Kara erkenden ayrılmıştı otelden. İlk eve gidip kıyafetlerine çeki düzen verdi. Asya ile karşılaşmamak için hemen kulübe geçti. Aklından atmaya kararlıydı onu. Bunca zaman onsuz gayet iyi idare etmişti. Bundan sonra da idare edebilirdi.
Asya, Olivia ile ayrıldıktan sonra arabayı doğruca ailesinin evine sürdü. "Annecim, New York'a dönmem gerekiyor. Veda etmeye geldim babam evde mi?" dediğimde annemin gözlerinde korku gördüm. "Ev bile tuttun kızım, nereye?" dedi titrek bir sesle. "Daha hasret bile gideremedik" dedi sitem dolu. "Kısa bir süreliğine işle ilgili" deyip sarıldım. "Kısa sürede buradayım. Ve bu kez dönmemeye kararlıyım" dedim. Babam odadan çıkıp "Ne oluyor?" dedi. Bizi sarılmış görünce "sevginizi kapıda değilde evde göstermeye ne dersiniz" dedi açık kapıyı göstererek. Babama da gideceğimi açıkladıktan sonra evimin yolunu tuttum.
"Emin misin?" demişti Salie onu aradığımda "Evet, eşyalarla ilgili istediğini yapabilirsin sadece kitaplarımı ve kıyafetlerimi koliler misin?" dedim. Eski ev arkadaşıma bir daha dönmeyeceğim dediğimde şok olmuştu. Sonuçta herkes gibi o da benim bir süreliğine buraya geldiğimi yakın zamanda dönüp Lucas'la evlenmemi bekliyordu. Ama ben daha oradan ayrılırken biliyordum Lucas'la bir geleceğim olmayacağını.
Eve gelip ufak bir el çantası hazırladım. Kara'ya haber vermek için kapısına gittim. Ama evde yoktu. Telefon numarasını almadığıma lanet ettim. İsa'yı aradım. "Aramana şaşırdım" dedi. "Gidiyorum, senden bir ricam var" dedim. "Gidişinin şerefine yine bir mektup bırakmayacaksın değil mi?" dedi sıkıntılı bir sesle. "O konuda sana güvenilmeyeceğini öğrendim İsa. Bir daha öyle bir hata yapar mıyım" dedim kızgın bir tonda. "Ne istiyorsun ?" dedi. "Beni hatırlat ona" dedim kendimden emin bir tonda "aşkımı tekrar kalbinde hissetmesini sağla" dedim. "Bu mümkün değil Asya" dedi. "Mümkün kıl o zaman" dedim sert bir biçimde ve telefonu kapattım.
Akın.. Derdimi tek anlatabildiğim. Yıllar önce dağıldığımda beni toplayan, abimden çok arkadaşım olan kişi. "Hayırdır, buraların yenisi" dedi. "Akın ya.. " dedim. "Tamam ..tamam.. yaa deme bana" dedi. "Dönüyorum" dedim sıkkın bir sesle. "Lucas'ın teklifini kabul mu ediyorsun?" dedi şaşırarak. "Hayır. Ona veda etmeye gidiyorum" dedim. "Emin misin? Uzun zamandır birliktesiniz veee" deyip sustu. "Akın, onu tekrar hayatımda istiyorum" dedim utanarak.
Akın o an vücudundan yıldırım geçmiş gibi hissetti. "Asya!! Sana o kadar acı çektiren adama nasıl dönmek istersin? " dedi bağırarak. "O hep suçsuzdu abi, hatalı olan bendim. Yaptığım yanlış tercihler, yanlış dostluklardı" dedim buruk bir şekilde. "Abi diyorsun hemde sırf o adam içi öyle mi?" dedi. "Onu seviyorum, pişman değilim" dedim. "Yanlış yapacak yaşı çoktan geçtin Asya. Bundan sonra arkanı toplayan bir Akın olmayacak" dedi. "Bir daha hata yapmayacağım" deyip telefonu kapattım.
Uçağa bindiğimde Lucas'la karşılaşacak olmanın korkusu ile Kara'ya bir şey demeden ayrılmanın burukluğu vardı içimde. Ama kararlıydım. "Aklımda ve kalbimde soru işareti olmadan Eymen'e dönecektim"
Kara kulübe gittiğinde Hamza'nın "Asya yenge ile dün nasıl gitti abi" dedi sözünü duyuca şaşırdı. "Ne yengesi oğlum" dedi. "Abi dün yemekte olanlar ve sonrası" dedi göz kırparak. "O kızdan bana yâr olmaz" dedi. "Eee dün Asya'm diyordun" dedi ağzından laf almak istercesine. "Uzatma Hamza" dedi masasına doğru ilerleyerek. "Şu sayımları getirde neler eksikmiş bakalım" deyip yerine yerleşti.
Hamza odadan çıkarken telefonla konuşmakta olan İsa'nın kapısının açık olduğunu gördü. "Gidişinin şerefine yine bir mektup bırakmayacaksın değil mi?" diyen sesini duyunca dinleme gereği duydu. "Ne istiyorsun?" ve "Bu mümkün değil Asya" demişti. Ama bu kelimeler Hamza'ya bir anlam ifade etmiyordu. Kara'ya dosyaları götürürken söyleyip söylememek arasında kalmıştı. İsa ile Kara bir süredir yan yana gelmemeye çalışıyordu. Söyleyeceklerinin daha büyük sorun yaratıp yaratmayacağından korkuyordu.
Masaya dosyaları koyarken hala aklında az önceki konuşma vardı. Eksikleri söylüyor, Kara'nın ne kadar almasını istediğini not alıyordu ama kafası sanki orada değildi. Kara, onun bu halini fark edince "50 tane Loire Pouilly Fumé 2008 ve kafası burada olan bir Hamza" dedi. Hamza hala not almaya devam ediyordu. Kara en sonunda "aklın nerde lan senin" dedi bağırarak. Hamza elinden kalemi düşürdü bir an irkilerek. "Sorun ne abi" dedi. "Ne mi? En son ne yazdın oğlum bir okusana" dedi. Hamza yazıyı okurken Kara'nın ne demek istediğini anladı.
Hamza korkarak ve birazda dinlediğinden duyduğu suçlulukla aklını kurcalayan şeyleri anlatmaya başladı. Kara'nın aklı ise kelimeleri cımbız ile çekmek ile meşguldü. "gidişinin şerefine demişti", "gidişinin" yine mi gitmişti bu kadın. Hemde kendisinesöyleme gereği bile duymadan geçen defa bir telefon etmişti şimdi ise tek kelime söylemeye bile layık görmemişti kendini.. "yine mektup bırakmayacaksın değil mi?" ortada bir mektup mu vardı. Kime yazılmıştı?, ne zaman? ve İsa'nın "mümkün değil" dediği şeyler neydi??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hala Unutamadım
ChickLitBirini sevmek, bu duyguyu kabullenmek ve itiraf etmek ne kadar zor olabilirdi? Asya için zordu, hatta imkansızdı. Çünkü o aşkı; izlediği dizilerden, okuduğu aşk romanlarından ibaret sanıyordu. Sonra o çıktı karşısına... Tüm dünyasını alt üst eden b...