41. Bölüm

2.3K 164 2
                                    

Merhabalar biraz gecikti ama işte ye bölümmm. İyi okumalar :):)
Kağan bana doğru geldi ve omzumdan tutup beni sürüklemeye başladı. Arkadakiler beklemelerini söyleyip onunla beraber dışarı çıktım. Şimdi daha ciddi ve sinirli gözüküyordu.
"Anlaşmamız vardı" dedi sakince. Sanırım bu fırtına öncesi sessizlikti.
"Ahh evet" dedim kafamı kaşıyarak. Acaba gündüz vakti ayakta nasıl duruyordu? Uyuması gerekmiyor muydu?
"Nasıl kaçarsın?" dedi sinirli bir şekilde tıslayarak.
"Gitmem gerekiyordu"
"Eğitimin bitmeden mi?"
"Nnasıl eğitim bitmedi mi?"
"Bunu almadın" dedi ve çantasından bir kitap çıkardı.
"Ayrıca çok acıktım" dedi. Kitabı çantasına geri koyarak. Vermediği için bozuldum.
"Anlaşmamız devam ediyor" dedi ve bir anda aramızdaki mor iplik gözüktü. Bana yaklaştı ve dişlerini boynuma geçirdi. Bundan nefret ediyordum ama katlanmam gerekiyordu sonuçta anlaşma yapmıştım. İşini bitirince geri çekildi.
"Şimdi acilen kralla konuşmam gerekiyo ayrıca savaş kurulunu toplaması gerekiyo"
"Neden?" bana döndü ve ciddi bir biçimde baktı
"Çünkü savaş başladı"
***
O sırada duvarın arkasında saklanan Arda kılığındaki Nick'i fark etmemişlerdi. Nick sırıttı.
"Demek anlaşma yapmış ve bu vampir istilayı biliyor"
Biraz baktıktan sonra kahkahalarla güldü.
"Çok iyi"
***
Kağan ve ben hemen Ufuğun yanına döndük. Ufuk tüm soyluların toplanması için haberciler gönderdi. Sanırım artık savaş başlıyordu. Savaş dehşet vericiydi. Daha önce hiç katılmamıştım. Aklıma gelmişken Kağandan Ufuğa da birşeyler öğretmesini istemeliydim. Arda odaya girince hepimiz ona baktık.
"Neden öyle bakıyorsunuz?" dedi Arda şaşkın bir şekilde. Önümüzü döndük. Ufuğun suratı pekde iyi gözükmüyordu.
"Yonca?"
"Efendim"
"Bu yanındaki kim? Bilgileri güvenilir mi?"
Kağan biraz bozulmuş gibiydi. Gülümsedim. Tam ağzımk açıp cevap verecekken Kağan elini omzuma koydu ve sırıttı.
"Ben onun kocasıyım evde iki tane çocuğumuz var ve bizi bekliyorlar"
Ufuk ile Arda'nın şok olmuş yüzüne baktım. Gerçi bende öyleydim.
"Bbbir yyılda iiiki tane çocuk mu yaptınız?" dedi Arda şaşkın bir şekilde.
"Evet ikizler" dedi Kağan. Ona bir tane çarptım.
"Saçmalama"
"Ah acıttı"
"Yani evli değilsiniz?" dedi Ufuk.
"Tabikide sadece dalga geçiyor"
İkiside rahatlamış gözüküyordu.
"Doğru düzgün tanıtmadım size" dedim ve Kağanı gösterdim.
"Bu Kağan o bir vampir ve benim eğitmenlerimden biri"
"Bende Ufuk şu andaki kral benim" dedi Ufuk elini uzatarak. Kağanda elini sıktı.
"Arda kralın astıyım" dedi Arda elini uzatarak. Kağan onun da elini sıktı. İşte sonunda onları tanıştırmıştım. Şimdi çalışmamız gerekiyordu.
"Kağan Ufuğa da birşeyler öğret"
"Ne?" dedi Ufuk. Ona sus bakışı attım ve Kağana geri döndüm.
"Kara büyüsüne bakalım"
Düşünüyormuş gibi gözüküyordu.
"Olur merak ettim doğrusu kralın kara büyüsünü"
"Kara büyü mü?"
Birlikte dışarı çıktık. Kağan yere bir değnekle çemberi çizdi. Bitirince çember parlamaya başladı.
"İşte kral şimdi yaptıklarımı yap" dedi Kağan. Ben ve Arda merakla izlemeye başladık. Ufuk elini içine daldırdığında yüzü değişti ve Kağana parıldayan gözlerle baktı.
"Elime sert birşey değiyor"
Kağan sırıttı.
"Çıkarda bakalım"
Ufukğun çıkarmakta zorlandığı herhalinden belli oluyordu. Yardım etmek için gideceğim sırada büyük birşey çıkardı. Bu bir kılıçtı ama büyük bir kılıçtı. Şaşkınlıktan gözlerimi kocaman kocaman açtım. Etrafımdan kara büyü yayılıyordu. Kağan Ufuğun yanına gitti. Ben ve Arda olanları izliyorduk. Kağan kılıcı eline aldı ve ağaca doğru tuttu. Kılıcı savurunca parıldayan bir şey ağaca çarptı. İlk başta birşey olmamıştı. Kağan ağacın yanına gitti ve bir tekme attı. Ağaç ikiye bölünmüştü. Kağan kılıcı tekrar Ufuğa verdi ve belini sıvazladı. İkisi beraber yanımıza geldiler.
"Süperdi" dedim kendimi tutamayarak.
"Onun büyüsü kılıç olarak çıktı yalnız onu kullanması için bir çember çizmemiz gerekiyo"
Bana baktı ve devam etti.
"O aletinle onun avcuna bir çember çiz böylece istediği zaman kullanabilir"
Bben mi çizecektim?
"Ttamam"
"Yürüyün" dedi Kağan beni ve Ufuğu iterek. Odama çıktık ve çantamı kurcalamaya başladım. Sonunda kitabı bulmuştum. İçini açtım ve aleti çıkardım. İçine peri tozu koymam gerekiyordu. Biraz peri tozu doldurdurunca Ufuğa döndüm.
"Eh hadi otur da çizelim"
Sadece ben ve Ufuk vardık. Yere yavaşça oturdu. Güneş batıyor ay yükseliyordu. Çizdikçe rengi koyu mor rengi olan çemberi koluna acıtmadan çizmeye başladım. Sessizce oturup beni izliyordu. Çemberi tamamlamak için biraz eğildim. Bitirince üzerini hafifçe üfledim. Kafamı kaldırdığımda Ufuk ile göz göze geldik. Çok yakınımdaydı bu yüzden utanarak geri çekildimç Umarım yüzüm kızarmamıştır diye dua ediyordum içimden. Ufuk birden kahkahalara gülmeye başladı. Merakla ona döndüm.
"Sende çok utangaç olmuşsun"
Gözlerimi şaşkınlıkla açtım. Demek yüzüm kızarmıştı. Ah! lanet olsun diye geçirdim içimden. Bana yaklaştı bende geriye doğru eğildim. Gözlerim kocaman açılmış ona bakıyordum. Ciddi görünüyordu. Ellerimi yere koyup destek aldım.
" İkinci kere söylüyorum benden utanma" dedi ve sırıtıp ayağa kalktı.
"Eh ben kaçar o zaman" dedi ve çıktı. Yerde hala aynı şekilde duruyordum. Resmen şok etkisi vardı üzerimde.
****
Arda kılığındaki Nick elleri cebinde keyifli bir şekilde ilerliyordu. Birinci kata inip etrafa şöyle bir göz attı. Kimsecikler yoktu. Daha da rahatladı ve zindan kapısının girişini açtı. Arkasına bir kez daha kontrol ettikten sonra kapıyı kapattı. Duvarlarda hüzünlü bir şarkı yankılanıyordu. Merdivenlerden inip sesi takip etti. Ağır aydınlatılmış taş koridordan geçti. İşte aradığını bulmuştu ama bu onun için de tehlikeyldi. Beyaz yaratık onun varlığını hissedince sustu ve sırıttı. Yıllardır burada kapalı kalmıştı ve güçleri sınırlandırılmıştı.
"Ne istiyorsun lanet büyücü?" dedi kız. Amacı onu test etmek ve niye buraya geldiğini öğrenmekti. Nick sırıttı.
"Sadede gelicem yıllardır burada kapalı kısıldın ve güçlerin sınırlandırıldı. Ruh yiyemediğin için yaşlandın"
"Ee ne olmuş?"
"Beni yemektense sana iki tane büyücü göndermeme ne dersin?"
Yaşlı yaratık daha da sırıttı. İki tane yemek bir tane yemekten iyiydi. Ama burada bir terslik vardı. Kimse öylesine iyilik yapmazdı.
"Bundan senin çıkarın ne?" diye sordu.
"Planlarımı bozanlardan kurtulucam hem de adım çıkmayacak"
Bu cevap yaşlı canavarı tatmin etmişti.
"Kabul ediyorum"
Nick keyifle kıpırdandı.
"O zaman" dedi ve elini ışık taşlarına doğrulttu. Bu yaşlı bunağı kurtarıp güçlerini kullanmasını sağlayacaktı. Yoncayı buradan alır Ufuğu ona verirdi. Bir yıldırım fırlattı ve taşlar parçalandı.
"Eh gerisi sana kaldı" dedi Nick ve acele edip oradan ayrıldı.
-Yonca-
Ayağa kalktım ve eşyalarımı topladım. O anda çok güçlü bir etkiye girdim. Vücuduma söz geçiremiyordum. Evet yine aynı şarkı beni çağırıyordu. Kordidora çıktım. Ne kadar zorlasamda cidden vücudum beni dinlemiyordu. Aşağı indim ve bir kapının önüne geldim. Aynı anda Ufupuda gördüm.
"Sen de mi buradasın?"
"Lanet olsun Yonca kaçmalıyız aşağı inersek ölürüz"
"Ama vücudum beni dinlemiyor"
"Benimki de"
Kapıyı Ufuk açtı. Merdivenlerden aşağı inerken şarkı daha yüksek çıkıyordu. Etraf az aydınlanmış ve tamamen taştandı. Endişelenmeye başlamıştım.
"Ufuk" dedim yutkunarak. Udukta dehşetteydi.
"Merak etme ne olursa olsun seni kurtaracağım"
Koridoru dönünce korkudan bir çığlık attım. O da neydi öyle. Sonra onu gördüğümü hatırladım. Onu deniz kızlarının olduğu gölün orada görmüştüm. Ama yakından çok korkunç gözüküyordu. Ağzının kenarındaki kanı yaladı.
"Bana gelin yemeklerim" dedi büyük bir mutlulukla. Ben ilerlerken Ufuk duruyordu. Yaratık sinirlendi ve bemi itip Ufuğa doğru ilerlemeye başladı.
"Sen nasıl ourda gelmezsin" dedi ve Ufuğa bir yuöruk attı. Yumruğun etkisiyle Ufuk yere düştü. Birden gülmeye başlayınca Ufuğa çıldırmışsın der gibi baktım. Sonra hatırladım Ufuk sadece büyücü değildi ki. Kulakları çıkınca onun kurt adam formuna dönüşeceğini anladım. Hala etkiden çıkamamıştım. Ufuk kurt adam olduktan sonra yaşlı canavarla savaşmaya başladı. Ta ki yaşlı canavar benim yanıma düşene kadar. Bana bakıp sırıttı.
"Belki sen bana yardım edersin" dedi ve üstüme çıktı.
"Hayıırr!" diye bağırdım. Öyle birşey yapıyordu ki kendimi mayışmış hissediyordum. Sanki ona çekiliyormuşum gibi hissediyordum. Beynim tamamen bulanmıştı. O sırada üstümden bir ağırlık kalktı. Tuhaf hissediyordum. Ufuğun sesi beynimde yankılandı.
"Yoncaa" Sonrasını hatırlamıyordum.
Uyandığımda Ufuk yan tarafımdaki koltukta uyuyordu. Doğrulup ona baktım. Sonrada dışarı baktım. Ay dolunay biçiminde yükselmişti.
****
Nick planı iyi gittiği için çok keyifliydi. Gerçi şu Ufuk denen lanet heriften kurtulsaydı daha iyi olurdu. Şu anda Yonca ruhu hayalet tarafından çekildiği için güçsüzdü. Elindeki anlaşma işaretine baktı. Şim onu çağırırsa kesin kazanırdı ve onu götürürdü. Kimliği ortaya çıkabilirdi fakat Yoncayı aradan çekerse işagale devam edebilirdi ve kimse onu durduramazdı. Sırıttı ve çayırlığa ilerledi. Geçidi orada açabilirdi.
-Yonca-
Pencereyi açtım ve serin rüzgarın saçlarını okşamasına izin verdim. Hava çok güzeldi. Ne sıcak ne de soğuktu. Çayırdaki otlar her rüzgarın esişinde ahenkli bir şarkı oluşturuyordu. Kolunda ani bir acı hissetmemle elimi çevirdim. Anlaşma mührü parlıyordu. Bunun anlamı Nick anlaşma için beni çağırıyordu. Ufuğa baktım. Orada öylece uyuyordu. Gitmezsse ölürdüm. Mühür bir çizgi oluşturdu. Sanırım bana yeri gösteriyordu. Ufuğa son kez bakıp pencereden aşağıya atladım. Çayır tam karşımdaydı. Koşmaya başladım. Hemen bu işi halletmeliydim. Otların arasında zolukla ilerlerken onu gördüm. Siyah saçları ve beyaz teni ay ışığının altında gözüküyordu. Pelerini esen hafif rüzgarda esiyordu.
"Ne istiyorsun?" diye bağırdım.
"Anlaşmanı yerine getir" dedi bana sırıtarak baktı. Bilerek çağırmıştı. Çünkü çok güçsüzdüm. Bir anda arkamda belirdi ve bana bir tekme attı. Çimenlerin üstüne düştüğüm için fazla bir yerim acımamıştı. Geriye doğru döndüm ve uzandım. Gerçekten de hiç halim yoktu. Pes mi ediyordum. Hayır edemezdim. kalkmaya çalışınca bir darbe daha yedim. Tamam bazen pes etmeliysim sanırım. Peki şimdi bana ne yapacaktı. Beni kucağına aldı ve ağaca doğru ilerledi. Bu ağaç Ufuk ile geldiğimiz ağaçtı.
"Nne yapıyorsun?" dedim korkuyla.
"Ben yendiğime göre seni götürüyorum" Gözlerim korkuyla açıldı ve çırpınmaya başladım. Artık çok geçti. Ağaçta kara bir delik açıldı. İçinden geçince bir soğukluk çarptı.
"Karanlık dağlara hoş geldin" dedi Nick keyifle. Olamaz



Son Büyücü(Tamirde :D)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin