4 O'Clock × 17 "Cry"

5.3K 478 249
                                    

Medya; John Legend - All of Me

Jisoo ve Jennie'den ayrıldıktan sonra ilk defa aynı sınıfta olacakları için mutluydu Lisa ve Rose. Jisoo için oldukça üzgün hissediyorlardı ve ellerinden de bir şey gelmiyordu. Bu gerçekten sinir bozucu bir durumdu. Kendin üzüldüğünde bir şekilde halledebiliyordun, ama sevdiğin bir insan üzüldüğünde bir şey yapamıyordun. Daha çok acı çekiyordun ve onun kalbindeki acıyı alıp kendi kalbine yerleştirmek, ona acı veren herkesi, her şeyi yok etmek istiyordun. Fakat, olmuyordu. İkilinin hissettiği şey de tam olarak buydu.

"Jisoo'nun yanında soramadım," diyerek konuşmayı başlattı Lisa. "Ama sana bir şeyler olmuş.. Ne oldu? Göz altların o kadar morarmış ki, uyuşturucu bağımlısı gibi geziniyorsun etrafta sabahtan beri."

İç çekti Rose. Ve Lisa'nın dediği gibi görünmüyor olmayı umdu. Çünkü Jimin ile seçmeli dersleri yine aynıydı. Cidden, diye düşündü Rose. Neden Jiminle bütün derslerimiz aynı olmak zorunda?

"Tüm gece Jimin'i düşündüm. Sonra Jimin'i neden düşündüğümü düşündüm. Sonra da Jimin'i neden düşündüğümü niye düşünüyorum onu düşün-"

"Tamam anladım," diyerek kızın sözünü kesti Lisa. "Tüm gece uykusuz kalmışsın, daha fazla beynimi yakmadan önce sus."

Rose kıkırdayıp başını aşağı yukarı salladığında beraber sınıfa girmişlerdi. Jimin duvar kenarının en arka sırasına oturmuş, arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Rose, onunla konuşmayı düşündü. Onunla konuşmalı ve edebiyat dersinde ona neden yardım ettiğini sormalıydı. Üstelik elini bile tutmuştu. Bu normal bir şey değildi sonuçta.

Ama Rose, bunu yapabilir miydi? Cesur olmalıydı. Utanmamalıydı. Bunlar ne kadar basit şeylermiş gibi görünse de, onun için zordu.

Yine de derin bir nefes aldı ve tüm gücünü toplayarak, Lisa'nın şaşkın bakışları arasında, Jimin'in sırasına yöneldi.

Doğrudan Jimin'in gözlerine bakmamaya çalıştı çünkü onu görür görmez çok heyecanlanıyordu ve zaten utandığı için pembeleşmiş olan yanakları daha da kızarıyordu.

"Jimin, biraz konuşabilir miyiz?"

Neredeyse mırıldanarak sorduğu soruyu Jimin'in duymadığını düşündü ve korktu. Çünkü herkesin içinde konuşma cesaretini bir kez daha gösteremeyebilirdi. Bacakları titriyordu, ama o bunu kimsenin görmediğini umut etmekten başka bir şey yapamıyordu.

"Tabi, konuşalım."

Arkadaşlarının garip bakışları arasında Jimin ayağa kalktı ve genç kızı takip etmeye başladı. Her zaman buluştukları bahçedeki bank yerine, çatı katına çıkan merdivenin önünde dikilmişlerdi. Zaten koridor bomboş olduğundan, sorun olacağını düşünmemişti Rose.

"Bana neden yardım ettin?" dedi zorlukla.

Sesi hala mırıldanır gibi çıkıyordu ve buna engel olamıyordu. Bu yüzden de hızlıca konuya girmeyi tercih etmişti.

"Yardım mı ettim?"

"Edebiyat dersinde."

"Ah, o olay." dedi Jimin yeni hatırlamış gibi yaparak.

Tabi ki de, Rose'un neyden bahsettiğini biliyordu ama kızı konuşturmak istemişti. Onun sesini duymayı seviyordu, nedensizce. Ve Rose çok utangaç olduğundan, duymayı sevdiği sesi diğer insanlar kolay kolay duymuyordu. Bu yüzden de Jimin memnun oluyordu, bencil bir şekilde. 

"Sana yardım ettim, çünkü Sohee gelip seni  tehdit ettiğinde sesini çıkarmadın. Bana bilmeden de olsa bir iyilik yaptın, karşılığını ödemek istedim."

"Hepsi bu mu?" diyerek kafasını yerden kaldırıp Jimin'in gözlerinin içine baktı Rose. Aklından binlerce senaryo geçmişti, ama o bir aptal gibi hiç düşünememişti bunu.

"Evet, hepsi bu."

Hayır, diye haykırdı Jimin'in içinden bir ses. Sana yardım ettim, çünkü bunu gerçekten istedim. Çünkü çok kırılgansın, seni korumak istiyorum. Sürekli seni korumak ve diğer insanlardan saklamak istiyorum. Ama Jimin o sesi susturmayı seçti.

***

"Yani, bana yardım eder misiniz Bay Min? Jisoo ve Taehyung'un arasını bir şekilde yapmamız gerek. Jisoo'nun daha fazla üzülmesine göz yumamam."

Jennie, Yoongi'yi tiyatro salonuna girmeden hemen önce yakalamış ve aklında dolaşıp duran sorunları onunla paylaşmıştı. Jennie için günde en az bir kere Yoongi'nin yanına gelmek ve onunla konuşmak alışkanlık gibi bir şey olmuştu. Yanına gitmediğinde, kendini garip hissediyordu. Şimdi de Taehyung ve Jisoo hakkında onunla konuşması gerektiğini hissediyordu. Sonuçta Yoongi, Taehyung'u uzun zamandır tanıyordu.

"Sana yardım etmeyi gerçekten çok isterim, Jennie." dedi Yoongi gülümseyerek. "Ama ne yapmam gerektiği hakkında bir fikrim yok. Taehyung, biraz garip ve anlaşılması zor bir çocuktur. Bana düşünmem için biraz-"

Ama Yoongi'nin konuşmasını bölen bir şey olmuştu. Tiyatro salonundaki bağırış sesleri  yükselmişti ve bu seslerin Jisoo'ya ait olduğunu anlar anlamaz içeri dalmışlardı Jennie ve Yoongi.

Taehyung sinir saçan gözlerini bu sefer Yoongi ve Jennie'ye çevirip, çantasını koltuktan alarak hızlı adımlarla tiyatro salonundan çıkmıştı.

Jisoo olduğu yere çökerek ağlamaya başladığında Jennie ve Yoongi hemen yanına gidip ona sarılmışlardı. Bir iki dakika sonra Yoongi kafasını kaldırdı ve Jennie'ye fısıldadı.

"Sen Jisoo'nun yanında kal, ben hemen geliyorum."

Jennie başıyla onayladığında, Yoongi koşarak Taehyung'un çıktığı kapıya yönelmişti. Bahçeye çıktığındaysa birkaç kez etrafa bakındı ve sonunda Taehyung'u gördüğünde yine aynı şekilde koşarak onun yanına gitti.

Taehyung, hala oldukça sinirli gözüküyor ve ikide bir elleriyle saçlarını dağıtıyordu. Sakin olmaya çalışarak konuştu Yoongi.

"Taehyung.."

"Git buradan, konuşacak havamda değilim."

Yoongi, kaşlarını çattı ve histerik bir gülüş bıraktı dudaklarından. Taehyung, onunla asla ve asla, ne olursa olsun, bu şekilde konuşmazdı. Taehyung'u omzundan tutup kendisine çevirerek, yakalarına yapıştı.

"Ne dedin? Anlayamadım. Beni kovmaya mı çalıştın?"

Taehyung yutkunmuştu ve sesi biraz olsun yumuşamıştı.

"Lütfen, git hyung."

"Neyin var Taehyung," diyerek ellerini biraz gevşetti Yoongi. "Sen böyle bir insan değilsin ki.."

"Git diyorum sana, beni yalnız bırak!"

Yoongi tekrar bağıracak ya da kendine gelmesi için ona yumruk atacaktı ki, Taehyung Yoongi'nin beklemediği bir şey yaparak onun omuzlarına tutunmuş ve ağlamaya başlamıştı. Yoongi şaşkınlıkla karşısında ağlayan çocuğa bakarken Taehyung konuştu.

"Korkuyorum, hyung." dedi hıçkırıklarının arasında. "Çok korkuyorum. Hissettiğim duygular beni çok korkutuyor. Lütfen, bana yardım et."

♠♠♠♠

Bir dahaki bölümde ne yazacağımı çok merak ederek yeni bölüm yazayım dedim.

Not: Yazarınız bir manyaktır.

Tekrar not: bol bol yorum istiyorum, lütfen. umarım beğenmişsinizdir.

Bir not daha: Rose'un uyuşturucu bağımlısı gibi şişmiş gözlerle dolaşması = hergün okulda ben.

4 o'Clock ❅ bts•bp ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin