Camila
Bezelye kadar iğrenç bir şey yok.
Yanıma oturan Ally'e bakmadım. Karşımda Normani oturuyordu. Sanki beni yalnız bırakmak istemiyorlardı. Yalnız kalırsam kendime bir şey yapmamdan korkuyor olmalılardı. Oysa öyle bir şey yapamazdım. Eğer intihar etmeye çalışır ve başarısız olursam onun canı yanardı, ben ölürdüm. Aklıma dahi gelmemişti. Başımı kaldırmadım, tabağımdaki yemeklerle oynamaya devam ettim.
Hücreye yeni birisi gelecekmiş. Lauren'in yatağına.
Kaşlarımı çatıp başımı kaldırdım. Ne demek onun yatağına birisi gelecekti? Nasıl? Neden? Yumruğumu sıktım, kucağımda birleştirdim. Muhtemelen diğer hücrelerde yer yoktu ve her gidenin başına bu geliyordu. Her gidenin. Yutkunmaya çalıştım, başaramadım. Dişlerimi sıkmaktan ağrımaya başlayan çenemi umursamadım. Ally de benden farksız değildi. Lauren'in gitmesine benim kadar üzülmüştü. Haftalardır sesini ilk defa duyuyordum.
Hey, sakin ol Camila.
Ben sakindim. Ben sakindim. Birden ayağa kalkıp tabağımı elime aldım ve çıkışa doğru yürümeye başladım. Kapının hemen yanındaki çöpe tabağımı atıp hücreye girdim. Yatağında başka birisinin yattığını izleyemezdim. Buna izin veremezdim. Eşyalarımı alıp Lauren'in yatağına koydum. Yastığını yatağın başına koyup benim yastığımı diğer yatakta bıraktım. Zaten uyuduğum zamanlar onun yastığıyla yatıyordum. Ne değişecekti ki? Yatağına oturup elimi çarşafların üzerinde gezdirdim. Sarılarak uyuduğumuz zamanları anımsadım, bana fısıldayarak şiir okuduğu zamanları. Gülümsedim. Yanımda olmasa bile vücudumun her yerindeydi. Şuan nerede ne yapıyordu hiçbir fikrim yoktu ancak mutlu olduğunu düşünmüyordum. Yastığını elime aldım, sarıldım. Artık kokusu kalmamıştı bile. Ancak içimde kokusunu biliyordum. Tanıyordum. Yastığına öpücükler bırakırken ağlamaya başladığımı fark etmedim.
***
Hafifçe çiseleyen yağmur üşümemi sağlıyordu. Kollarımı duvara koyup gözlerimi kapattım. Biraz sonra yanıma birisinin oturduğunu hissetmemle birlikte gözlerimi açtım. Ally yanıma oturmuş gökyüzüne bakıyordu. Kendimi en çok ona yakın hissediyordum. Bu acıyı onunla biraz da olsa paylaşabilirdim. Beni anlardı. Çünkü o da Lauren'a tutunmuştu. Ally'i ondan kıskandığım zamanları hatırladım. Ufak bir kahkaha atarken Ally bana bakmadı, yüzünde ufak bir mimik bile haraket etmedi. Muhtemelen bu hallerime alışmıştı. Delirdiğimi düşünüyorlardı. Delirmiştim.
Biliyor musun Al, seni ondan çok kıskanmıştım.
Yüzünde herhangi bir haraketlilik olmadı. Bende başımı çevirip gökyüzüne baktım. Burada onunla oturmak vardı, sabaha kadar sevişmek, o güzel gözlerinin içinde kaybolmak, yanmak, kül olmak vardı. Onunla olmak vardı, ama o yoktu.
Ben hayatımda Lauren kadar güzel seven bir insan görmedim.
Söylediği şey üzerine gülümseyemedim. Sevmek kelimesi çok sıradandı. Aramızdaki şeye herhangi bir isim vermemize gerek yoktu. Lauren'in bana hissettirdikleri yeterliydi.
Senden bahsederken elleri titrerdi, yaşadığınız şeyleri anlatırken sanki tekrar yaşıyormuş gibi olurdu. Anlatmaya korkardı, kıyamazdı. Ne zaman senin adın geçse bambaşka birisi oluyordu. O seni çok fazla sevdi Camila. Hala da seviyor, biliyorum. Bu bitebilecek bir şey değil.
Dudaklarımı ağlamamak için birbirine bastırdım.
'Bu bitebilecek bir şey değil.'
Değildi. Şuan yanımda, benimle beraber yıldızları izliyordu. Güzel yüzünü ay ışığı aydınlatıyordu, onu ilk burada gördüğüm gibiydi. Kırık ve üzgün. Ona neden üzgün olduğunu sormak istedim, onu kollarımın arasına almak, sımsıkı sarmak, bizden sonrası yok demek istedim. Bizden sonrası boşluk demek istedim. Boşluğa ilk adımımı atıyordum ama Lauren etrafımda yoktu. Beni tutamıyordu, düşüyordum. Tekrar kalkıyordum. Yatağını görüyordum, beraber büyüttüğümüz çiçeği, bana verdiği gülü, kitabı, teli. Herşeyi görüyordum. Sonra tekrar adım atmaya çalışıyordum, onlara uzanmak için ilerlemem gerekiyordu. Ama bastığım yerler hep aynı yere çıkıyordu. Hep boşluktu. Hep bataklık.
Gördüğüm her güzel şeyi, mesela bu yıldızları onun da görmesini istiyorum. Yanımda olmasını istiyorum. Yanımda olmadığında nefes alamıyorum Ally.
Ally cevap vermedi. Söylenecek ne vardı? Ellerimi kaldırıp ileriye uzattım. Yağmur damlalarını hissetmek istedim, artık biraz da olsa bir şeyler hissedebilmek istedim. Acı dışında bir şeyler hissedebilmek istedim.
Eşyalarını alıp buradan çıktığında, bir caddenin ortasında, kalabalık bir caddenin, yere çöküp dizlerimi kendime çekerek bağıra bağıra ağlamak istedim. İnsanlar bana baksın, benimle ilgilensin diye değil. Kendi içimde; kendi kendime yalnız olmaktansa, insanların arasında yalnız olmak istememden. Kendi başıma ne zaman kalsam beynim yeşil gözleriyle doluyor. Her bir hücrem onun dokunuşunu arzuluyor. Bunun ötesine geçemiyorum. Ben sadece onu çok fazla özlüyorum.
Yükselmeye başlayan hıçkırık sesiyle birlikte Ally'e baktım. Ağlıyor muydu? Hala gökyüzüne bakıyordu. Gözleri dolmuştu ama ağlamıyordu. Parmağında tel olan elimi yüzüme getirdim. Ben ağlıyordum. Bunu da hissetmemiştim. Elimi çevirip tele baktım. Gülümsedim. Diğer elimi kalbime götürüp gözlerimi kapattım.
Bunları söylerken yutkunamıyorum bile Ally, bu acı bazen nefes aldırmıyor. Kalıyor boğazımda bir şeyler, sanki o gelse bile konuşamayacağım. Çoğu günler susmam bundan. O yokken ne konuşacağımı bilmiyorum. Kelimeler ağzımdan çıkmıyor, herhangi bir anlamı olmuyor. Konuşmak istemiyorum. Boğazımda kalsın istiyorum, hep boğazımda kalsın. Yutkunamamam da bu yüzden.
Omzumda hissettiğim ellerle birlikte irkildim. Yabancı eller istemiyordum. Sadece onun o yumuşak ellerini üzerimde gezdirmesini istiyordum. Ben sadece onu istiyordum. Kendimi biraz geri çektim. Ally bunu bekliyor olmalıydı, şaşırmadı. Söyleyecek şeyler arıyor gibiydi. Sözün bittiği yerdi burası, zar zor bulunan sözlerin hiçbir işe yaramadığı yer.
İçimde deprem oldu, ben öldüm. Hiç ağlamadım. Kalktım yataktan gece vakti, hiçbir şey olmamış gibi çiçeğimizi sulayacaktım. Yatağına takıldı gözüm, orada sandım, aradım aradım. Yoktu. Kalbim acıdı. İlk defa bu kadar kalbim acıdı ve sabaha kadar ağladım.
Ellerimi yüzüme götürüp öne doğru eğildim. Başımı dizime koyup yutkunmaya çalıştım. Sanki yutkunursam bunlar geçecek gibiydi. Herşeyi unutacak gibiydim. Bunlar bitecek gibiydi, ah bir yutkunabilsem bu kadar acı çekmeyecektim.
Onun yokluğuyla nasıl savaşacağım Ally? Onsuz nasıl adım atacağım?
Ally yanıma yaklaştı ve başımı kaldırıp gökyüzüne bakmamı sağladı.
O hep yanında Camila. Her anında yanında.
Elimi tuttu, yıldızlardan bir tanesini gösterip gülümsedi.
İşte, orada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fall Apart | Camren
Fiksi Penggemar"Sanki en iyi resimler çoktan çizilmiş, en iyi şiirler çoktan yazılmış, en iyi senaryolar en iyi oyuncular tarafından oynanmış gibi.. Yoksa boşa geçen bu hayatın başka hiçbir açıklaması olamazdı." Kafasını yukarı kaldırıp gözlerini gözlerimle bulu...