Aşk Yuvamız

1K 74 30
                                    


Hayriye hanım evin içinde söylene söylene dolanıyordu. ''Ağzıyla içmeyi bilmiyor bunlar gelin bilmiyorlar! Ömer aldı gitti gelini yırttı bunlar çekilmez çekilmez!'' ellerini havaya kaldırıp 'peh' diye söylediğinde can ile onur gözlerini ovuşturup salona girip ''ya babaanne sabah sabah neden evin içinde çığırıyorsun? Başım çatlıyor'' homurdandıklarında hayriye hanım elinde baston ile ikisininde bacaklarına bir tane vurup havaya zıplatmıştı. 



''Zıkkımın kökünü için emi. Saat oldu öğlen hala deşik gibi yatıyorsunuz! Hele bir daha ağzınıza içki koyun bak ben sizi ne yapıyorum?!. Ev oldu cenabet resmen'' ellerini havaya kaldırıp ''allahım sen günahlarımuzu affet'' dualar ediyordu. 


Murat merdivenlerden inerken karısın elini havaya kaldırmış dua ettiğini görünce ''gene başlamışsın tövbe etmeye'' konuşmaya başladığında hayriye hanım ters ters bakıyordu. Ahmet annesine dönüp ''sen bizim yerimize de tövbe et anne. Dert çok..'' açıklmasını bulunduğunda kendini bir koltuğa atmıştı. 


Emine hanım ellerini göğsünün altında birleştirip ''ne derdin varmış ahmet bey? Söyle de bilelim!'' kaşlarını kaldırıp hesap sormaya başladığında ahmet yerinde toparlanarak ''yani işlerimiz yoğun, oğlumuz evlendi ama hala yiğenlerim bekar onları evlendirmeye çalışıyorum'' topu can ve onurun üzerine atıp kurtulduğunu zannederken annesi araya girmişti. 


''Sen hiç dert etme.. Ben onlara evlenecek kiz buldum. Azcık zaman geçsin bekliyorum elimize çiçek çikolata alıp isteyeceğiz.'' göz kırpıp ''sen hele de derdiniz bakayım anana'' yanına yaklaşıp sarılarak ''ana bir hususi bir derdim yok aslında. Ben babam ile aranız-''lafını tamamlayamadan oğlunu öteye ittirip gelinine bakarak ''gelin sen al bu kocanı ve yiğenlerini götür soğuk suyun altına bir sok. Aklı belki başına gelir!'' murat gözlerini devirip karısına bakıyordu. 


Emine hanım kayınvalidesinin dediğini yapıp kocasını ve yiğenlerini yanına alıp yukarı çıkmışlardı. Murat yavaş yavaş karısın yanına yaklaşıp ''artık konuşmanın vakti midir?'' sorusunu sorunca kızgın bakışlar atıp ''biz seninle yıllar önce konuştuk ve bu konuyu kapattık. Neden eski defterleri açıp acı çektiriyorsun ikimize de?'' sorusu üzerine murat elini hayriyenin elinin üstüne koyup ''ben seni hala deliler gibi seviyorum'' gözlerinin içine derince bakarken hayriye hanım gözlerini sonra da ellerini kaçırmıştı murattan. 


''Seninle nasıl evlendiğimizi, neden evlendiğimi unutma murat. Ben sana yıllar önce o imzayı atmadan önce söyledim.'' gözlerini gözlerine sabitlemişti. ''Benim gönlümde biri var ben sana yar olmam. Olsam da bu gönül seni sevmez dedim'' açıklamasını yapıp giderken murat konuşmaya başladı. 


''Yıllarca düşündüm. Kim? Kimi çok sevdi? Bu şanslı adam kim diye. Ama hiç bir şey bulamadım. Sır gibi sakladın bende ve hala saklıyorsun.'' hayriye birden kocasına dönüp ''bulup ne yapacaksın? Ne diyeceksin! Ben seni seçtim. Sana geldim. 40 yıl geçmiş hala mı?'' sorusuna ''Onda olup da bende olmayan şey ne? Tek derdim bunu öğrenmekti. Sen beni seçtin ama benden korktuğun veya ona zarar vereceğimden değil. Bunu kesinlikle biliyorum!'' hayriye hanım hafif sırıtarak ''sen aşktan ne anlarsın ki?'' deyip arkasını dönüp odasına doğru yol almıştı. 


Murat karısının arkasından uzun bir süre bakakalmıştı. ''Sen aşktan ne anlarsın ki?'' cümlesi, 40 yıl boyunca başka bir kadına bakmayan adama ağır gelmişti. Ceketini alıp evden çıkarken ahmet ve torunları aşağıya iniyordu. Ahmet babasına seslense de murat duymamazlıktan gelerek terk etmişti evi. 

Mucize Bir HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin