Medya; Henry - It's You
"Bu ne?" dedi Jisoo ileriden el ele tutuşarak gelen Lisa ve Jungkook'u gördüğünde. Ayağa kalkıp gözlerini kısarak ikiliye bakmaya başlamıştı. Boş bir vakitlerinde Lisa'yı sıkıştırıp, Jungkook ile olan geçmişlerini öğrenmişlerdi bu yüzden de onlar da Jungkook'a tepkiyle yaklaşıyorlardı.
"Bay Jung sana kıyafet getir demişti ama sen Jungkook'u getirmişsin," dedi Jisoo. "Yanlış anladın galiba Lisa, geri götür sen bunu."
Lisa güldüğünde, Jungkook göz devirmişti. Hoseok yavaşça yanlarına yaklaştı ve Jungkook'un omzuna dokundu. Jungkook da sırıtarak hyunguna döndüğünde, diğerleri her şeyi anlamıştı. Güzel bir oyun çevirmişlerdi. Bekleyin, aslında anlamayan biri vardı.
"Eyvah!" diyerek endişeyle Hoseok'a baktı Lisa. "Bay Jung, özür dilerim ben kıyafetleri unuttum."
Lisa çatı katına doğru adım attığında, Jungkook son anda kızın kolundan tutmuş ve durdurmuştu.
"Sevgilim," dedi. "Şapşallaşma, hepsini biz ayarladık işte, yukarıda kıyafet falan yok."
Lisa utanarak başını eğdiğinde Jungkook kıkırdamış ve genç kıza sarılmıştı. Dudaklarını kulağına yaklaştırıp, fısıldadı.
"Sana sevgilim diye hitap etmem, seni heyecanlandırdı, değil mi?"
"Beni bu kadar iyi tanımandan nefret ediyorum, Kook."
***
Jimin, üstlerini değiştirmek için kullandıkları odaya girdi ve derin bir nefes aldı. Sadece birkaç saniye sonra ardından Taehyung odaya girmişti. Jimin merakla dostuna baktığında, Taehyung nefes nefese konuştu.
"Rose'u gördün mü? Yoongi Hyung, her yerde onu arıyor. Açılışı Rose yapacakmış."
"Görmedim," diyerek omuz silkti Jimin.
"Tamam, görürsen hemen onu yanıma getir. Yoongi Hyung, Rose'u bulamazsam bana elbise giydirip sahneye çıkaracağını söyledi."
Jimin gülmeye başlarken Taehyung geldiği gibi hızla, ayaklarını poposuna vura vura, odadan çıkmıştı. Taehyung'un uzaklaştığından emin olduktan sonra Jimin iç çekerek köşedeki dolaba yaklaştı. Dolabın kapağını birkaç kez tıklattı ve konuştu.
"Sevgilim, orada olduğunu biliyorum. Dışarıya gel." dedi yumuşak bir sesle.
Fakat, dolaptan karşılık olarak hiçbir ses gelmemişti. Sadece Rose kapağın arasına sıkışmış hırkasını geriye çekmişti. Jimin gülümsedi. Bu kızın masumluğuna hayrandı.
Dolabın kapaklarını yavaşça araladı. Rose dizlerini kendine çekmiş bir şekilde oturuyordu. Ve başını de yere eğmişti.
"Bu olamaz," dedi Jimin şirin bir sesle. "Burada kaçak bir sincap buldum." sonra eğilerek Rose'un seviyesine gelmişti. "Çok tatlı bir sincapsın benimle gelir misin?"
"Jimin," diye mırıldandı Rose. "Çok korkuyorum, her şeyi mahvetmekten."
Jimin bir kez daha iç çekti. Bu konuları hallettiklerini düşünmüştü.
"Benimle gel, dışarıda konuşalım bunları bebeğim. Olur mu?"
Rose kısaca başıyla onayladığında, Jimin genç kızın elinden tutarak dolaptan çıkmasına yardım etti. Onu nazikçe belinden kavrayarak odadaki koltuğa yönlendirdi ve yan yana oturduklarında güven verici bir gülümseme sundu genç kıza. Rose'u kendine biraz daha çekti ve saçlarını okşamaya başladı. Onu rahatlatmaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 o'Clock ❅ bts•bp ✓
Fanfiction"Benim sevgimin dünyayı değiştiremeyeceğinin farkındaydım. Ama en azından seni değiştirebileceğimi sanmıştım, Kim Taehyung." for @blinkpanda Başlangıç: 17.09.2017 ©nemesislau2017 Taesoo ☆ Yoonnie ☆ Jirose ☆ Liskook