Aşkk.. İnsanın başına gelebilecek en iyi şeydi. Duyguların karışımı gibiydi. Onunlayken zaman kavramını yitiriyordu. Kendim olmaktan çok ‘O’ oluyordum. Hayaller hep onun üzerine kuruluyordu. Arkadaşlarıma göre ‘aşk kuşu’ olup çıkmıştım. Ama ben bu yeni beni sevmiştim. İsa ile Eymen’in ne zaman olduğunu anlamasam da yakınlaşmaları hoşuma gitmişti. Elif ise ‘bıktım Eymen anılarından yaaa’ diye dolanıyordu etrafımda. Okulda şenlikler Perşembe günüydü. Bu yüzden Eymen iş yerinden 2 gün için aldı. Her teneffüs yanına koştum bende.
- Sürprizin ne söyle. Ne olur? Dedim gözlerimi çipil çipil açarak
- Yarın göreceksin.. dedi yanaklarımı sıkarak
- İsa bile biliyor. İsa ya… Söylesen ne olacak?
- Hadi beni oyalama dekor ile ilgilenmem gerek.
- İyi ya bir daha gelirsem yanına deyip topuklarım üzerinde dönüp arkama bakmadan sınıfa çıktım. Şenlikler sayesinde herkes ders modundan çıkmıştı. Sınıfa gittiğimde herkes sıranın üzerine çıkmış hep birlikte şarkı söylüyordu. Bende daldım aralarına cam tarafında sıranın üzerine çıkıp bende eşlik ettim. Arada gözüm aşağıda oradan oraya koşturan Eymen’e takılıyordu ama umursamamaya çalıştım. Bir süre sonra sınıfça sesimizi ayarlayamadığımızdan bir de baktık ki bahçedekiler bize bakıyor. Nasıl sıradan atladığımı fark edemedim. Son 2 saat boş olunca da toplanıp eve gitmeye karar verdik. İsa ‘benim işim var siz önden gidin’ deyip bizden ayrıldı. Eymen’e ise sadece ‘ben gidiyorum’ diye mesaj attım.
Akşamda trip atmaya devam ettim. Ertesi gün yanıma gelir gönlümü alır dedim. Ama nerdeeee beyimizde o ince düşünce gelmedi. Sinirden kudurma noktasına geldim ama inadımdan bende gitmedim. Şenlik günü gelip çatınca okula birkaç saat geç gitmeye karar verdim. Doğal olarak telefonum hiç susmadı ama umursamadım. Sonuçta bir- iki saat protokol zırvalıkları ve aksaklıklarla geçecekti. Eeee okulu havaya girmesi falan derken 3 saat geç gitmek en mantıklısıydı. Siyah yüksek belli kaprim ve beyaz sıfır kollumla gitmeye hazır aynada kendime baktım. Telefonuma bakmayı akıl ettiğimde ise 21 cevapsız çağrı ve 53 mesaj beklemiyordum. Elif’e ‘geliyorum’ diye mesaj attım ve okula doğru yola koyuldum.
Okul girişinde beni İsa karşıladı ve bir güzel azarladı. Yok neden haber vermemişim, neden Eymen’e tavır yapıyormuşum falan. Eymen’e olan kızgınlığımı ondan aldım. ‘Benden çok onun tarafını tutuyorsun. Arkadaşının kim olduğunu unutuyorsun’ deyip Volkanların yanına gidip çimlere oturup muhabbete daldım. Bir süre sonra Özgür hoca sahnede yerini aldı ve o bilindik huzur veren sesi beni sardı. Volkanın ceketini çimlerin üzerine serip yattım ve gözlerimi kapadım. İkinci şarkının ortasında İsa’nın beni sarsmasıyla kendime geldim.
- Sıra Eymen’e geliyor. Bence artık platforma yaklaşsan iyi olur.
- Ne?
- Konuşacak vakit yok hadi!!! diyerek beni kaldırdı ve beni peşinde sürüklemeye başladı.
- Bana Eymen’de şarkı söyleyecek deme
- Yok Tango yapacak yoksa Vals miydi?
- Kafamı buluyorsun? Güneş mi geçti tepene?
- Yaaa az bekle
- Tamam ama hala konuşmuyorum onunla dedim. O sırada Eymen ve iki arkadaşı sahnede yerini aldı. Eline mikrofonu aldı ve konuşmaya başladı.
- Herkes eğleniyor mu?
- Evetttttt çığlıkları koptu ben ise suratımı buruşturdum.
- Sanırım biri eğlenmiyor ve bakın ki o kişi benim en çok eğlenmesini istediğim kişi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hala Unutamadım
ChickLitBirini sevmek, bu duyguyu kabullenmek ve itiraf etmek ne kadar zor olabilirdi? Asya için zordu, hatta imkansızdı. Çünkü o aşkı; izlediği dizilerden, okuduğu aşk romanlarından ibaret sanıyordu. Sonra o çıktı karşısına... Tüm dünyasını alt üst eden b...