Medya; Ailee - I Will Go To You Like the First Snow
"Bay Min!" diyerek odaya dalmıştı, okulda yeni oldukları belli olan iki öğrenci.
Yoongi'nin odasının halini gördükten sonra dehşete düşmüş olsalar da, masasında aynı ifadesizlikle oturan Yoongi'ye belli etmemeye çalışmışlardı. Ortada acil bir durum vardı.
"Bir kız öğrenci merdivenlerden yuvarlanmış," dedi içlerinden biri. "En yakındaki öğretmen siz olduğunuzdan yanınıza geldik."
Yoongi ayağa kalkarak adımlarını çıkış kapısına yönlendirdi. Şu anda kalbi çok kırıktı ve üzülüyordu doğru, ama bu merdivenlerden düşen kızın acısının yanında hafif kalırdı. Onu hemen hastaneye yetiştirmeliydi.
"Kızın ismini biliyor musunuz?" dedi koşarak ilerlerken.
"İsmi neydi.. Hah! Jennie."
Ve o an; Yoongi, kanının çekildiğini hissetmiş ve bacakları düştüğü endişeden dolayı titremeye başlamıştı. Jennie'ye bir şey mi olmuştu? Hayır, hayır. Bu fikri kabullenemezdi. İyi olacaktı değil mi? İçindeki panik duygusu gittikçe büyürken hızla koşmaya başladı.
Merdivenin sonundaki kalabalığı yardı ve öğrencilerin meraklı bakışları, fısıldaşmaları arasında sevdiği kızı görmüştü.
Jennie, yeni gelmiş olan sağlık ekipleri tarafından sedyeye kaldırılmıştı. Yüzü soluktu ve kafasında küçük görünse bile bir yara vardı. Yoongi, kollarının ve bacaklarının ne durumda olduğunu düşünmek bile istemiyordu. Altı basamaktan yuvarlanmış olmalıydı ve bu ciddi bir şeydi.
Arkasından seslenen Namjoon'u umursamadan, Jennie ile beraber ambulansa bindi. Jennie'nin elini ellerinin arasına aldı ve minik bir öpücük kondurdu. Her zamankinin aksine elleri şimdi soğuktu. Ambulansın sirenleri etrafta yankılandığında, derin bir nefes aldı.
"Seni çok seviyorum, Jennie." dedi. Genç kızın onu duymasını umut ediyordu. "Seni her şeyden, herkesten çok seviyorum. Bu yüzden hemen iyileş yalvarırım."
Ağlaması şiddetlendiğinde kendini durdurmaya çalıştı fakat işe yaramıyordu. Ağlamamalıyım, diye düşündü. Ağladığım görürse Jennie daha çok üzülür. Tıpkı müzik odasına yaptığı gibi kendini tutmalı ve ağlamamalıydı. Zorlukla gözyaşlarını sildi ve bir öpücük daha kondurdu genç kızın eline.
"Ne olursa olsun," dedi yutkunarak. "Biz ayrılmak zorunda kalsak da, seni üzdüğüm için benden vazgeçsen bile ben.. Ben her zaman seni seviyor olacağım."
***
"Durumları ciddi olmalı," diyerek elindeki kahveden bir yudum daha aldı Taehyung. "Ne Jennie'ye ne de Yoongi Hyunga ulaşabildik. Bu beni endişelendiriyor."
"Namjoon Hyung ile görüştün mü?" dedi Jimin ve hemen yanında oturan Rose'u biraz daha kendine çekti.
"Hayır, o da cevap vermiyor."
Kimseye ulaşamadıklarından dolayı endişlenmiş ve beraber bir kafede buluşmuşlardı. Lisa suçlu gözlerle Jungkook'a baktığında, Jungkook gözlerini kaçırmıştı. Şimdi sırası değil, dedi içinden. Şimdi hiç sırası değil.
"Rose, saçların çok güzel olmuş." diyerek konuyu değiştirmeye uğraştı Jisoo. Etrafta kasvetli ve gergin bir hava vardı.
"Teşekkür ederim," kocaman gülümsedi Rose. Bu sırada da Jimin sevgilisine 'ben sana demiştim' bakışları atıyordu.
"Mesajları atan kişiyi bulmamız gerek." dedi Taehyung, Jisoo'nun konuyu değiştirme çabasının boşa olduğunu kanıtlayarak. "Bir an önce bulmamız gerek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 o'Clock ❅ bts•bp ✓
Fanfiction"Benim sevgimin dünyayı değiştiremeyeceğinin farkındaydım. Ama en azından seni değiştirebileceğimi sanmıştım, Kim Taehyung." for @blinkpanda Başlangıç: 17.09.2017 ©nemesislau2017 Taesoo ☆ Yoonnie ☆ Jirose ☆ Liskook