Bölüm 11

5.2K 301 18
                                    

Okuyucularım sizleri çoook seviyorum vote ve yorumlarınızı bekliyorum iyi okumalar bide bana İngilizce şarkı önerebilirmisiniz çok mutlu olurum

-Yonca-

Gözlerimi ovuşturarak yattığım yerden kalktım. Bugün bu şatoda ilk doğru düzgün günümdü. Kısa bir duş aldıktan sonra banyodan çıkıp üstüme siyah bir tişört ve bir pantolon geçirdim. Tararken bir şey farkettim. Kaşımdaki yara kaybolmuştu. Şaşkınlıkla aynaya baktım ve yaranın olduğu yere dokundum. Acımıyordu ve iz bile yoktu. Halbuki dün beni ağrıdan gebertmişti. Boş verip aşağıya doğru inmeye başladım. Şu hızlı gitmeye bende alışsaydım belki de bu kadar yavaş hareket etmezdim. Etrafta kimsecikler yoktu. Yemekhane de bomboştu. Kahvaltı yaptıktan sonra müdürün odasının yerini hatırlamaya çalıştım. Bu sefer kaybolmak istemiyordum.

O an tuhaf bir melodi kulaklarımı doldurdu. Ona gelmemi söylüyordu ve bedenimi sanki ele geçirmişti. Kalan son irademle bundan kurtulmaya çalışıp ters istikamete doğru yürümeye çalıştım. Bir anda önümde birşey belirince geriye sendeledim. Tuhaf melodi hemen kesildi. Önümde duran Ufuk'u görünce rahatladım. Bana yardım edebilirdi çünkü ne yapacağımı bilmiyordum.

-A günaydın Ufuk

-Sanada günaydın buraya sana ders programını ve dolabını göstermeye geldim dedi ve bana bir kağıt uzattı. Teşekkür ederek kağıdı elinden alıp derslere baktım. İlginç ilginç dersler vardı. Ona dönüp

-Şey herkes nerede? Diye sordum.

-Muhtemelen derstedirler ders saatinde etrafta kimse dolaşmaz buna izin yok hadi gel sana dolabını gösterim dedi. Peşinden gittim bu sefer hızlı gitmiyorduk yürüyorduk. Yürürken elimdeki ders programını daha detaylı incelemeye başladım. Toplamda yedi ders vardı ve her günün listesinin en altında gümüş renkle anlamadığım dilde birşeyler yazıyordu. Ufuk'a sormak istedim ama herşeyi ona sorup onu sıkmak istemiyordum. Bir dolabın önünde durduk. Üstünde altın rakamlarla 34 yazıyordu. Heyecanla dolabı açtım. İçinde bir sürü kitap ve malzeme vardı. Ufuk'a dönüp

-Dersler genelde ne zaman başlar?

-Saat 07:00 civarında bu yüzden erken kalkmak zorundasın. Dersler öğleden sonra genelde olmaz. Sadece salı ve perşembe günleri öğleden sonra iki ders olur. Bunlarda spor dersleri bak dedi ve elimdeki kağıtta o dersleri gösterdi.

Tuhaf zil sesi kulağımdaki doldururken Ufuk ortadan bir anda kayboldu. Buna alışmalıydım çünkü buradaki herkes tuhaftı. Elimdeki kağıtta tüm sınıfların yeri yazıyordu. İlk iki dersim Türler dersiydi. Ne garip bir ad acaba bu derste ne öğretiliyor diye düşünerek sınıfa doğru ilerledim. Sınıfa vardığımda ders zili çalmış öğrenciler sıralarına geçmişti. Etrafa baktığımda nerdeyse heryerin dolu olduğunu gördüm. Ayakta öylece dikilmiş yer ararken kenardan bir çocuk bana doğru bağırdı.

-Hey Büyücü melezin yanı boş oraya oturabilirsin dikkat et de seni ısırmasın dedi sırıtarak. Gösterdiği yere bakınca en arkada kapüşonunun yüzünü gölgelediği bir kız gördüm. Cılız bir kızdı ve çocuk öyle söylediği anda göz açıp kapayıncaya kadar çocuğun yanında belirdi ve yüzüne sert bir yumruk geçirdi. Ardından da

-Sana benimle uğraşma demiştim diye tınladı ve aynı hızla yerinde belirdi. Çocuk yanağını ovalarken bende kızın yanına korkak adımlarla ilerledim ve kısık bir sesle

-Şey ben oturtabilir miyim?

-Otur dedi sert bir sesle. Yavaşça yanına oturdum ve kitabımı masaya bıraktım. Kızın sertliği hoşuma gitmişti. Neden melez dediğini çok merak etmiştim ve merakıma yenik düşerek ona döndüm. Bir şey söylemeden mavi gözlerini bana dikti

-Ne istiyorsun?

-Sadece meraktan soruyorum sana neden melez dedi?

-Çünkü melezim aptal vampir ve sihirbaz.

-Ben Yonca dedim hafif gülümseyerek. Bana bakmadan devam etti.

- Rose dedi. Demek ki burada sadece Türk'ler yoktu.

O sırada sınıfa siyah pelerinli bir adam girdi. Herkes ayağa kalkınca onun öğretmen olduğunu anladım. Etrafa bakıp herkesi süzdü. Sıra bana gelince biraz bakıp oturun işareti yaptı. Herkes oturunca biden bir tık yüksekte olan masasına oturdu.

-Şimdi kitapların 23.sayfasını açıyoruz en son nerede kaldık Can

-Hocam Hayaletlerin özelliklerinde kaldık dedi. Hoca onaylar gibi başını salladı ve eline tebeşiri alıp tahtaya tuhaf bir sembol çizdi. Bu sembolü görünce içime bir ürperti geldi.

-Şimdi hayaletlerin özelliklerini bilen var mı?

Sınıftan çıt çıkmadı hoca anlatmaya devam etti.

-Hayaletler çok acımasız yaratıklardır. Kurbanlarını her türlü şeyle kendine çağırabilirler. Bir melodi veya hafif bir koku yeterlidir. Özelliklide büyücü kanının kokusunu alınca bunu yaparlar. Bu yüzden çok büyücü kaybettik arkadaşlar. Hayaletler cadılarla bir anlaşma yaptı. Kimse büyücüleri koruyamadı. Arden boyutunun en güçlü yaratıkları büyücülerdir bunları hepimiz biliyoruz değil mi?

Sınıftan onaylayan mırıltılar yükseldi. Hoca bana dönüp

-Kalk ayağa dedi. Utana sıkıla kalktım ve hocaya merakla baktım. Nede beni kaldırmıştı ki bu adam.

-O bir safkan büyücü değil mi ? dedi. Böyle olmamalıydı güçlü durmalıydım.

-Evet ben safkan bir büyücüyüm dedim ve kolumdaki lacivert işareti gösterdim. Şaşkınlık dolu mırıltılar sınıfı doldururken hoca elini kaldırıp susmalarını söyledi. Sesler bir anda kesildi. Az önceki çocuk bana zaten büyücü demişti neden herkes şaşırmıştı ki?

-O buraya getirebildiğimiz ilk büyücü. Hala onları koruma şansımız var ama unutmayın hayaletler sihirbazlarımda çekerler. Onların büyücüler kadar güçlü bir iradesi yoktur bu yüzden direkmen etki altına girebilirsiniz.

Sırama oturdum ve hocayı dinlemeye devam ettim. Bütün ders boyunca hayaletler hakkında bilgi edinmeye çalıştım. Sonuçta benim düşmanımdı ve düşmanlarımı iyi tanımam gerekiyordu. Ondan sora sihir tarihi ve değnek kullanma derslerine girdim. Büyücülerin değneğe ihtiyacı olmadığından ellerimle yapmayı denedim. Bir iki kere önümdeki bardağı havaya kaldırmıştım. Sadece iki dersim kalmıştı. Yanımdan geçerken Rosenin önünü kestim.

-Rose şu dersi biliyor musun? Dedim ve en altaki iki dersi gösterdim. Biraz baktı ve pes ederek

-Hayır daha önce hiç duymadım bu dersi kimsenin ders programında da yok sanırım büyücülere özel dedi.

-Tamam teşekkür ederim.

-Birşey değil diyerek gülümsedi. Aslında o kadardı sert biri değildi. En azından bana karşı. Dolabımın önüne gelip kapağını açtım. Bu derse hiçbir ekipman gerekmiyordu. Peki bu dersin öğretmeni kimdi? Burada kimse büyücü değildi ki?

Kendimi soru yağmuruna tutarken yanıma geleni fark etmemiştim. Kafamı kaldırdığımda Ufuk'u gördüm.

-Tam zamanında şu ders nedir biliyor musun? dedim kağıdı ona doğru uzatırken. Eline alıp baktı

-Evet

-Ne dersi o

-Büyücülük yeteneklerini öğrenme dersi

-Peki bu dersin öğretmeni kim

-Benim

Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Ama ama Ufuk büyücü değildi ki nasıl bana ders verebilir ki? Yoksa büyücü olabilir miydi

Son Büyücü(Tamirde :D)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin