Kızlar gerçekten babalarına benzeyen erkeklere mi aşık olurdu? Ben babamı geç tanımıştım, Çağan'ı ise olduğum olası biliyordum. Yine de birbirlerine benzemeyi başarmışlardı.
Baban tıpkı onun gibi telefonumu kırdıktan sonra beni odama hapsedeli kaç gün geçti emin değildim. Çağan'ı özlememe yetecek süredeydi. Onun en son perişan halini hatırladıkça gözlerim doluyordu. Hastaydı, kendinde değildi. Üstelik babam fena halde canını yakmıştı. Böyle korkutucu bir adam olduğunu bilmiyordum. Ona karşı gelmekten de kendimi alıkoyamadım.
Göz yaşlarım arasından "Ben Çağan'la..." diye başlamıştım.
Sinirden yumruklarını sıktı. "O serseriyle ne yaşadıysan yaşadın, önemli değil. Sen benim kızımsın!"
"Hayır." diye direndim. "Ben Çağan'la evleneceğim."
Yüzüğümü günlerdir benden koparamıyordu. "Çıkar şunu, görgüsüz müsün sen?"
"Çağan aldı, hem evlenmek görgüsüzlük mü?"
"Evlenmek değil, baba parasıyla at nalı almak görgüsüzlük. Ah o zengin veledi..."
Gerçekten kızıyordu. O kızdıkça daha çok perçinlendim. "Çağan öyle biri değil!"
"Ben göreceğimi gördüm."diye kestirip attı. Asla geri adım atmıyordu.
"Bir kerecik dinlesen, ona şans versen..." diyerek huyuna gitmeye çalıştım.
"Bana o hergeleyi savunma da kendine gel artık!"
"Biz evleneceğiz."
"Vermem!" diye gürledi. "Ben kızımı geç buldum, çabuk kaybetmeyeceğim. Seni vermem. Kendini o oğlana dövdürüp ezdirmeye meraklıysan bile vermem. Benim kızımsan sözümü dinlersin. Babanı çiğneme."
Sinirden uyuşmuş kollarımı sıkıp, bacaklarımı yere vura vura odama kapandım.
...
Çağan onun gözünde, annemi parasıyla ondan çalan adamın oğluydu. Üstelik bizi en kötü şekilde görmesi tuz biber olmuştu. Açlık grevime devam ederken, eve elinde güzel kokulu bir tencere ile girdi. "Haydi kalk Fatma Teyzen bizim için yemek yapmış."
Cevap vermeyip, yüzümü yastığa gömdüğümde kapının camında hareket eden gölgesi içeri doğru süzüldü. Yanıma doğru yaklaşıyordu. Üzerime doğru eğildiğinde açık mavi gözleri kaygılıydı. "Kızım... Güzel kızım, hadi bir şeyler ye."
Başımı inatla oynattım. "Çağan." Adı dudaklarımı yakıyordu. "Onu çocukluğumdan beri seviyorum, o da beni."
Utançtan yatağa gömülmüşken, elleri hafifçe saçlarımı okşadı. "Hala çocuksun. Ama o çocuk iyi biri değil."
"Beni sinir etmek için yaptı." dedim. "Onu çok üzdüm, yanlış yaptım diye."
Elleri saçlarımda durdu. "Böyle konuşmak sana yakışmıyor. Yanlış yapan tek bir kişi var orada. Hem sen ne yapmış olabilirsin ki?"
"Düşmanından para alıp ona yedirdim. Gururunu kırdım."
Yalan attım ve aldattım...
Tekrar ağlamaya başladığımda elleri saçlarımı beceriksizce sıvazladı. "Bu yaşta neyin düşmanlığı bu? Para lazımsa bulurum ben."
Aslında para ne kadar önemsizdi. "Beni affetmeyecek." diye mırıldandım. Çağan'ı tekrar hayal kırıklığına uğratmıştım. Babamı ikna etmeye çalışırken, Çağan'ın beni istememe ihtimali de vardı. Onu arayamıyordum. Tek bir haberim bile yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)
RomanceBİZ ASLA TEK OLAMAYIZ. Lidya'nın yalnız geçirdiği çocukluğu belleğinde derin izler bırakır. Ondan daha popüler, yetenekli ve zeki üvey kardeşinin gölgesinde kalmıştır. İlgisiz annesi, onu terk etmiş babası, KT rezidansının sert ve soğuk duvarları dı...