Kendimizi toparlamamız zor olmuştu, sanki savaştan çıkmış gibiydik. Uykum vardı ama Çağan'a göre en önemli şey yemekti. Aklım hala dışarıda lapa lapa yapan karlardayken, kaderime razı geldim.
Çağan yanımdan kalktığında titrememek için hızlı hızlı hareket etti. "Soğukmuş... Önce şu yemekleri ayarlayayım, sonra bir battaniye bulacağım."Market torbalarını hışır hışır karıştırırken, ayağa kalkıp yan yan yürüdüm. Çoraplarım soğuğu direk tenime geçiriyordu. Tezgahtan kaptığım bir küçük şişe suyla zıplaya zıplaya koltuğa geri koşarken, Çağan balık konserveleri açıyordu. Kaşığı içine daldıracakken "Suyunu da süzsene." diye atladım.
Cevap vermeden, suyunu lavaboya akıttı. O şekilde vereceğini sanmıştım ama dizlerimin üzerinde oturup kedi gibi balık parçalarını ekmeğin içine koymasını bekledim.
"Yiyeceksin." diye sertçe uzattı.
Gözlerimi devirip ekmek arasını aldım. "Yemeyeceğim demedim ki."
Bana inanmayarak başımda beklediğimde bir kaç küçük ısırık alıp çiğnedim. Midem artık can çekişmekteydi. Ekmeğin ucunu kemirip dururken, yan gözlerle Çağan'ı izledim. İnadımın bittiğinden emin olmuştu. Örtü getirmek için mutfaktan ayrıldığında, tekrar ayağa kalkıp soğuk ayaklarımı vura vura biraz daha su almaya koştum.
"Benden isteseydin."
Tekrar koltuğa kıvrılıp bacaklarımı altıma çekerken beni yakalamıştı. Kolunun altına kıstırdığı battaniyeyi açıp, üzerime serdi ve yanıma doğdu yaklaştı. "Rahatsız oluyor musun?"
"Ne?" diye şaşırdım. "Senden mi?"
"Eğer öyleyse..."
"Rahatsız etmiyorsun."
Gözleri minnetle kısıldı. "Biliyorum, yan yana olduğumuzda pek rahat duramıyoruz."
"Ben duruyorum." diye ateş çıkan yanaklarımı ağzımın içinden ısırdım. "Sen duramıyorsun."
Örtüyü biraz daha üstüne çekip yanıma doğru kaydığında, bakışlarımı kaçırdım. "Elektrikler ne zaman gelecek?"
"Bilmiyorum."
"Banyo?"
"O da çalışmıyor."
"Ne yapacağız?"
Rahatsız rahatsız kımıldandı. "Üzgünüm. Bir çaresine bakacağım."
Teselli eder gibi kollarını sırtımdan geçirip beni sıcak kuytu bir köşeye hapsettiğinde sobanın içine atılmış gibi harlandım. Elini bacağım boyunca sürtüp ayağımı kavradı. Davetsiz saldırısıyla utanarak kıvrıldım. "Gıdıklanıyorum."
Ayağımın avucunun içine alırken, gülümsedi. "Ama buz gibi olmuşlar."
"Çağan." diye kıvrandım. "Bırak... Hem ayıp."
"Neymiş ayıp?"
"Ayak ellenir mi hiç!"
Öbürünü de kapıp, bacaklarının üzerine çekti. Dudaklarının kıvrımı fesatlaşırken, başını önünden kaldırmadı. "Bir çok yerine elledim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)
RomanceBİZ ASLA TEK OLAMAYIZ. Lidya'nın yalnız geçirdiği çocukluğu belleğinde derin izler bırakır. Ondan daha popüler, yetenekli ve zeki üvey kardeşinin gölgesinde kalmıştır. İlgisiz annesi, onu terk etmiş babası, KT rezidansının sert ve soğuk duvarları dı...