Madem seviyordun. Kalıp savaşsaydın. Neden en kolay yolu seçip kaçtın ki?
Bu soruyu o kadar çok kişiden duydum ki sayısını unuttum. On iki yıl geçmişti. Koskoca on iki yıl… Bu süre boyunca İstanbul’a hiç dönmedim. İsa telefonlarıma cevap vermeyi bıraktı. Geldikten bir yıl sonra aradığımda “ Kendi hayatını düzene koydun. Ama onunkini mahvettin. Sakın buraya dönmeye kalkma!!” deyip telefonu suratıma kapatmıştı.
Elif ise beni hayatından tamamen çıkardı. İngiltere’ye vardığımda gördüğüm mail durmak bilmeyen gözyaşlarımın şiddetini daha da arttırmıştı. “Eymen’i ilk gördüğüm anda aşık oldum. Ama sen olduğun için harekete geçemedim. Sen aradan çıktığına göre sanırım şansımı denemeliyim. Umarım hiç dönmezsin” demişti.
Aşkım kalbimde yara oldu her daim kanayan, ilk zamanlar geçer dedim, unuturum dedim. Ama olmadı. Sevgimin büyüklüğünü anlamayanlar ‘5 ayda birine bağlanamazsın, aşk gelip geçicidir. Yeni birileri hayatına girdikçe unutursun’ dediler. Farklıydım, aşkımız farklıydı. Bunu fark etmediler.
Ve şimdi ki ben.. Aradan geçen o kadar zamana, hayatıma giren o kadar insana rağmen hala ona tutunmaya çalışıyordum. Kısa süreli olan bir hayale… 18 yaşındaki haliyle aklımda, kalbimde yer eden adama…
Liseyi bitirdikten sonra İspanya, Fransa ve son durak Amerika gezdim durdum. Okumayı çok sevdiğimden bir yayınevine başvurdum ve kısa sürede editörlüğe yükseldim. Belki bunda üniversite arkadaşım Lucas’ın katkısı da olabilir. Yayınevi Lucas’ın dedesinindi. Lucas’da yazı işleri müdürü olarak işe başlamıştı. En yakın arkadaşı olarak beni koruması altına alması kaçınılmazdı. Asıl beklenmedik olan ise ailesinin Lucas’a evlenmesi için baskı yaptığında beni nişanlım deyip tanıştırması oldu. Böylece bir oyunun içine dahil oldum. Lucas’ın durulmaya niyetinin olmamasından, benimde ilişkiler ile aramın iyi olmamasından ideal çift olduk. Ama nişanlılığın 4.yılına girdiğimizde herkes evlenin artık demeye başladı. Dahası Lucas’ın bana olan davranışları da değişmeye başladı ve beklemediğim o son geldi “Bu ilişkiyi oyun olmaktan öteye götürelim. Benimle evlenir misin?” dedi.
Korktum.. Hemde çok.. Bu yüzden Lucas’dan düşünmem için süre isteyip işimden istifa ettim. Ama Lucas, ‘Düşünmen için izin veriyorum. İşten ayrılmana değil. İstanbul’a transfer olmaya ne dersin?’ deyip beni bir kez daha şaşırttı. Ne diyeceğimi bilemez halde karşısındaki koltukta oturmuş konuşmasına devam etmesini bekliyordum. Elimi tutup ‘Bazı sorunları geride bırakmadan bana kalbini açamazsın biliyorum. O yüzden git ve senden sonra orada neler değişmiş gör. Ve benim eşim olmayı kabul ettiğini söyleyerek yanıma dön’ deyip ayağa kalktı ve alnımı öptü.
Ona güveniyordum. Nasıl güvenmezdim ki 7 yıldır birlikteydik. İlk tanıştığımızda bana kur yapmıştı ve bir süre benden hoşlandığını gözüme sokmuştu. Ama sadece arkadaş olarak kalmamızı istememe de saygı duydu ve yoluna devam etti. Ve şuan bulunduğumuz konum… Evlilik öncesi sendromu yaşayan 28 yaşındaki bir nişanlı bir çifttik. Ve bana nefes almam için izin veriyordu. Kendimden o an nefret ettim. Neden üzerime titreyen bu adamı bir türlü kalbime kabul edemiyordum ki..
Uçaktan indiğimde beni karşılayan Akın ve eşi Meral oldu. - Evet.. Akın.. Artık ‘abi’ demiyordum – Eve vardığımda bir curcuna ile karşılaştım. Eskiye dair ne varsa herkesi annem toplamıştı. Elif’i ilk gördüğümde tanıyamamıştım. Kıvanç’ı da aynı şekilde. Elif boynuma sarılıp ‘Seni özledim’ dediğinde midemden gelen öğürtüyü tutmak zorunda kaldım. Bana o lafları yazan kendi değildi sanki. Bende ‘bende seni çok özledim canım’ deyip yalancı bir gülümseme kondurdum suratıma. Kıvanç ise kucağında bebeği ile sarıldı bana. ‘Büyük güneş, küçük güneşimle tanış’ dedi. En azından birinin anılarında iyi bir izlenim bırakmışım diye düşünmekten kendimi alamadım. Daha sonra Elif’in ‘bebeği ver, yemek vakti geldi’ demesiyle ağzım açık kaldı. ‘Yoksa siz?’ deyip inanamaz gözlerle bakarken Elif yüzüğünü gösterip ‘evlendik’ dedi. ‘Ben Güneş’e yemek yedirirken yardımcı olur musun?’ deyip beni üst kattaki misafir odalarından birine sürükledi. Yüzüme hınzır bir gülümseme yerleştirip ‘Nasıl bir duygu?’ dedim. Başını kaldırıp göz göze geldiğimizde ise ‘arkamda bıraktıklarımla yetinmek’ dedim. Yüzüne sanki soğuk bir su çarpılmış gibi irkildi. ‘Eskiye takılı kaldığımı düşünme. Sadece ben senin gibi rahat olamıyorum. Bana bir daha görüşmek istemediğini açıkça belirtmişken beni görünce sarılıp eski arkadaş zamanlarımızdaki gibi davranman midemi bulandırdı’ dedim. ‘O zaman çocuktuk. Neden öyle dediğimi gerçekten bilmiyorum. Ben..’ gözleri hafif nemlenmeye başladığında ‘kendini zorlama. Burada kaldığım süre boyunca çok fazla karşı karşıya gelmezsek sevinirim’ deyip ağır adımlarla ve gülümseyen bir yüzle topluluğun arasına karıştım.
Akın’ın iş arkadaşları, eski dostlarımız ve üniversiteden bazı arkadaşlarımın olacağı bir maskeli balo hazırlamıştı Meral. Kırmızı sırtı V şeklinde gelen uzun bir gece elbisesinden yana kullandım seçimimi. Saçlarıma şekil verdiğimde ise hazırdım. İsa’nın bugün geleceğini söylemişti Kıvanç. Onu görmek için sabırsızlanıyordum. Balo’da beni her gören bir şok yaşadı. ‘Ufak tefek bir kız iken fazlasıyla alımlı bir kadın olmuşsun’ diyorlardı. Evet eskiye göre dış görünüşüm fazlası ile değişmişti. Ama içim hala o ufak kız olarak kalmıştı. Vakit ilerledikçe çevrem genişlemeye başladı. Tanımadığım kişilerden sürekli ‘dans edelim mi?’ teklifi alıyordum. En sonunda birini kabul etmem gerektiğini kulağıma fısıldayan Debbie yüzünden birini kabul ettim. Maskeden yüzü görünmüyordu genç adamın ama sadece vücuduna bakarak bile ne kadar alımlı olduğunu söyleyebilirdim. Tam beni döndürürken başkasının vücuduna çekildiğimi hissettim. Boğuk bir sesle, "Dans et benimle," diye mırıldandı. Gözlerinde vaat, özlem ve keyifle beni kendine yaklaştırdı. Bu bakışlar bana yabancı değildi. Bu bakışları benim hala âşık olduğum adama aitti ve ben büyülenmiştim..." Dans boyunca ağzımı açmadan sadece gözlerinin içine özlemle baktım. Müzik durduğundan benden ayrıldı ve arkasını dönüp gitti. Peşinden gitmek için bir adım attığımda önümü biri keserek ‘sıra benim, sanırım’ dedi. Onu es geçip ilerlediğimde ise o gizemli adam ortadan kaybolmuştu.
İsa partinin son anlarına yetişti ya da geldi. Çünkü klübün ortaklarındanmış ve işi varmış. Bana karşı fazlası ile mesafeliydi. Elindeki viskiyi yudumlarken ‘Uzun zaman oldu’ dedim ‘öyle mi?’ dedi umursamaz bir tavırla ‘İsa, bir anda gelip her şeyin eskiye dönmesini beklemiyorum ama en azından çabalayabiliriz ne dersin?’ dedim. ‘Neden çabalayalım ki? İki gün sonra tekrar dönmeyecek misin?’ deyip kulağıma yaklaşıp ‘Lucas’ın ın yanına, yani ni-şan-lı-nın’ dedi heceleyerek ve tek kaşını kaldırarak sonrada arkasına geri yaslandı. ‘Sen bunu nerden biliyorsun?’ dedim kekeleyerek. ‘Gazete haberlerinde görmek mümkün’ dedi gülerek. ‘Bunu kimse bilmiyor. Umarım öyle olmaya da devam eder’ dedim. ‘Neden? Ailenden mi utanıyorsun? Yoksa şu zengin nişanlından mı?’ dedi nişanlın kelimesinin üzerine bastırarak. ‘Bu yeni tanıştığım İsa’ya anlatabileceğim bir konu değil’ dedim ‘Arkadaşın olanla da konuşamıyordun ki’ deyip yerinden kalktı ‘Size iyi eğlenceler’ deyip yanımızdan ayrıldı.
Lavaboya gitmek için ilerlediğimde içkiyi fazla kaçırdığımı anlamıştım. Başım felaket dönüyordu. Ve kolumdan tutmuş beni aynaların olduğu karanlık alana sürükleyen bir adam vardı. Elinden kurtulmaya çalışıyordum. Ama bir yararı yoktu. Elleri sırtımdaki boşlukta hareket ederken boynumu öpmeye başlamıştı. İtekliyordum ama bir milim ilerleme kaydettiğim söylenemezdi. Tam eteğimi çekiştirip tekme atacakken gözümün önünden bir yumruk geçti. Adam yere savruldu. Diğeri ise üzerine çıkmış ardı arkası kesilmeyen yumruklar atıyordu. ‘Durun.. Lütfen durun. Ölecekkk’ diye bağırıyordum. Ama sanki adam beni duymuyordu. Tam o sırada yanımda İsa’yı gördüm. Elimden tutup beni klübün garajına götürdü. ‘Burada bekle’ deyip yanımdan ayrıldı. Az önceki olayın şoku ile zangır zangır titriyordum. Elimden tutan adam kimdi? Ya döven kimdi? Neden öyle çıldırmış gibi adama saldırmıştı. Gerçekten mükemmel bir gece geçiriyordum. Sonra suratımdaki maskeyi çıkarıp yere atıp geldiğim yola ilerlemeye başladım. Tam o sırada dans ettiğim maskeli adamın İsa ile konuştuğunu duydum.
‘Onu evine bırakacağım İsa. Sadece bu kadar’ diyordu. İsa ise ‘Buna gerek yok. Ben hallederim.' diyordu. İsa merdivenlerden bir adım atınca koşarak eski yerime döndüm ve gelecek olan kişiyi beklemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hala Unutamadım
ChickLitBirini sevmek, bu duyguyu kabullenmek ve itiraf etmek ne kadar zor olabilirdi? Asya için zordu, hatta imkansızdı. Çünkü o aşkı; izlediği dizilerden, okuduğu aşk romanlarından ibaret sanıyordu. Sonra o çıktı karşısına... Tüm dünyasını alt üst eden b...