🍁 25

1.5K 260 31
                                    


Canım kardeşim,

Bir önceki mektubum doktor randevusuna yetişmek zorunda olduğum için aniden bitivermişti. Şimdi oraya yeniden dönüyorum.

Tuhaflaştığımı kabul etmek zorundaydım. Ve kendime az kalan vaktimde yalan söylemekle de uğraşmadım. Malik'ten etkilenmiştim. Yani en olmadık zamanda kendimi onu beklerken buluyordum. Ha şimdi çıkacak, de şimdi gelecek derken bitiriyordum bazı günleri. Karşıma çıktığı ilk andan bu yana yanyana geçirdiğimiz her saniyeyi, futbol yorumcularının maçtan sonra yaptığı gibi yeniden ve yeniden başa sarıp ağır çekimde gözümün önünden geçiriyordum. Her tuhaflığından mantıklı bir çözümleme yapmaya çalışmak ne kadar zordu bilemezsin. Yani bütün bu çılgınlığın içinde ondan etkilendiğimi inkar edecek değildim. Neyse yeniden Yeşimlerle oturduğum kafeye dönersek:

Giray' izlemeyi bitirmiş onun Malik kadar güzel olmadığına karar vermiş ve tam bakışlarımı ondan çekiyordum ki Yeşim'le Giray'ın kafalarının arasındaki boşluktan karşıdaki masada oturan bedene takıldı bakışlarım.

Tabi ki Malik'ti. Bunu tahmin ettiğine eminim. Ama masada yalnız değildi. Karşısında oturan ve bana sırtı dönük olduğu için yüzünü görmediğim bir çocuğa bir şeyler anlatıyordu. Bir an söylediği her neyse küçük bir kahkaha attı. Bense büyülenmiş gibi onun hafifçe kafasını yukarı kaldırmasını ağzını dişlerini gösterecek kadar açmasının ve adem elmasını hareket ettirecek kadar sesli bir kahkaha atmasını izliyordum. Evet, kardeşim işte tam o anda bir mucizeye daha şahit olmuştum.

Ben sakal sevdiğimi Malik'ten önce bilmezdim. Hatta çocukluğumuzda hatırlarsan babama sakallarının diken gibi battığı konusunda çokça sızlanmışlığım da vardır ama Malik'in sakalları hiç batacak gibi durmuyordu. Bunu söylerken yazarken biraz utanıyorum ama çok yumuşak görünüyorlardı, sanki parmaklarımın arasından ipek gibi kayacak gibi duruyorlardı. Ve tam gülmesini bitirmiş kafasını normal pozisyonuna eğiyordu ki gözlerimiz buluştu.

BAM!

Onu öyle ağzımdan salyalar akarak seyrettiğim için utanmış mıydım? Muhtemelen. Ama umursamadan yüzsüzce sağ elimi kaldırdım ve şirin bir şekilde salladım. Yarım ama aklımı başımdan alacak bir gülüşle baktı bana.

"Sen kime el sallıyorsun öyle?"

Yeşim'in asit gibi sesi kulaklarıma çalındığında içimden kendime kocaman sövdüm. Bakışları omzunun üstünden benim baktığım masaya kaymıştı. Gözlerini kısıp kafenin en dibindeki masalardan başlayıp herkesi taradı dibimizdeki masaya bir an için baktı ama sonra hiçbir şeyi çözemeden bana döndü.

"Hiiiç!" dedim içimdeki kahkaha atmak isteyen tarafı bastırmaya uğraşarak. "Seni ilgilendiren biri değil." Yeşim'in yüzü iyice asılırken Atakan "Kızım iyice asi, tutkulu bi şey olmuşsun." diye atıldı. "Bu halini sevdim." Oturduğumdan beri belki on kere bacağıma dokunan dizi, on birinci kez de aynı şeyi yapınca derin bir nefes alıp kararımı verdim ve kendimi çekmek yerine "Atakan, o bacağını ben kırmadan çek." dedim. Bir anda yüzünden tüm renk çekildi ve ağzını birkaç kere açıp kapattı. Sonra bütün masanın ve hatta kafenin ona baktığını fark edince aceleyle atılıp "Kızım ne saçmalıyorsun, dizimin sana dokunduğundan haberdar bile değildim ama dokunduysa bile bu kadar kalabalık bir masaya sıkıştık dokunması normal. İsteyerek yaptığımı falan mı sanıyorsun?" diye söze girdi. Anında olayı bana çevirmişti. Bu sefer bakışların ağırlığını üzerimde hissediyordum. Kalbimin bir anda göğsümün içinde tekledi.

Ne kadar cesur rolü yaparsam yapayım cesur değildim. Ben şimdiye kadar hep susmaya, sineye çekmeye alışmıştım. Ve bunu bir günlüğüne, hatta birkaç saatliğine değiştirmek istemiştim. Sonuçta bunu bile başaramamıştım. Ellerim terlemeye başlamıştı. Nabzım kulaklarımda uğulduyordu. Atakan üstünlüğü elde ettiğini hisseden bir avcı edasıyla "Ne ima ediyorsun, açık konuş!" dedi. Sesine onuru kırılmış bir adamın öfkesini sığdırmayı başarmıştı.

Işıklar, kafe, insanlar üstüme üstüme gelmeye başlamıştı. Bir an nefesim kesilir gibi oldu. Göğüslerimin arasından ter damlalarının aktığını hissedebiliyordum. Ne yapacağımı bilmeden kalakalmıştım. Bayılacak gibiydim. Sonra ne oldu biliyor musun? Sonra, Malik'in gözleri beni içimde yankılanan kaostan çekip çıkardı. Az önceki kahkahasından en ufak bir iz taşımayan bir yüzle kaşlarını çatmış öfkeyle bakıyordu. Her an fırlayıp beni kurtaracakmış gibi, ama aynı zamanda bu işten kendi başıma çıkmamı ister gibi bir hali vardı. Zihnimde otobüsten indikten sonra bana söylediği cümle beliriverdi.

"...bir korkakla, cesur taklidi yapan bir korkak arasındaki farkı kimse anlayamaz."

İşte kararımı tam o anda verdim ben. Başımı dikleştirdim. Mağrur bir ifadeyle Atakan'ın yüzüne baktım.

"Bu yaptığın açık konuşursam, cinsel taciz sayılır, şimdi de işin içinden sıyrılmak için beni mi suçluyorsun? Biraz daha sesimi çıkarmasam ellemeye mi başlayacaktın bana ha? Söylesene Atakan?"

Şakağımdan akan ter saçlarımın arasında yol almaya başladığında kazandığımı anlamıştım. Atakan'ın öfkeden morarmış bir suratla ayağa fırlaması ve "Delirdin mi ***** koduğum!?? Para versen ***mem seni beee!" diye haykırmasıyla Giray'ın oturduğu yerden sıçrayıp onun yakasına sarılması bir olmuştu. Sonrası ise tam bir faciaydı. (Ya da mucize, neresinden baktığına göre.) Giray, Atakan'a temiz bir yumruk geçirdi. Yeşim çığlık atarak yalan söylediğimi haykırmaya başladı. Grubumuzdaki herkes cinsiyetine göre hep bir ağızdan ya çırlıyor ya küfür ediyor ve birbirine giriyordu. Bir ara Yeşim saçlarıma sarıldı. Anlaşılmaz bir şeyler çemkiriyor ve kafa derimi yüzecek kadar asılıyordu saçlarıma, ben de yapabileceğim tek şeyi yaptım, karnına dirseğimi geçirip saçlarımdaki tutuşu biraz gevşediğinde yumruk yaptığım elimi suratına kondurdum. Acıyla yeni bir çığlık attığında ise elinden tamamen kurtulmuştum ve koşarak kafeden çıktım.

Açık havaya ilk adımımı attığımda bir an duraksayıp gözümün parlaklığa alışmasını bekledim. Malik kapının hemen yanında duvara sırtını dayamış kollarını kavuşturmuş beni bekliyordu. Onu görünce genişçe gülümsedim ve koşmaya başladık. Hayatımda ilk kez Kızılay'da kalabalıklar arasında deli gibi koştum.

Kahkahalar atarak Güven Park'ta durduğumuzda nefes nefeseydik. Ellerimi dizlerime dayayıp nefes almaya çalışıyor bir yandan da gözümden yaş gelene kadar gülüyordum. Malik'se gece karası gözleriyle neşeli bir şekilde beni izliyordu. En sonunda "Saçların." dedi. "Deli gibi duruyorsun."

"İyi ya," dedim saçlarımı biraz daha karıştırarak. "...ne güzel işte. Tam olduğum gibi."

Gerçekten de etrafımızdan geçen insanlar bana kaçamak bakışlar atıyorlar ve adımlarını her ihtimale karşı biraz daha hızlandırıyorlardı.

"Kafedeki performansın çok iyiydi. Beklediğimin çok ötesindeydi." dedi bu sefer ellerini ceplerine sokarken. Güldüm, hatta o yaşıma kadar hiç yapmadığım bir şey yaptım kıkırdadım. Bilirsin ben ciddi bir kızdım. Yani o âna kadar öyleydim en azından.

Birden ciddileşti Malik. "Orada çok harika bir şey yaptın, biliyorsun değil mi?" diye sordu benden cevap beklemediği aşikardı. "Taciz basit bir şey değil. Hele taciz edilenin susmasını gerektirecek bir şey hiç değil. Nerede olursan ol; otobüste, yolda, dolmuşta, kafede ve kim yapıyor olursa olsun; tanımadığın bir adam, öğretmenin, akraban, arkadaşın karşı koy. Ağzını açmaktan korkma. 'Ne yaptığını sanıyorsun?' diye sor, gerekirse 'Çek, o pis ellerini üstümden' diye çığlık at. Ama sessiz kalma. Böyle durumlarda insanlar doğal olarak kadınların yanında yer alırlar, mesela Giray'ın yaptığı gibi seni korumaya çalışacaklardır."

Söylediklerini düşündüm. Ve gerçekten haklıydı Malik. Kafedeki insanların büyük bir kısmı Atakan beni bastırmak için yalan attığında bile ona kötü kötü bakmaya devam etmişti ve hatta kaçmadan önce içeride Giray dışında, bize yakın oturan masalardan birkaç adamın da Atakan'ın yakasına yapıştığını kendi gözlerimle görmüştüm.

İşte böyle canım kardeşim, eğer bir gün gelir de Atakan gibi pislik bir adamla karşılaşırsan tek yapman gereken ağzını açmak. İster çığlık atmak için, ister hesap sormak için fark etmez önemli olan ağzını açman. Sakın sessiz kalma. Sakın beyaz atlı prensin ya da kara şövalyenin gelip seni kurtarması hayalleriyle kendini kandırma. Biz kadınlar kendimizin en büyük ve belki de tek kurtarıcıları olmaya mecburuz. Bu yüzden sakın susma.

Sakın susma.


Kız Kardeşime MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin