Ticaret meslek lisesi - bilgisayar bölümü ikinci sınıf öğrencisiydim. Bilgisayar bölümünü hocalarımın tavsiyesi üzerine seçmiştim. Bölüm hakkında hiçbir bilgim ya da ilgim yoktu. Öyle ki ne evimde bilgisayarım vardı ne de daha önce bilgisayar kullanmışlığım. En basiti klavyedeki tuşların anlamlarını bile bilmiyordum.. (ctrl, alt vb...) Gerçi bu bölümü seçen çoğu arkadaşımda benim gibiydi. Koskoca sınıfta bilgisayar kullanmayı bilen sadece bir kişi vardı ki o da gözümüzde ilah gibiydi.
Okul nöbetçisi olduğum bir gün dil bilgisi öğretmenim tarafından münazara yarışmalarına seçildiğimi öğrendim. Yeni yeni alışmaya çalıştığım derslerle boğuşurken bir de bu yarışmaya seçilmiş olmak benim için tam anlamıyla çıkmazdı. İlk duyduğumda hoca ile konuşup beni yarışmadan çıkarmasını istemeyi düşünmüştüm. Ama sonrasında arkadaşlarımın aklımı çelmesiyle 'Derslerden yırtarım, onur belgesi alırım' diyerek balıklama atladım fikre.
Okulu temsil edecek üç kişiyi seçmek için ilk olarak sınıflar arası yarışmalar düzenlediler. Verilen bir fikrin doğruluğuna inanıp onu savunmak ve karşımdaki insanları ikna etmek inanılmaz eğlenceli gelmeye başladı bir kaç yarıştan sonra. Ama ne zaman ki kendi sınıf arkadaşlarım elenip başkaları ile grup olmam gerekti, işte o zaman işler karıştı.
İlk olarak muhasebe son sınıflarla tanıştım. Sınıflarına gidip selam verdiğimde sanki onlardan biriymişimcesine aralarına kabul ettiler beni. Yarışmalardaki başarılarımı duyduklarından beraber yarışacak olmamızdan duydukları mutluluktan söz ettiler. Üst sınıflardan erkeklerin böylesine övgü dolu sözler söylemeleri açıkçası fazlasıyla egomu şişirdi. Kim sevmezdi ki pohpohlanmayı, övülmeyi. Sonuçta daha 16sında 17sinde bir kız çocuğuydum bende.
Kadir ve İmran'la o kadar iyi anlaşmıştım ki ders aralarında onların yanına gitmekten kendimi alamıyordum. Kadir bana öyle anlamlı bakıyordu ki sanki onu yıllardır tanıyormuşum gibi hissetmeme neden oluyordu. Kadir'le olan yakınlığımız arkadaşlarımında gözlerinden kaçmamıştı. Her defasında aramızda bir şeylerin olup olmadığını soruyorlardı. Arkadaşlarımın laflarına daha fazla maruz kalmamak için Kadir'e abi demeye başladım. Kadir'e ilk abi dediğimde ki yaşadığı şoku hala hatırlıyorum. Gözleri büyümüştü, bir şeyler söylemek istiyor ama beni şaşırtmaktan korkuyor gibiydi. O sözcüğü ne zaman söylesem istem dışı bu tepkiyi vermeye devam etti. Abi demem hoşuna gitmiyordu. Biliyordum, hissediyordum. Ama görmezden gelmeyi tercih ettim.
Son tur için Kadir ve Eymen ile grup olmam belirlenmişti. Eymen'in ismini daha önceki yarışmalardan duymuştum. Ama hiç tanışma fırsatım olmamıştı. Sınıfına gittiğimde onu cam kenarında arkadaşlarıyla sohbet ederken buldum. Yanına ilerlerken gergindim. Sanki sınıftaki her şey 'Buraya ait değilsin' der gibi bağırıyordu. Kendimi daha fazla germemek adına sadece onun gözlerine odaklanıp ona doğru yürümeye başladım.
Ona ulaşmak için attığım adımlar boyunca gözlerini bir an olsun benden ayırmamıştı. Gözlerinin karanlığı öyle derindi ki kendimi karanlık bir girdabın içine çekiliyormuş gibi hissetmekten alamadım.
"Merhaba ben Asya" dedim yanına vardığımda.
Sırasından ne zaman kalktığını anlamadığım bir kız bir anda Eymen'in yanında bitip kolunun altına girdi ve sevimli olduğunu düşündüğü bir tonda "Bu kız kim?" dedi.
Ben içimden 'Daha biz bile tanışmadık abla sen diyorsun?' derken Eymen kıza cevap verdi.
"Son yarışmada benim takımımda olacak olan ÇÖM" dediğinde başımdan aşağı kaynar sular boşaldı.
Tamam ilk tanışmamızda beni arkadaşlarına 'Bu Asya, arkadaşım' falan diyerek tanıştırmasını beklemiyordum ama insan ÇÖM der mi ilk kez gördüğü kız için?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hala Unutamadım
ChickLitBirini sevmek, bu duyguyu kabullenmek ve itiraf etmek ne kadar zor olabilirdi? Asya için zordu, hatta imkansızdı. Çünkü o aşkı; izlediği dizilerden, okuduğu aşk romanlarından ibaret sanıyordu. Sonra o çıktı karşısına... Tüm dünyasını alt üst eden b...