilitledi. Gözlerimi odada gezdirdim, burası daha çok sorgu odasını andırıyordu.

Camila.

Ses olduğum yerde kalmama yetmişti bile. Gözlerimi sımsıkı kapattım, olacak şeyleri seziyordum. İyice sertleşen vücudumu çevirdim.

Çok zayıflamışsın.

Gözlerimi açıp masaya doğru ilerledim. Hadi ama, burası hapishaneydi. Zayıflamam gayet doğal değil miydi? Ona bakarken aslında onu özlediğimi hissettim. Dolan gözlerimi kırpıştırdım. Neden burada olduğunu ikimiz de çok iyi biliyorduk. Bu odadan mutlu bir şekilde çıkamayacağımı da. O çoktan ayağa kalkmış, kollarını açmıştı. Adımlarımı hızlandırdım ve tam karşısında durdum.

Anne.

Fall Apart | CamrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin