Bölüm 25

3.7K 223 36
                                    

Sizlerden bir kez daha özür diliyorum bölümü geç yayınladığım için yazım hataları vb. şeyleri bana bildirin
   Sizi çok seven yazarınız
-Ufuk-
Ağaca tırmanmış siyah gökyüzünde pırıl pırıl parlayan yıldızları seyrediyordum. Hafif esen rüzgar saçlarımın okşuyordu. Birden aşağıda bir hareketlilik fark ettim. O tarafa kafamı çevirince Arda'nın kalkmış olduğunu gördüm. Ve o da ne Yonca'nın yanına gidiyordu. Hızlıca aşağı indim ve hızla yanına sessizce yaklaştım. Elini Yonca'nın yanağına değdirmek üzereydi. Hemen elimi elinin üstüne koyup ona sertçe baktım. Şaşkınlıkla bi elime birde bana baktı.
"Ne yapıyorsun?"diye sordum.
"Sana ne"
"Bana bak Yonca'nın yanına yaklaşmayacakasın"
"Yaklaşırsam naparsın?" dedi elini göğsünde bağlayarak.
"Seni öldürürüm" dedin yumruğumu sıkarak.
"Hı hı tabi tabi neyse nöbet sırası bende sen git zıbar"
Ona ölümcül bir bakış fırlatıp bir hamağa doğru ilerledim. Çok uykum geliyordu. Yorgunlukla uzandım ve derin bir uykuya daldım.
-Yonca-
Sabah sıcak güneşin yüzüme vurmasıyla gözlerimi yavaşça açtım. Karnım açlıktan gurulduyordu. Yavaşça yerimden doğruldum ve etrafa boş boş bakınmaya başladım. Diğer hamakda Ufuk tatlı tatlı uyuyordu. Kalkıp onun hamağının önüne gittim. Çok tatlı uyuyordu ona dokunmak istedim. Elimi ona doğru uzattığım sırada gözleri birden açıldı. Panikle elimi geri çekmeye çalıştım ama elimi tuttu ve beni hızlıca kendine çekti. Gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı. Bana sırıtarak bakıyordu ve yakınımdaydı.
"Sana da günaydın" dedi. Hızlıca geri çekildim. Başka tarafa bakarak:
"Hı günaydın"dedim. Kahkaha atarak gülmeye başladı. İlerde elinde birşeyler taşıyan Ardayı görünce ona doğru ilerledim. Ufuğun kahkası kesilmişti. Arda bana gülümseyerek
"Günaydın" dedi. Bende ona gülümseyerek günaydın dedim. Arkamda bir anda Ufuk belirdi.
"Elindekiler ne?"diye sordu soğukça. Arda'nın yüzü bir anda asıldı.
"Kahvaltılık birşeyler"
"Hmm" dedi ve gitti.
Berber kahvaltı yaptık ve Ufuk elini ağaca yeniden yasladı ve sarmaşıklar çözünüp yukarı ağaca doğru çekildi.
"Hadi gidelim" dedi ve benim kolumdan tutup beni sürüklemeye başladı. Ardaya "ne oldu?" bakışı fırlattım. Bana tuhaf bir bakış fırlattı. Neler olduğunu anlamamıştım. Birlikte bir süre yürüdük. Sanırım gidiceğimiz yerden çok uzaklaşmıştık. Orman olduğu için hızla da gidemiyorduk. Güneş ışıkları tepeden ağaçların, arasından geçiyordu. Bu sayede öğle vakti olduğunu anladım. Çok yorulmuştum ve adım atacak halim kalmamıştı. En sonunda bir ağaç köküne takılıp düştüm. İkiside aynı hızla yanıma geldi ve kollarımdan tutup oturdular. Onlar birbirine sertçe bakınca ben aralarından onlara "öhöm öhöm" dedim. İkiside bana bakıp toparlandı ve ayağa kalktılar.
"İyi misin?"dedi ikiside aynı anda. Sonra yine birbirlerine baktılar ve yüzlerini çevirdiler.
"Size neler oluyo?"
"Hiç birşey sadece bazıları gereğinden fazla  sahipleniyo ve görevini unutuyo" dedi Arda.
"Bazıları fazla" dedi ve durdu Ufuk.
"Dua et Yonca burda" diye devam etti ve ilerlemeye başladı. Çok yorulmuştum.
"Ufuk daha fazla devam edemem çok yoruldum" dedim ve dememle Arda beni kucağına aldı.
"Ben seni taşırım"
"Gerek yoktu biraz dinlenebilirdik belin ağrıyabilir" dedim.
"Ağrımaz belim" dedi ve yürümeye başladı. Ufuk çok kötü bir şekilde durmuş ona bakıyordu. Yanından geçerken Arda ona sırıtıp önüne döndü. Ben ona baktığımda ise gözlerinin rengi değişmişti. Beni görünce eski haline döndü ve bana gülümseyip ilerlemeye başladı. Biraz ilerleyince gölün oraya varmıştık. Arda beni gölün yanında bıraktı ve biraz su içmek için eğildi. Ona teşşekür ettim o ise homurdandı. Ufuk yanımda belirdi ve bana baktı.
"Yüzünü ve ellerini yıka" dedi. Gülümseyerek yüzümü yıkamaya çalıştım ama ellerim acıyordu. Bu aralar iyleşme sürem gecikmeye başlamıştı. Küçük ve sessiz bir inleme dudaklarımdan döküldü. Ufuk hemen bana döndü.
"Noldu?"
"Şey ellerim daha iyleşmedi"
"Bu tuhaf şimdiye kadar iyleşmiş olması gerekiyordu getir bi bakim"
Ellerimi ona uzattım. Dikkatlice baktı ve ellerimi suya daldırdı. Üstündeki kanları temizleyince yaralarım ortaya çıkmaya başladı. Kötü değildi sanki biraz iyleşmiş gibiydi. Ufuk bana biraz daha yaklaştı ve kafamı eğdi. Noluyor demeden soğuk su yüzüme değdi.
"Şu yüzünüde temizleyelim gerçektende katliamdan çıkmış gibisin"
Yüzüme nazikçe suyu değdirdi.
"Şimdi ellerini getir bakalım"
Ellerimi uzattım bit elini benin elimi kavradı. Elimde gıdıklanma hissetim. Elimi bıraktığında eski haline geri dönmüştü. Doğru ya o da melez bir büyücüydü. Diğer elimide iyleştirdi.
"Neden söylemedin?"
"Neyi?"
"Büyücü olduğunu neden bana söylemedin?"
"Aslında bilmemen en iyisiydi. Sihirbazlar arasında casuslar var. Bazı sihirbazlar cadılar için casusluk yapıyor. Bu yüzden ben ve müdür tek biliyoruz"
"Hm anladım ama artık onlarda biliyo saklamana gerek kalmadı"
"Evet" dedi gülümseyerek.  
Bana bir süre öylece baktı taki Arda gelene kadar.
"Hey ben acıkdım yiyecek birşeyler bulmalıyız"dedi. Ona katılarak:
"Aynen bende acıktım" dedim.
Ufuk bir süre yerinde öylece kaldı. Sanki birşey düşünüyordu.
"Birimiz yemek bulmaya öbürü de Yonca'nın yanında kalsın"
"Sıra sende sabah ben halletmiştim"dedi Arda.
"Tamam"
Ufuk hızlıca kalktı. Sinirli gözüküyordu. Ardayı kenara çekip birşeyler söyledi. Arda da ise onunla dalga geçer gibiydi. Dün geceden beri bu ikisinde birşey vardı. Neyi paylaşamıyorlardı ki?
-Ufuk-
Küfrederek ayağa kalktım. Bu Arda fazla olmaya başlıyordu. Resmen kıza yavşıyordu. Bi tane çakacan suratına. Onu Yonca'nın duymayacağı bir yere çektim.
"Bana bak Arda kıza dokunmicaksın seni öldürürüm"
"Ufuk sencede biraz fazla abarmıyor musun? Sonuçta onunla aranda hiç birşey yok"
"Senin de yok"
"Aslında var o gün o kızları öldürecekti. Ama benim sayemde öldürmedi. Beni önemsemese onları öldürürdü."
"Saçmalama" dedim ve yanından ayrıldım. Demek onu o gün o sakinleştirdi. Ben bile zorlanmıştım onu sakinleştirirken. Toprak patikaya çıktım ve ellerimi cebime koydum O kadar sinirlenmiştim ki önümdeki taşa sert bir  tekme attım. Ağaçlara bakarken ileride sesler duydum. İki kişi konuşuyordu seslerine de bakılırsa sanırım olamaz yoksa cadılar izimizi mi bulmuşlardı? Lanet okuyup görünmezlik büyüsünü yaptım ve sese doğru ilerledim. Tam da tahmin ettiğim gibi iki cadı konuşuyordu.
"Mekayı gördün mü?"
"Evet yüzü paramparça olmuş"
"Büyücüler çok zalimler ölmeyi hak ediyorlar"
"Ama başkanımız hariç o iyi biri"
Hızlıca geldiğim yönden geri döndüm. Onları uyarmalı buradan hemen uzaklaşmalıydık.
-Nick-
"Çalıların arasından çıkıp geriye doğru koşan salak çocuğa baktım.
"Tamam konuşmayı bırakabilirsiniz"
Şu tarafta gidiyoruz diyerek yolu onlara gösterdim. Arkadan Delayın sesi geliyordu.
"Toplanın millet gidiyoruz"
Evet gidiyoruz benim olanı almaya
-Yonca-
Oturmuş Ardayla okul hakkında konuşuyorduk. Bana okulda yaptığı çılgınlıkları anlatıyordu. Ufuk nefes nefese ormandan çıktığında hala gülüyorduk. Onu görünce hemen ayağa kalktık.
"Noldu?" diye sordum merakla.
"Cadılar yakınlarda sanırım izimizi bulmuşlar hemen buradan gitmeliyiz"
İçimi bir korku kapladı. Bir daha o adamı görmek istemiyordum. Bizden kalan bütün delilleri yok edip oradan ayrıldık. Ne varki ben çok acıkmıştım bu yüzden halim yoktu. Zorla koşuyordum. En sonunda dala takılıp yere sertçe düşünce kalkamayacağımı anladım. Ufuk anında yanıma geldi ve beni kucağına alıp koşmaya devam etti dünkü anı tekrar yaşıyormuş gibi. Tek farkla Arda yanımızda değildi o zaman. Bu sefer çok hızlı gidiyorduk, Ufuk beni sıkıca tutuyordu.  Biraz koştuktan sonra durduk ve arkaya baktık. O ara Ufuk da beni indirdi. Ona teşekür ettim. Kimsecikler yoktu.
"Hadi devam edelim az kaldı zaten"dedi Ufuk. Birlikte devam ettik. Gün batımından  önce bir tepeye geldik. Yıkılan kalenin enkazı çok net bir şekilde gözüküyordu. Tam tepenin ortasında büyük bir kaya vardı. Altında ise Yavuz abi bir ateş yakmış oturuyordu. Etrafında beyaz birşey dolanıyordu. Ne olduğunu hemen anladım o kadının bana verdiği kediydi. Onu güvenli bir yere götürmem gerekiyordu. Sevinçle Yavuz abinin yanına koşup ona sarıldım. Ona bişey olmamıştı çok şükür. O da bana sıkıca sarıldı.
"İyisin"
"Sende öyle"
Kafamı kolunun altına alıp saçlarımı karıştırdı.
"Yaa" dedim hemen. O ise kahkaha atmakla yetindi. Midemden gelen gurultu ve ağrıyla yüzümü buruşturdum.
"Ben açımm"
Yavuz abi kızar gibi Ufuk ve Ardaya baktı.
"Neden ona yemek vermediniz aa çok ayıp bu yemek yemezse bizi yer"
Arda ve Ufuk kahkaha atınca bir kez daha yüzümü buruşturdum.
"Tamam gel burada yemek için bir şeyler var" dedi ve biryere oturdu. Sevinçle onun yanına gittim ve oturdum.
  Hep birlikte yemek yedik. Çok acıkmıştım bu yüzden karnımı tıka basa doldurdum. Karnım ağrıyınca ayağa kalkıp gezi yapmaya karar verdim.
"Ben biraz gezinicem"dedim ayağa kalkarak. Erkekler olumlu anlamda başını salladı. Tepeyi ufak bir ağaçlık ikiye ayırıyordu. Gün batımını seyretmek için oraya yürüdüm. Gerçekten manzara süperdi. Tüm orman gözüküyordu. Ağaçların gölgeleri birbirinin üstüne düşmüş güzel bir manzara oluşturmuştu. Yanımda bir anda biri belirince korkuyla iki adım geri çekildim. Ama korkmama gerek kalmadı çünkü gelen Ufukdu. Ona gülümseyerek baktım.
"Merhaba" dedi sakince.
"Merhaba" dedim. Bir süre sessizlik oldu. En sonunda Ufuk bana doğru yaklaştı ve beni kendine döndürdü. Neler oluyor diyemeden Bana sıkıca sarıldı. Öyle bir sarıldıki bi sanki nasıl diyim bilmiyorum çok içtenlikle sarıldı.
"Çok korktum"dedi ve devam etti.
"Seni kaybettiğim zaman bir daha bulamayacağımı sandım"
Ellerimi yavaşça ona sardım.
"Bundan sonra seni hiç bırakmicam"
Bir şey söyleyemedim. Beni daha sıkı sardı. Boğuluyorum aq.
''Ufuk boğulucam sanırım"
Geriye doğru çekildi hemen. Bir kahkaha patlattı. Bende derin derin nefes aldım. O sırada Arda koşarak yanımıza geldi.
"Bir sorunumuz var"
"Noldu?"
"Gelip kendiniz görün" dedi ve ilerledi. Onun arkasından ilerledik. Yavuz abi ayağa kalkmıştı. Bizi görünce kayanın arkasına saklanmamız için işaret verdi. Kalenin olduğu tarafa bakıyordu. Ufuk benim kafamı tuttu ve içeri itti.
"Lanet olsun"
"Ufuk bende görmek istiyorum"
"Tamam ses çıkarma" dedi ve kafamı yavaşça kaldırdı. Görmemle ağzım bir oo şekli aldı. Hemen elimle ağzımı kapattım. Bu çok çok kötüydü. Görevi acilen bitirip şatoya geri dönmemiz gerekiyordu

Son Büyücü(Tamirde :D)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin