Evvet yeni bölüm hepiniz umarım iyi bir tatil geçiriyorsunuzdur. Keyifli okumalar vote ve yorumlarınızı bekliyorum
Ayağımda bir acı hissettim ve kanım suyun yüzeyinde gezindi. Birden kendime geldim. Lanet olsun göle girmiştim ve tam dibimde ayak bileğimi ısıran bir denizkızı vardı. Korkuyla ona diğer ayağımla bir tekme attım ve ayağımla kafasına bastım. Şerefsiz hemen geri çekildi. O arada Ufuk yanıma gelmişti. Beni kolumdan tutup koşmaya başladık. Ama benim bileğim yaralı olduğu için koşamıyordum. Bu yüzdende hızlı gidemiyordum. Arkama baktığımda bir grup denizkızının bize doğru yüzdüğünü gördüm. Çok korkunç gözüküyorlardı ama bileğim daha beterdi. En sonunda suyun içinde bir yosuna basıp kaydım ve düştüm. Denizkızları çok yaklaşmıştı ve Ufuğa korkuyla bakıyordum. Sanırım buraya kadarmış burada ölücektim hemde iğrenç yaratıklar tarafından parçalanarak. Kan kaybından olsa gerek gözlerim karardı ve bilincim kapandı. En son hissettiğim şey soğuk suydu.
-Ufuk-
Yoncanın bileği çok kötü görünüyordu ve o bayılmış suyun içine düşmüştü. Geriye dönüp onu kucağıma aldım ve hızımı kullanarak karaya ayak bastım. Bedenimin yarısı sırılsıklamdı ama bunu umursamıyordum çünkü Yonca benden daha kötü gözüküyordu. Bileğine baktım, cani yaratık dişlerini geçirebildiği kadar geçirmişti. Derinliğini ölçebilirsem onu iyileştirebilirdim. Soluklandım ve konsantre olmaya çalıştım. Suyun içinde hız kullanmak kolay değildi. Parmaklarımı yarasının üstünde gezdirdim ve derinliğini saptadım. Kemiğe kadar gelmemişti ama derindi. O yerlerin kapandığını hissettim. Gözlerimi açtığımda kapanmıştı ama suyun içindeyken kan kaybetmişti. Pis yaratık dişlerini damara geçirmişti çünkü. Onu şatoya götürmem gerekiyordu. Hepsi benim hatamdı ne derse desin onu bırakmamalıydım. Ateşi söndürdüm ve onu kucağıma aldım. Yorulmuştum bu yüzdende hızlı gidemiyordum. Gece olmuştu ve ay tim parlaklığıyla gökyüzünde yükseliyordu. Ayın ışıkları gölde yakamoz oluşturuyor ve büyüleyici gözüküyordu buna tabiki denizkızlarının lanet şarkılarıda eşlik ediyordu. Yinede bu şarkıları seviyordum. Geceyle birlikte harika bir uyum sağlıyordu. Onu daha fazla taşıyamayarak yere bıraktım ve kumlara uzandım. Çok yorulmuştum. Ona baktım. Siyah bukleli saçları kuma yayılmış zaten kum rengi saçları kum taneleriyle güzel bir uyum yakalamıştı.Sanki uyuyormuş gibiydi ve gülümsüyordu. Bir dakika bu kız niye gülümsüyor ki.
"Neden bana öyle bakıyorsun?"
Tüh yakalanmıştım ama kan kaybetmişti nasıl olurda birden aklıma gelen şeyle sevindim. Onu şatoya kadar götürmeme gerek yoktu zaten vücudu kendi kendine iyileşebilirdi (yaralar dışında).
"Sen nasıl görebiliyorsun gözlerin kapalı"
"Bilmiyorum sadece etrafı görebiliyorum"
"Yeteneklerin yavaş yavaş kendini gösteriyor"
"Sanırım" dedi ve gözlerini açıp devam etti.
"Yıldızlar çok güzel ve parlak" dedi ve bir hamlede oturma pozisyonuna geçti.
"Hey artık şarkı beni etkilemiyo sadece çok güzel bir şarkı gibi geliyo"
"Bana da öyle geliyo çünkü alıştım sende öyle"
-Yonca-
Dönüp ona baktım. Yeşil gözleri çok güzeldi. Bir süre birbirimize baktık. A napıyorum ben böyle dedi iç sesim ve kendime gelip kafamı utançla göle doğru çevirdim.
"Napıcaz şimdi?"diye sordum. Maksat ortamı değiştirmekti.
"Sen yine eski yerine gidiyorsun bende öyle"
"Neden? Artık şarkıları beni etkilemiyo"
"Olabilir ama ne olacağı belli olmaz"
Suratımı asıp ayağa kalktım ve o tuhaf deliğe doğru ilerledim. Arkamdan geliyordu. Ben içeri girince kapıyı kapatıp kilitledi.
"Nolursa olsun çıkmak yok"
"Off tamam" dedim. Emin olduktan sonra sönmek üzere olan ateşin başına gidip ateşle uğraşmaya başladı.
Saatlerdi oturuyordum ve çookkkk sıkılmıştım. Etraf çok sessizdi sadece kıyıya vuran ufak dalgaların sesi geliyordu. Ufuk saatler önce uyumuştu ama ne kadar uyumayı denesem uyuyamamıştım. Denizkızları bile şarkı söylemiyordu artık. Ay yükselmiş ve heryeri aydınlatmıştı.
Avucunu düz yap ve hafifçe üfle
Yine beynimin içinde bir ses duydum. Onun dediğini yapıp avucumu düzleştirdim ve hafifçe üfledim. Elimden parlak bir toz havaya karıştı ve kıvrımlı şekiller oluşturdu. Bu toz ışıkta sağlıyordu. Biraz daha yapmanın bir zararı olmaz diye düşünüp bir kez daha bir kez daha üfledim. Her seferinde farklı renkler ve şekiller oluşturuyordu. Deliğin içi bu tozlarla kaplanmıştı. Ayağımla tozları ittirip havada uçuşmalarını seyrettim. Parlak ışıklar rengarenk bir şekil oluşturuyordu. Bu şekil çok tuhaf gelirken gölün yanında bir kayalık görmüştüm. Tozlar o kayalığı resmetmişti sanki. Ama farklı olan birşey vardı. Kayalıkta bir kız oturuyordu. Ve yine aynı tuhaf melodi kulaklarımı doldurdu. Bu sefer melodiye ince bir ses eşlik ediyordu. O kayalığa baktım gerçektende orada bir kız oturuyordu. Bembeyaz bir kızdı renkli olan şey sadece siyah uzun düz saçlarıydı. İç güdülerim çığlık çığlığa tehlike işareti veriyordu. Korku içimi kaplamıştı. Şarkısında benden bahsediyordu ve bana bakıyordu. Yüzü tuhaf ve sakinleştiriciydi aynı zamanda sırıtıyordu. Beni kendine çağırmaya başlamıştı. Ona gidersem herşey çözülecekti sanki. Ufuk yerinden hafifçe kımıldadı ve sonra aniden kalkıp kayalığa baktı sonrada bana baktı.
"Az önce orada ne gördün?" Korkudan dilim tutulmuştu. İnce bir ses kafamın içinde yankılandı. O kızın sesiydi.
Söyleme yoksa sonuçları çok kötü olur
Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.
"Şey sadece bir denizkızı gördüm. Şarkı söylüyordu ve bana bakıyordu. Bu yüzdende biraz korktum"
Hızla toparlandı. Zaten sabah olmak üzeriydi. Kapımın kilidini açıp beni dışarı çekti. O kadar hızlı çekmişti ki ayağım tozların üstünden kaydı ve ona tutunmak zorunda kalktım.
"Bu tozlar ne böyle"
"Hiç canım sıkılmıştı bende böyle birşey yaptım. Eğilip tozlardan bir avuç alıp havaya serpti.
"Bunlar peri tozları neyse hadi hemen buradan uzaklaşalım"
"Neden noldu ki?"
"İçimde çok kötü bir his var. Burada fazla kalırsak iyi şeyler olmaz. Birşey yaklaşıyor yakında öğreniriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Büyücü(Tamirde :D)
FantastikÇok mutlu bir hayatım vardı. Hayatım bir anda karardı Önce annem ve babam öldü Sonra kasabaya taşındık Herşey o şatoyu görmemle başladı Ben dünyadaki son büyücüydüm