4 O'Clock × 14 "Telephone"

4.9K 466 205
                                    

Medya; Ailee - Heaven

Jisoo

Kızların istediği gibi hiç oyalanmadan eve gelmiş ve kendimi salondaki koltuğa atmıştım. Neyse ki evde hiç kimse yoktu, rahatça ağlayabilirdim. Çünkü ne zaman ağlasam annem hemen fark ediyordu, ve şu anki durumum ona açıklamak istemediğim türden, utanç verici bir durumdu.

Eve gelip de olayın şokunu atlatarak, sakince düşünmeye başladıktan sonra bile kalbim panikle sıkışmıştı ve o kadar utanmıştım ki yerin dibine geçip, magmaya karışmak istemiştim. Cidden, Taehyung'un yüzüne nasıl bakacaktım? Ben her konuda kendine özgüvenli bir insan olsam da, bu konuda değildim. Bu konuda en az Rose kadar utangaç birine dönüşüyordum. Üstelik sevdiğim çocuk onu sevdiğimi benden değil de, saçma sapan bir mesajla sevgilisinden öğrenmişti. Tüm okulla beraber. Bu çok rezil bir durumdu.

İç çekip göz yaşlarımın yanaklarımdan dökülmesine izin verdim. Elimden bir şey gelmiyordu, geçmişi değiştiremezdim. Sadece yarın kalkıp okula gitmem ve herkesle yüzleşmem gerekiyordu. Benimle dalga geçmeye dünden hazır olan Sohee ve Minayla, bana acıyan ve üzülen insanlarla, Sohee ve Mina'nın tarafını tutup beni ezmeye çalışacak olanlarla, tabii en önemlisi de Taehyungla. Yapabileceğim tek şey maalesef buydu.

Zilin aniden çalmasıyla korkup oturduğum koltukta zıplamıştım. Annemin geldiğini düşünerek koşup lavobaya gittim ve yüzümü yıkadım. Şu anda ağladığım o kadar belli olmuyordu. Annem anlasın ve benim yüzümden boş yere üzülsün istemiyordum. Değer verdiğim insanların benim yüzümden üzülmesinden nefret ederdim. Ki zaten bugün çokça kişiyi üzmüştüm.

Derin bir nefes alıp hızlı adımlarla kapıyı açtım.

Kapıyı açtığımda karşıma çıkan kişi kanımın donmasına yetmiş, bacaklarım heyecandan titrerken beni taşıyamayacak duruma gelmişti. Bir yandan da kalp atışlarımı ve gerginlikten kasılan karnımı fark etmemesi dua ediyordum. Evet, karşımda Kim Taehyung vardı.

"T-taehyung?"

Kekeleyerek konuştuğum için kendime lanetler yağdırmak üzereydim ki normal bir şekilde bana gülümsedi ve elindeki paketi uzattı.

"Bu nedir?"

"Telefon."

"Ne?"

Kaba sorum karşısında gülümsemiş ve kafasını içeriye doğru uzatmıştı.

"Beni içeriye almayacak mısın?"

Sonradan durumu fark ettiğimde kızaran yanaklarımla başımı eğip geri çekildim. İçeri girerken tatlı bir kıkırtı sunmuştu ve bu zaten deli gibi atan kalbime iyi gelmemişti kesinlikle. İçeriye geçip koltuklardan birine yerleştiğinde ben de yanına oturmuştum.

"Provalar için seninle iletişime geçmeye çalışıyordum ama telefonuna bir türlü ulaşamadım. Sonra arkadaşlarına nerede olduğunu sordum ve eve geldiğini söylediler. Bir de galiba benim yüzümden telefonunu kaybettin."

"Senin yüzünden mi?"

"Evet," diyerek yüzünü buruşturdu. "Tiyatro salonunda düşürdüğünü söylediler. Mina aniden geldiği için rahatsız olmuş olmalısın ve bizi yalnız bırakmak istemiş de olabilirsin. Çok naziksin, gerçekten."

"Ne?"

İkinci kez kaba bir soru sormuştum fakat dediklerinden hiçbir şey anlamıyordum. Ne diye hala Mina'dan bahsediyordu? Kalbimi kırmaya bu kadar mı meraklıydı gerçekten? Onun farklı konularda konuşmaya devam ettiğini fark ettiğimde, artık konuşmam gerektiğini düşünmüştüm.

"Sen mesajı okudun değil mi, Taehyung?"

"Hm," diyerek düşünür gibi yaptı. "Hangi mesajı?"

"Telefonun," dedim gergince yutkunurken. "Telefonuna gelen mesajı."

Kaşlarını anlamaz bir ifadeyle çatıp, gözlerini kocaman açtı. Hangi mesajdan bahsettiğimi anlamamış gibi davranıyordu. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi gülümsedi ve konuşmaya başladı.

"Bana mesaj mı attın? Kusura bakma salak Jungkook telefonuma el koydu ve geri vermedi. Nedenini ben de anlamış değilim, ama ne zaman telefonumu almak için harekete geçsem, bana tekme atmaya çalıştı. Buraya gelirken de onda unuttum."

"Y-yani," dedim güçlükle. "Sen mesajı okumadın mı, bilmiyor musun?"

"Kusura bakma cidden, dediğim gibi o gerizekalı Kook yüzünden oldu. Bana mesaj mı atmıştın? Önemli bir şey miydi?"

Gözlerimi kocaman açıp halıya dikerek dondum kaldım. Taehyung birkaç kez seslenmişti ama en küçük bir tepki veremiyordum. Taehyung bilmiyordu. Henüz öğrenmemişti. Ama yarın, dedi iç sesim. Yarın öğrenecek. Bu benim için bir fırsattı. Evet, şimdi, hemen itiraf etmeliydim. Eninde sonunda öğrenecekti ve ben o aptal mesajdan öğrenmesini istemiyordum.

Beni yargılayacak olsa da, benimle dalga geçecek bile olsa benden öğrenmesini istiyordum. Böylece istediklerimi ifade edebilir ve pişmanlıktan çok rahatlama duygusunu yaşayabilirdim. Ben ona olan sevgimi uzun zamandır içimde yaşatıyordum. Ne kadar hazır hissetmesem de, bir şekilde söyleme vakti gelmişti işte ben buna engel olamazdım.

Derin bir nefes aldım ve kuruyan dudaklarımı ıslattım. Lütfen Taehyung. Lütfen, lütfen kötü bir tepki verme.

"Sana bir şey söylemeliyim Taehyung."

"Tabii," diyerek samimi bir şekilde bana baktı. Bunu yapması beni biraz daha cesaretlendirmişti.

"Ben seni seviyorum. Seni gerçekten çok çok seviyorum. Biliyorum, çok garip. Hatta bunu benden beklemiyordun eminim. Uzun zaman oldu ve ben nasıl, ne şekilde olduğunu bilmiyorum. Sana neden aşık oldum bilmiyorum. Bir neden de gerekmiyor aslında. Sadece aniden sen, benim tüm dünyamdan daha önemli oldun. Sen aniden benim tüm dünyam oldun. Uyurken, uyandığımda, dersteyken sürekli ama sürekli kafamı ve kalbimi işgal eden bir hastalık gibiydin. Ama ben bu hastalığı çok sevdim. Bu hastalık uğruna ölsem, sorun etmeyecek, pişman olmayacak kadar çok hem de. Kim Taehyung, ben sana aşık oldum."

♠♠♠

Günde iki bölüm falan baya çıldırdım galiba..

Bu bölümü kontrol edemedim bebekler, eğer yazım yanlışı görürseniz söyleyin bana 💜 özellikle de sen uzayli_ghoul

Umarım beğenmişsinizdir, Taehyung'un bir mesajla öğrenmesini istemedim bu yüzden süper kahraman Kookie'yi devreye soktum.

Sizi seviyorum, şimdiden iyi geceler❤

4 o'Clock ❅ bts•bp ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin