Adaya adım attığında Kara’nın gözü yeni yeni açmaya başlayan beyaz çiçeklere takıldı. “En güzeli beyaz, saf aşkımızı hatırlatıyor” demişti Asya. Şimdi ise Kara’ya hayal kırıklıkları ile harcadığı onca zamanı hatırlatıyordu. Erteledikleri konuşmayı yapmak için doğru zamanı bekliyordu.
Soracaktı..
Neden bir şey demeden çektin gittin?
Beni gerçekten sevmiş miydin?
Hiç aklına geldim mi?
Seçtiğin hayattan mutlu musun?
Diyecekti. Sorularını cevapsız bırakmasına izin vermeyecekti. Saat 7 olmak üzereydi. Havada hafif rüzgâr esiyordu. Kara, Hamza’ya dönüp “Hangi mekân?” dedi. “Et lokantası varmış buralarda abi” dedi faytonlara doğru ilerlerken.
“Gerçekten benim için sorun değil. Balık yemeye gidebiliriz” dedi Asya Olivia’ya dönerek. “Ben yerken senin izlemen mantıklı mı?” dedi Olivia odada kıyafetini değiştirirken. Alışveriş yapıp otele girişlerini yapmışlardı. Bir gece burada kalmak Asya için kötü bir fikir değildi. En azından Kara ile karşılaşma riskleri olmazdı.
Dışarı çıktıklarında yine o tanıdık koku geldi burnuna. “Burada olmasına imkan yok” diye içinden geçirdi restauranttan içeri girerken. İkinci katta cam kenarı bir masaya yerleştiklerinde üst katta fazlasıyla yoğun bir koşuşturma olduğunu fark etti. “Üst katta bir sorun mu var?” dedi menüyü getiren garsona. ”Özel misafirlerimiz var bugün efendim” dedi garson yanlarından ayrılırken.
“Efendim, deniz ürünleri servisimiz yok” dedi garson Kara’dan çekinerek. Kara, Hamza’ya dönerek “Midye tava iyidir dimi” dedi. “Benimde ne zamandır canım istiyordu abi” dedi Hamza’da gülümseyerek. Kara garsona dönerek “Beklemeyi sevmem. Eğer zamanında ve sıcak gelmezse…” deyip adama gülümseyip “devamında olacakları tahmin ediyorsundur” dedi. Sonrasında Hamza’ya dönüp muhabbet etmeye başladı.
Garson ne yapacağını bilmez halde hemen alt kattaki müdürün odasına girdi. ”Ne istiyorlarsa getirin” lafından sonra arkadaşlarına “deniz ürünleri lokantalarının numarasını bilen var mı?” diye sormaya başladı. Olivia koşuşturmacası izlerken bir taraftan da anlamadığı için Asya’dan çevirmesini istiyordu. Asya dayanamayıp “Görgüsüzün biri için koşuşturuyorlar işte! Deniz ürünü yemek istiyor et lokantasında” dedi. Olivia ise gülmeye başladı.
Yemekleri geldiğinde Kara “aferin oğlum bak olmaz diye bir şey yokmuş dedi garsona”. Yemeğe başladıklarında Samet hala gelmemişti ve Kara artık sinir sınırlarının sonundaydı. Hamza durumun farkında olduğunda bu konu üzerinde durmamaya çalışıyordu. Kahveleri geldiğinde Samet masalarına doğru gelmekteydi. Yanında iki tane koruması vardı. Kara buna gülümsemeden edemedi. “Korkmak iyidir” diye içinden geçirdi.
“Yurtdışına ihraç edeceğim yeni ürünler için tırlarına ihtiyacım var” dedi Samet, Kara’nın lafı uzatmayı sevmediğini bilerek. “Ne tür ürünler ki bunlar bana geliyorsun?” dedi Kara kahvesinden bir yudum alarak. “Başkalarının dışarı çıkaramayacağı ürünler” dedi Samet arkasındaki iki korumaya güvenerek. “Kimsenin çıkaramadığı ürünleri benim çıkaracağımı düşündüren nedir?” dedi Kara arkasına yaslanarak. “Bu kadar zaman polisle bir kere sorun yaşamandan dolayı” dedi Samet arkasına yaslanarak. “Seninle çalışabileceğimizi pek sanmıyorum be Samet. Kirini bana da bulaştırmanı istemem” dedi dudağını hafif yukarı kaldırarak. “Sen çok mu temizsin?” dediğinde Kara ayağa kalktı ve Samet’in üzerine doğru eğildi masanın üzerinden. Samet’in arkasındaki korumalar bir adım attığında Samet elini kaldırıp durmaları işaret etti. “Senle iş yapmam. Boşuna kışkırtmaya çalıştırma beni” deyip Samet’in omuzundaki kirleri silkeler gibi yaptı. Sonrasında Hamza’ya kalkmasını işaret edip merdivenlere doğru yöneldi. Samet ise arkasından “Pişman olacaksın” diye bağırıyordu. Kara bu işin burada kapanmayacağını biliyordu. Ama olacaklardan da korkmuyordu.
Merdivenlerden inerken cam kenarında arkadaşı ile sohbet eden Asya’yı gördü. “Bu kız beni tesadüflere ve kadere inanmaya zorluyor” dedi Hamza’ya. Hamza daha önce İsa’nın yanında gördüğü kızı hemen tanıdı. “Asya mı?” dedi. “Asya’m” dedi Kara.
Kendisine doğru gelmekte olan Kara’yı görünce Asya bir an şaşırdı. Elinden neredeyse çatalı düşürüyordu ki kendini topladı. “Selam” dedi Kara. Olivia, Kara ve yanındaki Hamza’yı görünce gözleri iki kat büyüdü. “Arkadaşları tanıyor musun?” dediği sırada Hamza ve Kara masaya oturmuşlardı. Asya onları tanıtırken “Abi, bunlar niye gavurca konuşuyor?” dedi Hamza. Asya ise kendini tutamayıp gülmeye başladı. Kara ise Asya’nın kendini tanıtmasına izin vermeden Olivia ile sohbete başladı. Hamza masadaki tek konuşamayan kişi olarak sıkılırken Olivia Kara ile yaptığı muhabbetten oldukça memnun kalmıştı.
Kara Olivia’ya dönerek “Asya’yı sizden çalsam sorun olur mu?” dedi. Asya’nın içtiği su boğazına takıldı ve öksürmeye başladı. Kendini toplayıp “bugün fazlasıyla yorgunuz aslında” derken Olivia araya girip “arkadaşınız bana otele kadar eşlik ederse neden olmasın?” dediğinde Asya “canım, emin misin?” dedi yalvaran bakışlarla gitmek istemiyorum mesajı veriyordu ama Olivia bunu anlamamakta kararlıydı. Hesabı Kara ödedi ve üst katta “deniz ürünü” sorunu yaşattığı garsona yüklü bir bahşiş bıraktı. Çocuk yarı maaşını avuçlarında görünce Kara’nın bir elini öpmediği kaldı.
Yavaş adımlarla beyaz evlerin arasında ilerlemeye başladılar. İkisi de konuşmaya nasıl başlamaları gerektiğini bilmiyordu. Bir evden gelen müzik seslerine odaklandılar. Kara elini uzatıp “Bu dansı bana lütfeder misin?“ dedi. Asya bakışlarını sesin geldiği eve çevirdi. Neredeyse 70’li yaşlarda bir çift çalan müzikte dans ediyordu. Onlara imrenmeden edemedi. Sonrasında Kara Asya’yı belinden tutup kendine doğru çekti. Asya’nın gözleri bir an büyüse de kendini geri çekmedi. Müziğin Eymen’in ritmine bıraktı kendini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hala Unutamadım
ChickLitBirini sevmek, bu duyguyu kabullenmek ve itiraf etmek ne kadar zor olabilirdi? Asya için zordu, hatta imkansızdı. Çünkü o aşkı; izlediği dizilerden, okuduğu aşk romanlarından ibaret sanıyordu. Sonra o çıktı karşısına... Tüm dünyasını alt üst eden b...