35.BÖLÜM

5.2K 333 171
                                    

Yavuz'un yanına giderken, Siyah Lidya dedi ki öldürelim gitsin. Ama mantıklı yanım beni durdurdu ve hayır dedi, üstelik yaşlıydı belki zaman içinde ölebilirdi. Odasından çıkıp kapıyı usulca kapattığımda Beyaz Lidya'nın aklı tamamen, arkamdan ciğerci kedisi gibi bakan Çağan'da kalmıştı. Onu öpmüştüm ve o da beni zorlamamıştı. Bu Çağan'ı olduğu kadar benide şaşırtmıştı. Dudaklarımın üzerinde hala onun tadı ve sıcaklığını taşıyordum. Elim ağzıma gitsede, silemeden geri çektim.

Yavuz koridorda, duvar kenarına sıralanmış oturaklardaydı. Arkası bana dönük bile olsa, omzumdan sarkan çantamın sapına sıkıca tutunurken gerilmiştim. Babamın beni fark etmesiyle uzayan saniyeler bir türlü geçmek bilmedi. Siyah Lidya bir anda sustu ve tüm cinayet fikirlerim havaya uçtu. Elimle dudaklarımı kapattım ve arkamı döndüm.

Kafamın içinde sadece küçük bir kız çocuğunun sesi vardı. Babamın ne söyleyeceğini bilmiyordum, bilmekte istemiyordum. Siyah Lidya, her zaman ki gibi Çağan'ı suçlamaya başlamıştı ama küçük kızın ağlayışının onu susturması iki dakikayı bile bulmadı. Babam, arkamdan bana seslenirken, maraton koşusuna çıkmış siyahi atletler gibi hastahanenin pürüzsüz ve parlak zemininde pergelleri açıp olanca hızımda koşturdum.

Tüm etkenler ondan uzaklaşmamı söylüyordu ve zaten iyi bir baba kız konuşması yapabileceğimizi sanmıyordum. Hastahaneden dışarı çıkana ve Yavuz'u atlatana kadar durmadım. Umarım Çağan kötü bir şey yapmazdı, daha sonra aklıma gelen tek düşünce buydu. Sözümü dinleyip beni merak etmemesini diledim.
...

Ertesi gün, düne göre her şey daha iyiydi ve ondan sonraki güne göre daha kötü. Hafta boyunca Aras'tan kaçmaya çalışmıştım. Onunda benden uzak durmaya çalıştığını düşünürsek, çok zor olmamıştı. İkide bir karşıma çıksa da, suçlu bakışlarını yere eğip benden uzaklaşmıştı. Bu diğer kızların bakışlarından kaçmadı.

Ne yaptıda onu kaçırdı acaba, yüzüne bile bakmıyor.
Sıkılmıştır belki

Benimde tansiyonum giderek yükseliyordu. Elimde tuttuğum tepsiyi, içindeki bardakları titretecek kadar sertçe masanın üzerine koyduğumda dikkatleri Aras'tan bana kaydı. Hiç birini sevmiyordum, ne diyebilirdim ki? Belki o hapı içmek benim suçumdu, ama sonrasında olanlar için Aras'ı suçluyordum. Ve tüm bunları içimden düşünmeliydim çünkü suçlamak kabullenmek olurdu. Bense, kabullenmeyip unutmaya çalışıyordum.

Tepsiyi, mutfağa götürüp geri geldiğimde etrafa anlayamadığım bir uğultu yayılmıştı. Çok geçmeden bunun sebebini buldum. Sebebim boş masalardan birine elini dayayıp güçlükle ayakta dururken, diğerini de göğsünün ortasına koymuştu. Zorlukla nefesler alıp tişörtünün kumaşını sıkıyordu. Bun rağmen yüzünde, avına saldıracak bir aslanın ifadesi vardı. Ona acımak ile korkmak arasında kalmıştım.

Masadan aldığı destekle sırtını dikleştirip, kafasını bir şey arar gibi sağa sola çevirdiğinde, vahşi bakışları yorgun bedenine kıyasla oldukça tehlikeli gözüküyordu. Bakışları masaların arasında dolaşırken ne aradığını biliyordum, beni. Kısa bir an sessizce sıvışıp, yok olmayı düşünsemde, Çağan bir adım attığında sendeledi ve bu ona doğru atılmama sebep oldu.

Beni fark edebileceği şekilde masaların arasından geçerken, diğer adımıyla kendini toparlamıştı. Koşarcasına yanına geldiğimi görünce mavi gözlerinden açık renk parıltılar geçti. Beni duyabileceği kadar yakınına geldiğimde "Çıktın mı?" diye sordum.

Hastahaneden taburcu olduğu belli oluyordu ama aklıma daha önemli bir şey geldi. "Baban seni nasıl saldı?"

Mahçup olmuşçasına "Kaçtım." dediğinde sesinden hiç pişman olmadığı anlaşılıyordu.

İKİ ATEŞ ARASINDA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin