Şey bölüm biraz geç geldi üzgünüm vote ve yorumlarınızı bekliyorum
RUHLAR BÖLGESİ:Arden boyutunda lanetlenmiş bir bölgedir. Lanetli insanlar büyücüler vb şeylerin ruhları oraya gider. Kimseyle müttefik değillerdir. Bölge çok tehlikelidir çünkü lanetlenmiş ruhlar orada kendilerinden başka insanları görünce onları öldürürler. Öldürmelerinin sebebi kendilerinin lanetlenmiş olup onların lanetli olmamasını kıskanmalarıdır. Bölgede ölenler lanetli kabul edilip o bölgede kalmaya devam ederler.
Gördüğüm manzara hiç de iç açıcı değildi. Kalenin orda büyük bir gri girdap vardı. Girdabın etrafında bir kaç tane şey uçuyordu. Ne olduğu belli değildi aslında gri soluk insanlara benziyorlardı ama saydamları. Hepsinin üstü yırtık ve lekeliydi.
"Yavuz abi orası nereye açılıyor?" diye fısıldadım.
Önce bana baktı ve birşey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı. Sonra yine kaleye baktı ve bana doğru yanaşarak fısıldadı.
"Sanırım ruhlar bölgesine kapı açılmış."
"Neden peki?"
"Bilmiyorum"
Düşünceli bir şekilde oraya bakmaya devam ettim. Zaten ruhlar bölgesine gitmemiz gerekiyordu.
Ufuğa yaklaşıp fısıldadım.
"Rica etsek bizi içeri alırlar mı?"
"Nah alırlar şu uçan şeyleri görüyor musun? Onlar ruhlar senin bölgeye girmene izin vereceklerdir sonrada seni öldürürler."
Korkuyla gözlerimi açtım.
"Neden ki?"
"Çünkü sen lanetli değilsin"
Bir süre sustum ve düşündüm. Ruhlar bölgesi çok tehlikeli olmalıydı. Peki oraya nasıl girecektik?
-Nick-
Ağaçlığın oradan onları izliyordum. Bu kalenin içindeki bir geçit ruhlar bölgesine açılıyordu. Kale yıkılınca serbest kalmış olmalıydı. Kızı getirdiğim gün yüzük kutusunu aptal cadılardan biri oraya düşürmüştü. Onu cezalandırmıştım ama gidip kutuyu bulmam gerekiyordu. Yalnız başıma görünmezlikle bölgede kutuyu aramıştım. En sonunda onu yep yeni gözüken bir evde buldum. Ama evde çok kötü bit ruh yaşıyordu. Bu bir büyücü ruhuydu beni gördü. Alamadan kaçmak zorunda kaldım.
"Efendim ne yapalım?"dedi Delay yanıma gelerek.
"Sadece beklicez onlar bizim için gidip kutuyu alsın sonra kızı da alır gideriz"
"Emredersiniz efendim"dedi ve yanımdan ayrıldı. Sırıtarak Yoncaya baktım. Bu kız işime yaramaya başlıyordu.
-Yonca-
Toplanmış konuşma yapıyorduk
"Ne yapacağız?"diyr sordu Arda. Yavuz abi düşünüyordu.
"Yoncayı burada bırakamayız"
"Evet cadılar onu bulabilir"dedi Ufuk.
"Bence geri gönderelim"dedi Arda. Ufuk ona ölümcül bir bakış attı.
"Nasıl göndericez görev onada verildi hem gitse bile yanında biri olmalı"
"Ben götürürdüm aslında"dedi Arda sırıtarak. Ufuk öfkelenmişe benziyordu.
"Kesin atışmayı" dedi Yavuz abi.
"O bizimle gelicek onu korumalıyız üç erkek bunu başarabiliriz. Hem onun yardımıyla daha çabuk buluruz kutuyu"
"Evet bende gelmek istiyorum teşekkür ederim Yavuz abi" dedim araya girerek.
"Şimdi bir plan yapmamız gerekiyor"dedi Ufuk ve eline bir dal parçası aldı.
"Burası kapı "dedi ve yere bir daire çizdi.
"Ee"dedi Arda. Ufuk ona öfkeli bir bakış fırlattı
"Sabırlı olup araya dalmazsan anlatıcam"dedi ve devam etti.
"Şimdii görünmezliği kullanarak girer ve o şekilde içerde dolaşırız"diye öneride bulundu.
"Amaa"diye araya girdi Yavuz abi
"Biz büyücü veya melez değiliz. Biliyorsun ki sihirbazların yaptığı sihirler bir saat dayanıyo"
"Doğru"dedi Ufuk ve düşünmeye devam etti.
Aklıma bir fikir gelmesiyle kafamdaki ampul yandı. Ama önce bir şeyi kesinleştirmem gerekiyordu.
"Bölgeye direk mi giriliyo bu kapıdan yoksa dışarıda mı başlıyoruz?"
"Aslında bir dakika kapı daire şeklinde değil mi? Ruhlar bölgeside daire şeklinde bir alandır. Kapıların üstündeki şekiller bu konuda uzman olanlar tarafından incelendi. Bir kitapta okumıştum. Kapının üstünde harita var" dedi Yavuz abi. Arda araya girerek devam etti
"Kenardan girersek dış bölgeye yakın bir yere gitmiş olucaz. Oradan da dışarı çıkabiliriz" bende kenardan atladım hemen
"Yavuz abi senle Arda dışa yakın yerleri araştırır görünmezliğiniz bitmeden çıkarsınız ben ve Ufuk da içleri araştırırız"
"İyi fikir"dedi Ufuk.
"Birşey olursa ben Yoncayı korurum aslında korumaya bile gerek yok kendi başına halleder o cadıya yaptığı gibi"diye sırıttı.
"Yaa" dedim. Arda ve Yavuz abi birbirlerine bakıp sonrada bana baktılar.
"Demek o yüzden katliam yapmış gibiydin"
dedi Arda biraz hayretle.
"Neler oldu?"diye sordu Yavuz abi. Ufuk sırıtarak cevap verdi:
"Biraz sinirlenmişte" dedi bana bakarak. Onun koluna vurdum.
"Ya ben anlatırım sonra"
"Tamam tamam"
Yavuz abi hala merakla bakıyordu. Bende ona baktım bir süre.
"E hadi anlatsana"
"Şimdi mi?"
"Evet"
Nasıl anlatırdım ki. Düşününce bile sinirleniyordum.
"Şeyy Ufuk cadıları oyalamak için beni bir yere saklamıştı. Sesler duyunca o geldi zannettim. Ama gelen bir cadıydı. Beni öldürmek istiyordu. Annemi nasıl öldürdüğünü anlattı. Bende kendi"demeden kontrolü yine kaybetmiştim. Gözlerimi kapatarak anlatıyordum. Gözlerimi açtığımda hepsi bana korkuyla baktı.
"Ne yaptım biliyor musun?"
İki saatir bizi izleyen cadının olduğu çalılığa gittim ve onu çıkarıp yere fırlattım. Sonrada sert bir tekme attım. Hepsi ayağa kalktı.
"Yonca sakin ol"diye bağırdı Arda.
"Onu öyle sakinleştiremezsin"diye bağırdı Ufuk. Kadının yüzüne tam basacakken Ufuk beni arkadan tutup geri çekti. Çırpınıp ondan kurtulmaya çalıştım. Ama tabiki benden daha güçlüydü.
"Ben hallederim"dedi ve ağaçlığın içine beni çekip diğer tarafa götürdü.
"Bırak" diye bağırdım. Ama bırakmadı ve beni kendine çevirdi.
"Kendine gel tehlikeli oluyorsun"dedi.
"Umrumda değil"dedim yüzümü çevirerek. Elimden tutup beni kendine çekti ve gözlerimin içine baktı.
"Benimde ailemi öldürdüler. Üstelik o zaman çocuktum tamam mı? Kendimi kontrol edemezdim. Ama dedim ya çocuktum bir şeyde yapamazdım izin vermezlerdi."
Onun durumuna üzülmüştüm. Kafasını yere eğmişti.
"Üzülme"dedim ve ona sarıldım. Sanırım sakinleşmiştim.
"O cadının orda olduğunu nerden biliyordu?"
"İç güdülerim"dedim ve kulağına fısıldadım.
"Diğerleride burda ağaçlıkta saklanıyorlar neden saldırmadıklarını anlamadım"
-Ufuk-
Ona şaşkınca baktım. Olamaz başından beri buradaydılar demek. Kurt adam güdülerim körelmeye mi başlamıştı ne? Normalde en ufak bir sesi duyabilirdim. Dikkatim dağılmıştı galiba ve neyin yüzünden olduğunu biliyorum. Şu anda önümde duran küçük canavar yüzündendi. Dikkatim ormana verince bir sürü nefes alıp verme sesi duydum. Dal ve yaprakların ezilme sesi biri yaklaşıyordu. Yoncayı farkettirmeden arkama aldım ve geleni dinlemeye başladım. Her kimse biraz sonra burada olurdu. Pozisyonumu aldım vee işte geldi. Gelen Ardaymış. Bir şeyede burnunu sokmasa olmaz. Bu çocuk gerçekten fazla oluyordu. Yoncayı ona vericeğimi zannediyordu herhalde.
"Niye geldin?"
"Belki sakinleştiremezsin dedim"
"Ben hallederim demiştim"
"Olabilir bu yapabileceğin anlamına gelmiyor"
"Arda bunu burada konuşmayalım"
"O zaman gelin de plan yapalım"
Sinirle onu takip edip ağaçların arasından geçtik. Hala nefes alıp veriş seslerini duyabiliyordum. Yavuzun yanına vardık. Biraz tuhaf görünüyordu biz gelince zorla gülünsemeye çalıştı. Sanırım Yonca yüzündendi.
"Seni üzdüysem özür dilerim" dedi Yoncaya.
"Tamam bişey olmaz bununla yüzleşmem gerekiyor zaten"dedi Yonca gülümseyerek. Yavuz da gülümsedi sanırım rahatlamıştı. Bu güzel anı salak Arda anlamayarak bozdu.
"Hadi ama millet şu konuşma faslını bitirip plan kurmamız gerek"dedi ortaya atlayarak. Ona ölümcül bir bakış fırlattım. Gerizekalı bana sırıtarak baktı. Şeytan diyo bi tane geçir suratına bi daha sırıtamasın. Gözlerimi devirip bir iç çektim ve elime bir çubuk aldım.
"Benim bir planım var" dedim çubukla yere bir daire çizerken. Kafamı kaldırıncan üçüde bana meraklı gözlerle bakıyordu. Hemen anlatmaya koyuldum.
"Şimdi şu uçan yaratıkların bizi görmemesi için görünmezliği kullanıcaz. Tam şu noktada görünmez oluruz" dedim ve kapıya 25 metre uzaklıktaki bir nokta çizdim. Orası en uygun yerdi.
"Sonrası basit zaten ses çıkarmadan ilerlemeliyiz ve kapıya gelip dış bölgeye en yakın ve kolay gidilebilecek yeri bulmalıyız. Orayıda hallettik mi sırayla ses çıkarmadan yavaşça kapıdan geçmeliyiz. Tabi kapıdan geçtikten sonra görünmezliği kontrol edin. Yoksa hemem yeni bir tane yapın. Ordan sonra dış bölgeye gider kalacak yer ayarlarız. Sonrada araştırmalara başlarız."
Bana biraz baktılar sanırım anlamamıştılar. İlk yüzü gülen Yavuz oldu. Sonra sırasıyla Arda ve Yonca güldü.
"Tamam kabul edilmiştir o zaman" dedim. Olumlu anlamda başlarını salladılar.
Hep birlikte eşyalarımızı toplayıp yamaçtan aşağıya indik ve görünmez olucağımız yere gelip görünmez olduk. Kapıya yaklaştıkça garip garip sesler geliyordu. Yukarda uçan yaratıklara baktım. Yakından bakınca daha korkunç görünüyorlardı. Elbiselerinin üstünde kan izleri vardı. Biri bağırınca Yonca korkup bağırıyordu ki ağzını tuttum ve korkmamasını fısıldadım. Sıra içeri girmekteydi. Önce Yavuz abi atladı sonrada ben. Kenardan geçmeye dikkat ettik. Garip seslerin çoğaldığı gri bir geçitten geçtik. Gözlerimi açtığımda kül rengi bulutların olduğu bir gökyüzüne bakıyordum. Doğrulup etrafa bakınca orada olduğumu anladım. Umduğumdan daha korkunç gözüküyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Büyücü(Tamirde :D)
FantasyÇok mutlu bir hayatım vardı. Hayatım bir anda karardı Önce annem ve babam öldü Sonra kasabaya taşındık Herşey o şatoyu görmemle başladı Ben dünyadaki son büyücüydüm