Medya; Winner - Empty
"Daha iyi hissediyor musun Jennie?" diyerek genç kızın koluna girip, yürümesine yardımcı olmaya çalıştı Jisoo.
"Endişlenme Jisoo," diyerek gülümsemeye çalıştı Jennie. "Geçirdiğim kazanın üzerinden iki hafta geçti, iyileştim artık."
Jisoo başıyla onaylasa da Jennie'ye destek olmaya devam etti ve beraber sınıfa gittiler. Jisoo ve Jennie yan yana oturdukları sıralarına yerleştiklerinde, Jennie kafasını sıraya koymuştu.
"Bay Min'in dersi, değil mi?" fısıldadı Lisa, Jennie'nin duymamasına özen göstererek.
"Evet.."
Jisoo derin bir nefes alarak arkasına yaslandı. İki haftadır hem Jennie'nin hem de Yoongi'nin berbat durumda olduğunu biliyordu. Defalarca Yoongi'yle konuşmuş hatta bir keresinde toplantının ortasında odaya bile dalmıştı. Jennie'nin yanında bu konu açıldığındaysa genç kız sessiz kalıyor, gözlerinin dolduğunu kimse görmesin diye kafasını sıraya ya da dizlerine gömerek uykusu varmış gibi yapıyordu. Jisoo'nun elinden hiçbir şey gelmiyordu ve çıldırmak üzereydi.
Yoongi içeri girdiğinde, Jennie kafasını daha da gömmüştü sıraya. Onu görmek istemiyordu. Görürse daha çok üzülürdü. Ve lanet ediyordu. Onunla aynı ortamda bulunduğundan dolayı hızla atmaya başlayan kalbine ve heyecanlanan bedenine lanet ediyordu. Onun varlığını hissetmek bile güvende hissettiriyordu. Sanki, çok uzak olsa bile onun kokusunu duyabiliyordu.
Yoongi'nin gözleri yavaşca genç kıza kaydı. Normalde olsa, sınıfında kafasını sıraya koyup uyuyan birini hem kaldırır, laf sokar veya azarlardı. Ama Jennie'ye bir şey demedi, diyemezdi. Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Onu çok özlemişti.
"Bay Min, gösterinin tarihi ne zaman acaba?"
Sınıftaki öğrencilerden biri konuştuğunda Yoongi dikkatini Jennie'den çekti. Daha gösteri hazırlıkları bitmemişti, Jennie ile rap yapacaklardı ama bu durumda ne olacağı hakkında bir fikri yoktu.
"Bir hafta sonra," dedi Yoongi. "Az kaldı."
***
"Taehyung, bekler misin biraz?"
Taehyung, Jisoo'yu duymamış gibi yaparak ilerlemeye devam etti. Öğle arasıydı ve okulun bulunduğu sokağın, hemen arkasındaki kaldırımdaydılar.
"İçine Lisa mı kaçtı senin?" diye mırıldandı Jisoo. Sonra tekrar bağırdı. "Taehyung, bekle dedim sana!"
Taehyung, sonunda Jisoo'yu geçiştiremeyeceğini anladığında olduğu yerde durup, Jisoo'ya döndü. Jisoo nefes nefese kalmış halde Taehyung'un yanına gelmişti.
"Benden kaçıyor musun?"
"Hayır."
"İnkar etme, o gün kayalıklarda konuştuğumuzdan beri benden kaçıyorsun."
"Jisoo," diyerek elini saçlarının arasından geçirdi Taehyung. "Sana o gün neden 'biz' diye bir şey olamayacağını anlattım diye hatırlıyorum."
"Hayır, sen o gün seninle birlikte olmak için ne yapmam gerektiğini anlattın bana."
Taehyung derin bir nefes alarak ilerlemeye devam etmek istediğinde, Jisoo elinden tutarak onu durdurmuştu. Taehyung şaşkınlıkla birleşmiş ellerine baktığında, Jisoo konuşmaya devam etti.
"Bazı olaylar, yaşanmak zorundadır Taehyung. Geçmişi değiştiremezsin, ve geleceği de. Önlem alabilirsin belki, ama olması gerekiyorsa elinden bir şey gelmez. Geçmişe dönüp abine olan o kazayı önleyemeyeceğimiz gibi, ilerde bize bir şey olacaksa buna da engel olamayabiliriz. Ama bundan korkmaman gerekir, korkmamalısın. Düşerim diye yürümekten korkarsan, asla yarışı kazanamazsın. Elimizde sadece şu anımız var, en iyi şekilde kullanabileceğimiz an, şimdi. Seninle olmak istiyorum. Seni seviyorum."
Taehyung elini Jisoo'nun elinden çekti ve genç kıza yaklaştı. Gözlerini, Jisoo'nun gözlerine dikmişti ve Jisoo ilk defa o gözlerde saklanmayan bir duygu görüyordu; aşk.
"Ne yani," dedi Taehyung, Jisoo'ya yaklaşırken. "Şu an seni öpmek istiyorsam, öpmeliyim. Öyle mi?"
Jisoo heyecanla karışık şaşkınlık duygusuyla gözlerini açarken dudaklarında bir baskı hissetmişti. Taehyung'un onu gerçekten öptüğünü anladığında, heyecandan düşüp bayılmamak adına Taehyung'un omuzlarına tutundu. Taehyung da vakit kaybetmeden kollarını genç kızın beline yerleştirmişti. Jisoo zorlukla ve beceriksizce karşılık vermeye çalıştı. Sonunda nefessiz kaldıklarında Taehyung geri çekildi ve son kez Jisoo'nun dudaklarının kenarına bir öpücük kondurdu.
"B-bu da neydi?" dedi zorlukla Jisoo.
"Seni öptüm."
"Neden?"
"Çünkü, artık korkmuyorum."
***
"Biliyor musun?" dedi Rose Jimin'e sarılırken. "Taehyung hala daha Jisoo'ya onu sevdiğini söylememiş."
"Ne olmuş yani?" dedi Jimin gözlerini devirirken. "Sen de hala beni sevdiğini söylemedin."
"Ama aynı şey değil!"
"Evet, aynı şey. Bunu yapmak o kadar zor değil, bebeğim. Sadece benimle beraber tekrar et; Se-ni se-vi-yo-rum."
"Ya Jimin!" diyerek ona sarılmayı kesti Rose ve genç adamın omzuna vurdu. "Benimle dalga geçme! Bu komik değil."
"Evet, komik değilsin. Çok tatlısın."
Jimin gülerek söylediğinde, Rose utanmış ve gözlerini kaçırmıştı. Gözleri onlara bakan insanlarda takılı kaldığında gülümsemesi yüzünde dondu ve gözlerini yere eğdi.
"Jimin," diye mırıldandı. "Herkes hala daha bizi izliyor."
Jimin, Rose'un yaptığı gibi etrafını bahçede gezdirdi ve derin bir nefes aldı.
"Onları umursama, bebeğim, tamam mı? İnsanlar hala daha konuşacak bir şeyler arıyor, biliyorsun iki haftadır bize mesaj atan kişiden ses seda yok."
"Biliyorum," diye onayladı Rose. "Ama yine de rahatsızlık veriyor."
Ayağa kalktı Jimin ve Rose arkasından şaşkınlıkla bakarken bağırdı.
"Dönün önünüze! Sizlere, sevgilimden uzak durun dememiş miydim!"
Etraftaki bakışlar kendilerinden uzaklaştığında Jimin büyük bir gülümsemeyle yerine oturdu. Ama onun aksine Rose kızarmış yanaklarıyla gözlerini büyütmüştü. Tam bir sincaba benziyordu.
"Ne oldu?" dedi Jimin Rose'a bakarken.
"Çok teşekkürler ya.." diye mırıldandı Rose. "Sayende daha çok utandım."
♠♠♠♠♠
Hehe, Taesoo, hehe..
Bol feelsli bir bölümdü bence, katiyen aksini söyleyemezsiniz..
Beğenmişsinizdir umarım ki ( hala daha söylemekten bıkmadım )
Sizi seviyorum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 o'Clock ❅ bts•bp ✓
Fanfiction"Benim sevgimin dünyayı değiştiremeyeceğinin farkındaydım. Ama en azından seni değiştirebileceğimi sanmıştım, Kim Taehyung." for @blinkpanda Başlangıç: 17.09.2017 ©nemesislau2017 Taesoo ☆ Yoonnie ☆ Jirose ☆ Liskook