Canım kardeşim,
Bir önceki felaket mektubumu, sel içinde kalmaktan son anda kurtardıktan sonra burnumu çekerek odanın banyosuna gitmiş ve elimi yüzümü yıkayıp aynada kendimi seyretmiştim. Ben hiçbir zaman ağlarken güzel olan o insanlardan değildim. Ağladığım zamanlar dudaklarım tuhaf bir şekilde büzülülür, çenemdeki deri korkunç şekilde kırışır, suratım ve burnumun ucu kıpkırmızı olurdu. Velhasıl, ağlarken bakan gözleri kanatacak kadar çirkinleşirdim, bunu en iyi sen bilisin. Bu yüzden çok uzun ağlayamazdım. Bu kez de öyle uzun ağlamadım. Oysa ağlayacak çok şeyim vardı.
Trajikomik bir hikayeydi benimkisi. Yaşarken yaşamamıştım ama ölürken yaşamaya çalışıyordum.
Mesela bu dünyaya niye geldiğimi sormamıştım kendime. Ne yapmam gerektiğini, insan olmamın neyi gerektirdiğini bir kere bile düşünmemiştim. Ne derler? Hah, "varoluşsal sancılar" denen şeyi hiç hissetmemiştim, ta ki doktorun odasına girmemi gerektirecek semptomlar ortaya çıkana kadar. Sonra ise geç kalmıştım. Fazlasıyla geç. Aynı Firavun'un üzerine kapanan Kızıl Deniz'de boğulmadan hemen önce iman ettiğini söyleyip kurtulmaya çalışması gibiydi halim. Bir işe yaramayacak kadar son dakikadaydı. Hani sınav kağıtları dağıtılmışken hiç bakmadığı kitaba bir kere bakmaya çalışan insan modeli...
Düşüncelerimi bir kenara itip daha fazla oyalanmadan banyodan çıktığımda pencerenin önünde sırtı bana dönük olarak duran biri vardı. Geniş omuzları, hırkasının hakim yakasına dokunan siyah saçları ve uzun boyuyla hemen tanıdığım biri... Ama ne hissedeceğimi bilmiyordum. Eskiden olsa sevinçten ne yapacağımı şaşırırdım.
"Mutlu değilsin." dedi pencereden dönmeden. Sesi hastanelere yakışacak cinsten garip bir dinginlik taşıyordu. "Üzgün de değilim." dedim. Hangi konudan bahsettiğimizi dahi bilmeden. Hastanede olmamdan mı bahsediyorduk, ölüyor olmamdan mı, yoksa Malik'in kendisinden mi?
"Ne hissediyorsun o zaman?"
Hala pencereden Ankara'nın kirli göğünü izliyordu.
"Bilmiyorum."
"Sadece senin bilme imkanın olan bir soru bu, o yüzden biraz daha dene."
"Evi atılan bombayla yıkılırken son anda kurtulmuş adam gibi hissediyorum. Yoğun bakımda yeni doğurduğu ikizlerinden birinin öldüğünü ama diğerinin yaşayacağını haber alan kadın gibi, kışla yaz arasına sıkışmış gibi ama daha çok sonbahar gibi hissediyorum. Aynı boya kalemine bakıp en güzel hatırasını anımsayan insanla yine o kaleme bakıp en dehşetli acısını hatırlayan insan gibi. Mülteci gibi..."
Daha fazlasına mecalim kalmayınca sustum. Malik bana bakıyordu. Gülümsedi ama bu gülüş öyle acı doluydu ki... Ağlıyordu bence. Ya da nasıl hissettiğimi en iyi o biliyordu.
Sustuk.
Saatlerce.
![](https://img.wattpad.com/cover/113017553-288-k318931.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kız Kardeşime Mektuplar
Storie breviCanım Kardeşim, Bu tuhaf adamla nasıl tanıştığımın hikayesi.