Bugün annemle hayatımızda ilk kez kavga ettik. Öyle sakin, dozajında bir tartışma değil; çığlık çığlığa bol tükürükler saçarak yapılan mahvedici kavgalardan.
Güya ölüm geciktiren hoca, yeni bir kemoterapi rejimine başlamam gerektiğini ve bunun benim için en azından birkaç hafta kazanç anlamına geleceğini söylemiş. Annem denememiz gerektiğini düşünüyor. Ama ben istemiyorum.
Saçlarımın dökülmesini istememek gibi romantik bir nedenim yok aslında. Ben sadece kemoterapi alırken yaşanan saç dökülmesinden çok daha korkunç diğer yan etkileri istemiyorum.
Bunu sana ya da başka birine söylemeyi hiç düşünmemiştim ama o hocaya ilk gittiğimizde, dersi yatan hasta katında yapacağı için beni de o kattaki bir odada muayene etmişti. Ve derslerinin benimle ilgili kısmı bitip devamı için uzaklaştıklarında, annemin yanına hemen gitmek yerine servisi dolaşmıştım.
Odaları teker teker gezmiştim. O eriyip, biten yarısı kel, yarısı solgun ve tamamı da ölgün insanları görmüştüm. Hatta birkaçıyla konuşmuştum da. Çoğunun kemoterapiye katlanmak için sebepleri vardı. Büyük bir kısmı nüksü önlemek için alıyordu, birazı tamamen iyileşebileceği için, çok çok azı da acısını dindirmek ve rahat ölebilmek için alıyordu kemoterapiyi.
Ömrümü sürünerek, korkunç bedeller ödeyerek bir hafta uzatmak mantıklı değildi benim açımdan. Annemin bu isteği de zaten benim için değildi. Kendisi içindi. Kendisini düşünüyordu.
Fakat bir hafta sonra ölmem acısını hafifletmeyecek, düşündüğünün aksine dayanılmaz bir noktaya getirecekti.
O kendisi için isterken, ben ikimiz için de istemedim ve annemiz hayatının en büyük ikinci kalp kırıklığını işte o gün yaşadı. Birincisini ise birkaç hafta sonra yaşayacağını ikimiz de çok iyi biliyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kız Kardeşime Mektuplar
Storie breviCanım Kardeşim, Bu tuhaf adamla nasıl tanıştığımın hikayesi.