Merhabalar sevgili okurlarım bir yeni bölümle daha karşınızdayım. Hepinize keyifli okumalar diliyorum vote ve yorumlarınızı bekliyorum bay bay :):)
Güneş göz kamaştırıcı bir biçimde tüm parlaklığıyla doğarken şatoya varmıştık. Arka bahçeden içeri girerken perilere "Günaydın" demeyi ihmal etmemiştim. Yol boyunca Ufuk tek kelime bile etmemişti ama ondaki huzursuzluğu hissetmemek için aptal olmak gerekiyordu. Okula girince müdürün odasına gideceğini söyleyip benden ayrıldı. Somurtup kendi odama gittim ve kısa bir duş alıp üstümü değiştirdim. Açlıktan karnım gurulduyordu. Saçlarımı dağınık topuz yaptım ve aşağıya indim. Yemek sorunsuz bir şekilde geçmişti. Tek fark herkes bana bakıyor ve bana yer veriyordu. Sırada bile beklememiştim. Ders programıma bakınca bugün dövüş dersimiz olduğunu gördüm. Bunun içim eşofman getirmeliydim. Aceleyle yukarı çıkıp dolabımı açtım. Bir yandan da gözüm saatteydi. İlk iki dersim Türler dersiydi. Yine o uyuz adam girecekti. Bulduğum bana bol gelen eşofmanın üstüne bir tişörtü çantaya tıkıp hızı kullanarak dolabımın önüne geldim. Koridorda fazla kimseler yoktu. Kapıyı açtığımda boyalı manzarayı beklerken heryerin tertemiz olduğunu gördüm. Bunu düşünmeye zaman yoktu. Çantayı dolaba fırlatıp ders kitabımı aldım ve hızı kullanarak ders sınıfının kapısın önünde durdum. Girsem mi ? Girmesem mi? Diye düşünürken arkamdan gelen o tanıdık sesi duyunca arkamı döndüm.
"Umarım girmeyi düşünüyorsunuzdur bayan Akit"
"Şey geç kalmıştım da" diyerek hemen içeriye girdim. Sınıfa göz gezdirdim yine Rose'nin yanı boştu. Direk onun yanına oturdum. Hiç birşey söylemedi. Uyuz adam derse başlamıştı. Türleri öğrenmekten giderek zevk almaya başlamıştım. Ne kadar adama gıcık olsamda ders güzeldi.
"Bugün boyutumuzun geçiş kapılarını kontrol eden Leydiler ve Lordlardan bahsedicez "
Bir öğrenci parmak kaldırdı. Hoca ona söz hakkı verince konuşmaya başladı:
" Büyücüler neden diğerlerine saldırır?" Dedi bana bakarak. Kafamı hızla kaldırıp ona baktım. Bu çocuk ne demek istiyordu böyle.
"Anlamadım Halil büyücüler kimselere zarar vermez?"
"Ama geçen gün Yonca Şevval ve Sıla'yı öldürecekti"
Yumruğumu sıkıp masaya vurdum ve kalktım. Bu öğrenciler neden birşey bilmeden konuşuyorlardı. Ses tonumu olabildiğince sakin tutarak ona döndüm.
"Peki onların bana ne yaptığını biliyor musun?"
"Yonca otur yerine"
Hocanın sesi kulağımı doldurdu. Rose elimi tutup beni oturttu. Dişlerimi sıkarak yerime oturdum. Rose kulağıma:
" Şevval ve Sıla sen burada yokken tüm okula senin aniden onlara saldırdığın dedikodusunu yaydı. Psikolojik sorunlarının olduğunu söylediler" fısıldadı. Ben onlara ne yapacağımı biliyordum. Ne kadar yüzsüzlerdi bunlar böyle. Ölmeyi hakediyorlardı. Bu teneffüs işlerini halledicektim. Bedenimin alev alev yandığını hissediyordum. Kontrol tabikide benim elimdeydi. Rose kafamı ona çevirdi ve gözlerimin içine baktı.
"Her sinirlendiğinde gözlerinin rengi gri oluyor sakinleş biraz"
Sırıttım ve ona baktım.
"Bu sefer gerçekten ölecekler"
O anda teneffüs zili çaldı. Yerimden fırlayarak kalktım. Rose beni kontrol etmeye çalışıyordu. Kolumdan tuttu ve beni sürüklemeye başladı.
"Sana zarar vermek istemiyorum Rose bırak beni"
"Seni Ufuk'un yanına götürüyorum o bu işlerden anlıyo"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Büyücü(Tamirde :D)
FantasiaÇok mutlu bir hayatım vardı. Hayatım bir anda karardı Önce annem ve babam öldü Sonra kasabaya taşındık Herşey o şatoyu görmemle başladı Ben dünyadaki son büyücüydüm