Bölüm 10

5.4K 307 49
                                    

Galiba tanıtımda çıkmamış ven söyliyim 

Hayaletler

Herhangi bir canlının ruhunu emerek beslenirler. Oldukça tehlikelidirler. Kurbanlarını kendine doğru çeker ve fark ettirmeden avlarlar. Genellikle çok sevdikleri biri gibi görünürler

-Ama ben bursya başka büyücü gelmediğini zannediyordum.

Gözlerini iki üç kere kırpıştırdı ve

-Ah yanlış söylemişim büyücüler diğerlerini iyleştirebilir yani diğerlerinden kastım sihirbazlar, kurtadamlar falan

Ona bön bön bakarken yüzü birden ciddileşti.

-Eğer beni iyleştirmezsen ölücem. Bağırsaklarım parçalandı her an iç kanama yüzünden ölebilirim hemşire birşeyler yapmaya çalıştı ama olmadı.

Elimi daha da sıkarak devam etti:

-Bana ancak sen yardım edebilirsin

Onun için çok üzülmüştüm. Sonuçta cadıların gelip beni öldüreceğini o söylemişti ve son ana kadar beni korumuştu şimdi de benim yüzümden ölecekti. Buna izin veremezdim.

-Peki nasıl yapacağımı göster.

Gözlerinde bir umut parıltısı gördüm. Balkide burada kimse birbirine yardım etmiyordu.

-Çok kolay şimdi elini yaramın üstüne koy.

Yavaşça elimi yarasının üstğne koydum. Birden irkildi ve tüm bedeni kasıldı. Dişlerini sıktığını görebiliyordum. Canı yanıyordu.Hemen devam etti:

-Şimdide odaklan ve yaranın diplerden yüzeye doğru yavaşça kapandığını hayal et zihninde canlandırmaya çalış bunu yapabilirsin.

Gözlerimi kapattım ve elimin altındaki yarayı hissettim. İçlere doğru bağırsaklarındaki yarık yavaş yavaş kapanıyor etrafındaki kanlar yok oluyordu. Yavaşça deriye doğru ilerledi ve en sonunda deride yavaşça kapandı. Düşüncelerim arasında elimin üstünde bir şey hissettim ve düşüncelerden sıyrılıp gözlerimi araladım.

Elini benim elimin üstüne koymuştu ve bana gülümsüyordu.

-Oldumu dedim heycanla. Elimi çekip yaraya baktım evet gitmişti yarayı kapatmıştım ve yeni birşey öğrenmiştim.

-Teşekkür ederim ölüceğimi zannetmiştim. Bu arada hemşire geliyo yerine geçsen iyi olur.

-Ama

-Çabuk yerine geç yoksa başka bişey anlayabilir.

-Tamam dedi ona gülümseyerek ve gidip yerime oturdum. Kaşım hala zonkluyordu. Acaba şu işi ben kendim mi halletsem diye düşünürken hemşire içeri girdi. Bemde boşverip onun işini halletmesine izin verdim.

Karnım zil çalıyordu bu yüzden çok güçsüz düşmüştüm. Dışarı çıktığıöda sarışın ve kumral kız birbirleriyle birşey konuşuyorlardı. Onların yanına gidince sustular. Biraz bozularak:

-Neden sustunuz? Diye sordum. Kumral kız araya girerek

-Sen anlamazsın canım bu büyüklerin işi sen daha birinci sınıfsın bu işlere kafan basmaz neyse hadi seni yemekhaneye bırakalımda biz gidelim. Yemek yedikten sonra müdürün yanına çık ikinci katta sağdan ikinci kapı. Suratımı asarak onların peşine takıldım. Yemekhanenin kapısına gelince beni bıraktılar ve göz açıp kapayıncaya kadar gittiler. Suratımı dahada asıp kapıyı ittirdim ve içeri girdim. Çok büyük bir yemekhaneydi. Açık büfe vardı ve masalar kafe şekşinde düzenlenmişti. Az önce giden keyfim terine geldi ve sırıtarak elime bir tabak aldım. Tabağıma rastgele birşeyler attım ve gözüme kestirdiğim bir masaya oturdum. Elimden geldiğince nazik yemeye çalışıyordum. Keşke evde olsaydım o zaman rahat olurdum. Tabağımdakileride bitirince etrafıma bakındım. Tabağı nereye koyucam ben ya diye düşünürken iki kanka elindeki tabaklarla kalktılar. Tabakları büfenin sonundaki yere bıraktılar. Onların gitmesini bekledim ve kalkıp aynı yere tabağımı bıraktım.

İki saattir şatonun koridorlarında The Maze Runner yaşıyordum. Koridorlar aşırı boştu ve gece olmaya başlıyordu. Koridorların meşaleleri bir bir yanmaya başlamıştı. Yorulup olduğum yere oturdum ve sırtımı duvara verip kafamı yasladım.

Tavanda örümcek ağları vardı ve tuhaf sesler vardı. Sanki biri beni çağırıyormuş hissine kapıldım. Sesi takip etmek ona gitme hissi içşmi doldurdu. Sanki sanki kendi kontrolümü kaybediyordum. Ayağa kalktım ve sesi takip etmeye başladım. Büyülü bir melodiye benziyordu ve çok tuhaftı. Koridor ikiye ayrıldığında durdum ve ne taraftan geldiğini kestirmeye çalıştım. Tam o anda ensemde sıcak bir nefes hissettim ve hızla arkamı döndüm. O çocuk karşımdaydı onu iyleştirmiştim ama bu kadar çabuk kalkıcağını düşünmemiştim. Kalbim heycanla çarpmaya başlamıştı çok yakınımdsydı bu yüzden bi iki adım arkaya doğru sendeledim.

-Seni arıyorduk. Buraya nasıl geldin dedi. Biraz rahatsız olmuş gibi bir hali vardı.

-Ben şey müdürün odasını arıyordum. Kayboldum sanırım.

-Evet kayboldun dedi. Bir an onunla gözgöze geldik.

-Hadi gidelim bu saatler bu koridorlar pek tekin değil dedi ve geriye doğru şöyle bir bakıp bana döndü.

-Ben seni tutucam sende gözlerini kapat ve bana sıkıca tutun semi düşürmek istemiyorum dedi. Tamam demeden kolunu belime doladı ve beni sıkıca tuttu. Bende ona tutundum ve yine o hızla bir kapının önünde durduk. Beni bıraktı ve kapıyı çaldı. İçerden gel emri gelince kapıyı açıp bana gel işareti yaptı.

-Bayanlar önden

-Teşekkür ederim dedim ve içeri girdim. Klasik bir odaydı girdiğim oda. Kenarda bir şömine önünde iki koltuk ve okıl müdürlerinki gibi bir masa ve sandalyeler vardı. Şöminenin önündeki koltukra yaşlı bir adam oturuyordu. Bu sabah gördüğüm yaşlı adam. Kenarda sabah beni gezdiren kumral ve sarı saçlı kızda vardı. Bu sefer bana gıcık gıcık bakıyorlardı. Bana bakıp gülümsedi ve diğerlerine dönerek

-Kızlar siz çıkın Ufuk sende kapının önünde bekle dedi. Üçüde odayı terk edince bana döndü ve

-Otursana dedi şöminenin önündeki boş koltuğu göstererek. Yavaşça koltuğa oturdum ve yaşlı adama baktım.

-Kolunu açar mısın? dedi. Biraz tuhaf oldum ve yavaşça kolumu sıyırdım. Bana yaklaştı ve bileğimi tutup arka yüzünü çevirdi. Odamda gördüğüm tuhaf sembolün aynısı kolumda da vardı.

-Sen safkan bir büyücüsün bu işaret lacivert görüyor musun? Safkan olunca lacivert olur melezsen altın sarısı olurdu. Uzun zaman önce birsürü büyücü vardı. Ama cadılar ihanet etti ve hayaletlerle anlaşma yaptılar. Teker teke büyücüleri avladılar. Birleşerek onlara saldırdık ama sayıca çok üstünlerdi. Ve hayaletler göreceğin en korkun canlılardır kızım bunu sakın unutma. Dersler hakkında Ufuk sana bilgi vericek ama şimdi uyumalısın çok yorulmuş olmalısın dedi. Gitme zamanının geldiğini anlayınca ayağa kalktım.

-Okulumuza hoş geldin dedi kapıdan çıkarken. Ona gülümseyerek hoşbuldum dedim.

Kapıdan çıkınca Ufuk benim yanıma geldi.

-Hazır mısın? Dedi bir yandanda elini belime dolayarak. Ona tutunup evet anlamında başımı salladım ve gözümü sıkıca kapadım. Açtığımda odadaydım. Gece olmuştu ve odaya ay ışığı giriyordu. Beni bırakıp gitti. Bemde üsütme rahat birşeyler giyerek yatağa uzandım. Ailemi düşünerek uykuya daldım.

-Ufuk-

Onun yattığında emin olunca odaya geri girdim. Artık rüyasında ne görüyorsa gülümsüyordu. Yanına yaklaşınca yarasından kan aktığını gördüm. Artık bunu düzeltmek gerekiyordu. Elimi pansumanın üstüne koyarak yarayın kapandığını hayal ettim. Yara kapanmıştı. Dağıtma büyüsüyle pansumanı parçaladım. Yaradan iz kalmamıştı. İyi geceler küçük büyücü diyerek odadan çıktım.

Son Büyücü(Tamirde :D)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin