Camila
Yemek ye Camila.
Başımı kaldırmadım. Gerek yoktu. Yemek yesem ne değişecekti? Olan şeyler değişecek miydi? Elindeki tepsiyi yere bırakıp yanıma oturdu. Yalnız kalmak istiyordum. Onu hissetmek, sadece onu hissetmek istiyordum. Etrafımda kimse olmasın. Sadece o ve ben. Sadece. Avucumun içindeki saksıya baktım, gülümsedim. Bunu bana verirken nasıl da mutluydu. Onunla olduğum her an nasıl da mutluydu, mutluydum. Nasıl da..
Camila, lütfen. Gittikçe kötü oluyorsun, ben bunu istemiyorum. Kendine gel tamam mı? Lauren gitmiş olabilir ama sana veda etmedi. Hiçbir şey bitmedi. Duyuyor musun? O geri gelecek. Seni asla terk etmez.
Aniden ayağa kalktım. 2 haftadır bu konuşmaları dinliyordum. 'O seni terk etmedi.' Ben bunu bilmiyor muydum? Terk etmedi. Ama gitti, gitmek zorunda kaldı. Gönderdim, göndermek zorunda kaldım. Canımı en çok yakan şey ise ona git demek zorunda olmamdı. Gitmek zorundaydı, bunu engelleyemezdim. Bu tepkiyi beklemediği çok belliydi, 2 haftadır tek kelime dahi konuşmamıştım. O yanımda yoktu, kelimelerin herhangi bir anlamı olabilir miydi? Olamazdı. Olmadı. Elimle kapıyı işaret edip bağırmaya başladım.
İşte, tam orada, kalktı yanımdan, kendi yoluna giden tabelayı seçti, dudaklarında benim tadım, ellerinde beraber büyüttüğümüz çiçeklerin toprakları, bana yaptıklarını bir an bile düşünmedi, gitmeyi seçti; gitti. Anlıyor musun? Bunun için onu suçlamıyorum. Suçlayamam. Ama yok. Etrafına bak! Nerede? Benim güzel kadınım, benim kadınım nerede?
Çıldırmış gibi bağırmaya başlamıştım. Hala avucumun içinde olan saksıyı yavaşça kenara koydum. Onu her gün suluyordum, kurumasına izin vermiyordum. Parmağımdaki tele baktım, bana evlenme teklifi ettiği o günü anımsadım. Ne kadar da güzel bakıyordu bana o gece. Ne kadar da güzeldi. Yeşil gözleri mutluluktan parlıyordu. O mutluluğun sebebi bendim. Gülümsedim. Normani yanıma gelip tele dokunan elimi çekti. Ne yapıyordu? Diğer elini yüzüme getirdi, ne, ağlıyor muydum? Oysa daha yeni toparlanmıştım.
Hayatına devam et Camila. Bunu,
Elini parmağımdaki tele getirip çekmeye çalıştı, izin vermedim. Veremezdim.
Bunu bir kenara bırak ve devam et. Buradan çıkana kadar onun yasını tutamazsın.
Hemde öyle güzel tutardım ki. Bana verdiği acıya bile razıydım. Onu unutmak istemiyordum. Onu unutamazdım.
Bataklık içinde olan hayatımda ben bir tek ona tutundum, bunun ne demek olduğunu bilemezsin.
Olduğum yere çöktüm, dizlerimi kendime çekip sarıldım. Bana sürpriz yaptığı duvarın altındaydım, geceyi yine ay süslüyordu. Onu ay ışığı altında görmeye bayılıyordum. Onu görmeye bayılıyordum. Başımı kaldırıp duvardaki kelebek figürüne baktım. İlk zamanki gibi değildi, ama hala çok güzeldi. Çok güzeldi.
Keşke bilsem, en son hangi halıda ayak izleri, hangi yastıkta saç telleri, hani bir bilsem neye değdi o güzel elleri, neye gülümsedi yokluğumda, keşke bilebilsem. Bende gittikçe artıyor izi, gücüme gidiyor, anlatamıyorum.
İçimdeki yara öyle güzeldi ki, öyle fazla yakıyordu ki beni, kül oluyordum. Ama bu onun verdiği bir şeydi, onun yokluğunun verdiği bir şey. Çok güzel değil mi? Öyle. Çok güzel. Mırıldandım.
Elimdekinden çok daha fazlasını yitirdim. Kendimi yitirdim, görebiliyor musun? Bu bomboş bedenimde yankılanan acı dolu çığlıkları duyuyor musun?
Bir elini omzuma koydu, destek verir gibi. Ben buradayım der gibi. Oysa ihtiyacım yoktu ki, benim ondan başka kimseye ihtiyacım yoktu.
Buradan çıkmamak için bir şeyler yapabilirdi. Uyuşturucu satıcısıymış, üzerinde yakalanmasa bile bunu ispatlayabilirdi. Ama o gitmeyi seçti Camila. Kızmıyor musun?
Aklıma duruşma günü geldi. Eşyalarını toplayıp öylece gitmişti. Bu bir veda değil demişti, yalan söylüyordu. Bu bir vedaydı.
Kızmıyorum.
Onu yaptığı şey için suçlamam kadar anlamsız bir şey olamazdı. Bunu ben istemiştim. 'Sana ihtiyacım var, gel.' demekti asıl kolay olan, 'Git' demek zorunda olduğumda anlamıştım. Son öpücüğünü anımsadım, dudaklarının dudaklarım üzerinde bıraktığı etkiyi, bunu kelimelerle ifade edemiyordum. Edemedim.
Ama yaptıkları..
Elimi kaldırıp onu susturdum. Yaptığı ne vardı? Kendimi onunla tamamlamıştım ben, yaşadığımı hissetmiştim. O kadar güzel şeyler hissettirmişti ve hissettiriyordu ki bana, ona nasıl kızabilirdim? Nasıl?
Neden kızayım? Onu gitmeye ben zorladım, gitmek zorundaydı. Bunun için ona neden kızayım?
Sanırım onu kötüleyerek ondan vazgeçmemi istiyordu. Sanki ondan nefret edersem onu sevmeyi bırakacakmışım gibi. Yanılıyordu.
Sana yaptığına bir bak Camila. 2 haftadır tek kelime etmiyorsun, uyumuyorsun, yemek yemiyorsun, su içmiyorsun. Sürekli bu duvarın dibindesin ve elinde tuttuğun o saksıyla konuşuyorsun.
Elini yanımdaki saksıya doğru salladı. Delirdiğimi düşünüyorladı, haklılardı. Her yerde onu görmem normal değildi. Geçen gece benimle birlikteydi, sevişmiştik. Bu normal değildi.
Beni terk etti, beni yüzüstü bıraktı. Beni burada böylece bıraktı. Yani?
Oldukça şaşırmış olmalıydı. Kaşlarını çatıp başını elleri arasına aldı. Bana yardım etmeye çalışıyordu. Ama ihtiyacım yoktu. İstemiyordum.
Madem böyle düşünüyorsun, o zaman neden hala ona kızamıyorsun?
Neden mi? Ona, beni bıraktığında azalacak kadar az değer verdiğimi mi düşünüyorsun? Ondan vazgeçeceğimi mi zannediyorsun?
Tekrar düşmemi sağlamıştı, yukarı çıkmak için çırpınıyordum ama kanadım kırıktı. Başaramıyordum. Başarmak da istemiyordum. O güzel gözleri aklıma her geldiğinde yaşanan herşeyi unutuyordum. Sanki hiç gitmemiş gibi. Sanki burada, yastığıyla bir başıma kalmamışım gibi. Sıkıntıyla nefes verdi ve oturduğu yerden kalktı. Hafifçe gülümsedim. Gitmesi gerekiyordu, kadınımla yalnız kalmam gerekiyordu. Çıktığından emin olduktan sonra ayağa kalktım ve duvarın üzerine oturdum. Hava güzeldi, terlemiştim. Ellerimi yanıma koyup sırtımı dikleştirdim. Boğazımı temizledim. Tekrar ağlamaya başlamıştım, önemsemedim. Her gece yaptığım gibi hıçkırıklarımın arasından bağırdım. Beni duyardı. Elbet duyardı. Elbet.
Sana şiirler okuyacağım, gitme. Sana bir an dahi tereddüt etmeden ruhumu vereceğim. Gitme, sana zamanı getireceğim, zamanın bittiği yerden. Bizim zamanımız daha bitmedi Lauren. Senden vazgeçmeyeceğim. Bizden vazgeçmeyeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fall Apart | Camren
Fanfiction"Sanki en iyi resimler çoktan çizilmiş, en iyi şiirler çoktan yazılmış, en iyi senaryolar en iyi oyuncular tarafından oynanmış gibi.. Yoksa boşa geçen bu hayatın başka hiçbir açıklaması olamazdı." Kafasını yukarı kaldırıp gözlerini gözlerimle bulu...