Rıfat abi koluma girdiği gibi beni arabaya sürüklerken birden aklıma hastane gelmişti. İstanbula gidene kadar kendimi yememek için benim hastaneye gidip defnenin durumunu öğrenmem gerekiyordu. En azından yaşayıp yaşamadığını.
Birden rıfat abiyi durdurup ''abi ilk hastaneye gitmemiz lazım!'' dediğimde bana ters ters bakarak ''sebep?'' diye sorduğun da ''yaşayıp yaşamadığını sadece o doktordan öğrenebilirim de ondan!'' dediğimde rıfat abi sakallarını kaşıyıp gülerek ''e salak oğlan daha önce neden gidip öğrenemedin? Senin beyin köşeli belli!'' deyip şöförün omzuna dokunup ''hastaneye sür koçum!'' dediğinde gözlerimi devirerek ''iyi ki aşık değilim yoksa aşk acısı kötü bir şeymiş'' diye konuşmuştu rıfat abi ben daha cevap veremeden.
''Ya abi ben bir kere aşık değilim aşk ile sevgiyi lütfen birbirinden ayıralım! Ayrıca ben şok üstüne şok yaşamışım anca oturuyor beynime'' dediğimde rıfat abi gülerek ''kız seni fena keklemiş ah salak oğlan!'' dediğinde derin bir nefes verip hak vermiştim. Hem de çok fena keklemişti beni. Demek ki her şey bir oyunmuş! Ben nasıl yedim bu oyunu ki! Bana o yüzden öyle davrandı demek ki?! Ben seni bir bulayım bak göstereceğim!
Hastaneye geldiğimizde yolda can ve onura da hastaneye gelin gelirken de o ajanı getirin diye mesaj attığım için hastanenin girişinde bizi bekliyorlardı. ''Abi ne oluyor?'' dediğinde can ben ise ajanın kolundan tutup kenara çektiğimde ''sıçtırtma ulan şimdi bir susun!'' dediğimde kıza dönüp ''bana bak şimdi sana iki soru soracağım sonra hesabında yüklü bir para olup toz olacaksın!'' dediğimde kız beni kafasıyla onaylamıştı.
''Defnenin doktoru kim? Bu bir. Hangi odadan çıktı sen izlediğinde? Bu da iki!'' dediğimde kız bana korkuyla bakıp ''şu köşedeki odaya girdi oradan çıktı, doktoru da gördüm ama şimdi hatırlamıyorum!'' dediğinde önemli olan şeyi hatırlamıyor oluşu benim sinirlenmeme yetiyordu.
Kolundan tutup sarstığım da ''bana bak ben oyun oynamıyorum! Bakın şöyle etrafına BAKIN!'' diye bağırdığım da onur yanıma gelip ''bilader sakin ol herkes bize bakıyor?'' dediğinde gülerek ''sikimde bile değil!'' dediğimde onur kenara çekilmişti.
Kız bana bakıp ''görürsem hatırlarım ama bir hemşire yanına gitmişti imza attırmak için baş hekimim diye seslenmişti, adı murat olacak'' dediğinde istediğim şeyi sonunda bana vermişti. Gözlerinin içine bakıp ''ben sana ortaya çık diyene kadar yok ol!'' dediğimde kıza arkamı dönüp baş hekimin olduğu odaya doğru çıktığım da rıfat, can ve onur arkamdan geliyordu.
Korumalar da peşimden geldiğinde baş hekimin odasının önüne geldiğimde kapının başında DR. Başhekim Murat Sarraf yazıyordu. Sekreter ayağa kalıp bana ''buyrun bir şey mi vardı?'' diye konuştuğun da gülerek yanına gidip elimin tersi ile cana doğru ittirdiğim de pat diye içeri girmiştim.
Doktor ayağa kalıp ''Neler oluyor? Sizde kimsiniz! Bu ne hadsizlik?!'' gibi sözler sarf ettiğinde oturduğu koltuğun karşısına geçip ayak ayak üstü oturduğum da ''Defne Topal hakkında bana bilgi verdiğinde serbestsin!'' dediğimde kapı kapanmıştı.
Doktor gülerek yerine geçip oturduğun da çok sakin gözüküyordu. ''Sen kimsin? Sen kimsin ki ben sana defne hakkında bilgi vereceğim!'' dediğinde gerilmeye başlamıştım. Defne.. Defne he!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucize Bir Hayat
FanfictionUmut nedir biliyor musunuz? Umut etmek, bir insanın başına gelebilecek en kötü şeydir çünkü acıyı arttırır, diyenler yanlış söylemişler. Umut, acıyı arttırmaz. Çünkü umut etmek son noktadır. Zaten o kadar çok acı çekiyorsundur ki yaşamak için elinde...