Merhaba sevgili okurlar bir yeni bölümle daha karşınızdayım. Ya ben bu kitaba başladığımda önce bir kaç kişi okumuştu sonra baktım ne vote veren var ne yorum atan var bende dedim bunun işi bitti böyle bir iki ay girmedim sonra girdim bi baktım bürsürü bildirim var sevinçten havalara uçtum resmen çok teşekkürler bir kez daha hepinize. Bu seferki bölümde yazım yanlışlarına dikkat ederek yazdım sizce nasıl olmuş?Vote ve yorumları unutmayın
sizi çok seven yazarınız
Bir saattir elimdeki notu aval aval bakıyordum. Acaba bu not nereden geldi? Teyzemler zaten olamazdı çünkü bana gideceklerine dair not bırakmışlardı. Belki de küçük çocukların eşek şakasıdır. Ama eşek şakası olsa neden böyle bir şey yazsınlar? Acaba eşyalarımı toplamalı mıyım? Ah kafamda bir sürü soru dönüyordu. En sonunda pes ederek günlük işlerime devam edip şu aptal notu unutmaya karar verdim. Öncelikle güzel bir kahvaltı yapıp kalanları dolaba koydum. Sonra bulaşıkları toplayıp makineye dizdim. Kendime dolaptan bir kase çikolatalı puding alıp televizyonun başına geçtim. Direk planet pembeyi açtım. En sevdiğim dizi The Mentalist çıkmıştı. Oldukça aksiyonlu bir bölümdü. Bölüm bitince saate baktım. Ciddi olamazsın saat daha 13:12. O kadar şey geçmiş ve saat daha bir mi?
Birden aklıma dün gördüğüm rüya geldi. Gidip o yeri kontrol etmekten hiçbir zarar gelmezdi herhalde. Yukarı çıkıp üstüme bir şeyler giydim. Eh sonuçta dışarı yataktan kalktığım gibi çıkıp rezil olamazdım değil mi? Evin anahtarını aldım ve kapıyı tam kapattığıma emin olup bisikletime doğru ilerledim. Bisikletin kilidini açıp ormana doğru bisikleti sürmeye başladım. Rüzgarı saçlarımda hissedince daha da rahatladım. Dün yaşadıklarım bile artık kafama oturmuş acayiplik derecesinden çıkmıştı. Ormanın içindeki açıklığın içinden geçerken ses çıkarmamaya özen gösterdim. Sonuçta dün burada bir şeyler olmuştu neden bir daha olmasın? Etraf tanıdık gelmeye başlamıştı. Tıpkı rüyamdaki gibi ağaçların arasından ilerliyordum. Tam şatonun olması gereken yere sonunda varmıştım. Ağzım hayretle açıldı ve bir ohaaa nidası yükseldi. Evet şato tamda rüyamdaki gibi aynıydı.
Ama rüya bir yere kadar. Şatoya şöyle bir bakıp geriye doğru ferrari hızıyla gittim ve eve kendimi zor attım.
Tamam bir daha oraya gitmek yok kendi işime bakıp beladan uzak durucam evvet
Bütün gün kah oturup kah televizyon izleyerek geçirdim. Artık saat 19:21 civarıydı. Akşam yemeği olarak bir tabak makarna yedim. Sıra bulaşıklardı makarnanın suyunu süzmek sos falan derken ortalığı baya bir dağıtmıştım. Kollarımı sıvayıp işe başladım. Birazda eğlenerek bulaşıkları yıkamaya başladım. Ben küçükken ellerimi bulaşık deterjanına daldırıp baloncuklar yapardım. Annem bir keresinde bana onları çoğaltmayı öğretmişti. Elime baloncuklardan bir tane alıp üfledim. Ben üfledikçe baloncuklar çoğalıyordu. Beş saniye sonra mutfakta baloncuk uçmayan yer kalmamıştı. Bende ortalarında salak gibi gülüyor güldükçe dahada üflüyordum. Tabi bu gülmem baloncukların arasında 5 dakkadır beni izleyen pelerinli çocuğun sesiyle bozuldu. Sırıtarak :
-Bakıyorum da çoğaltma büyüsünü biliyorsun bende bir deneyeyim dedi ve eline bir baloncuk alıp kuvvetlice üfledi. O üfleyince etrafta bir kez daha baloncuklar uçamaya başladı. Sonra bana dönüp
-Umarım eşyalarını hazırlamışsındır dedi.
-Ne saçmalıyorsun sen? Hem nasıl buraya girdin? Hırsız mısın ya?
-Anladım hazırlamamışsın eh sana biraz müsaade ediyorum gidip hazırla fazla vaktimiz yok.
-Yok ya niye eşyalarımı hazırlıyım
-Seni okula götürmem gerek burada tehlikedesin de ondan geçen gün gelen cadılar bir daha gelecektir. Dünya üzerinde tek bir büyücü bırakmamaya yemin ettiler. Şimdi çabuk ol ve eşyalarını topla yoksa burada kalıp ölürsün.
Dehşetle odama çıkıp bulduğum her şeyi bavula tıkmaya başladım. Sonrada aşağıda eşyaları kurcalayan pelerinli çocuğun yanına indim. Beni görünce elindeki bibloyu indirdi ve kapıya yöneldi. Bende onu takip ettim tabiki de ölmek istemiyordum. Dışarıda yağmur yine bastırmıştı ama dolunay hala tüm güzelliğiyle gökyüzündeydi. Pelerinli çocuk kapşonunu indirdi ve dolun ayın önüne geçti.
Sanırım ben yanlış görüyorum çünkü az önce çocuğun cüssesi büyümeye ve sırtında ve kollarında kıllar çıkmaya başlamıştı. Korkuyla bir çığlık kopardım çünkü o bir o bir canavardı. Kurda benziyordu evet galiba o bir kurtadam olmuştu. Bana döndü ve sessiz ol işareti yaptı. Parlak yeşil gözleri vardı. Elimi ağzıma koyup çığlık atma isteğimi bastırmaya çalıştım. Çömeldi ve bana sırtına binmemi söyledi. Bende onun sırtına bindim daha doğrusu ben beceremeyince o beni sırtına aldı. Yumuşacık tüyleri vardı. Bu yüzden oturduğum yer çok rahattı. Dört aak üstünde hızlıca ilerliyordu. Ben ise onun boynuna sımsıkı sarılmış rüzgardan dolayı kesilmiş nefesimi onun sırtına kafamı gömerek dindirmeye çalışıyordum.
Üstümüzden iki karartı geçtiğini hissettim. Nede olsa gözlerimiz kapalıyken bile ışık kesildiğinde hafif bir karartı görürüz değil mi? Beni sırtından indirip yere bıraktı. Onun arkasında durup gelenlere baktım. Lanet olsun en önde Meka olmak üzere bir grup cadı bize bakarak pis pis sırıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Büyücü(Tamirde :D)
FantasyÇok mutlu bir hayatım vardı. Hayatım bir anda karardı Önce annem ve babam öldü Sonra kasabaya taşındık Herşey o şatoyu görmemle başladı Ben dünyadaki son büyücüydüm