Merhaba arkadaşlar eh artık okullae açıldı dersler daan büyük bir affalama yaşadım. Bölüm biraz geç geldi ama affedin bu arada bence yukarda paylaştığım şarkı çok güzel
Yani ben eve geri dönüyordum. Bu benim için büyük bir şok olmuştu.
"Nasıl yani eve mi gidiyorum?" diye bir nida atınca müdür ve Ufuk aynı anda bana tuhaf bir bakış attı. Ağzımı elimle kapatıp arkamı döndüm. Kendimi sakinleşirmeye çalışıyordum. Ama dışarısı tehlikelerle doluydu. Müdürle Ufuk konuşmaya devam ediyordu
"Yanınıza Ardayı da alın"
"Tek başıma halldebilirim"
"Yanınızda bir kişinin de olması daha iyi olur hem Arda en iyi sihirbazlarmızdan biri hızınıda iyi kullanıyor"
"Emredersiniz"
Ufuk bana gidelim işareti yaptı. Birlikte müdürün odasından çıktık.
"Neler oluyor?"
"Duydun işte göreve gidiyoruz ama kimseye söyleme"
"Ne görevi"
"Sizin eski evinizde ailenin tılsımlı eşyaları vardı onları getirmemiz gerek"
" Tılsım eşyalar ne işe yarıyor ki"
"Misal bu şatodan bir sihirbaza veya benim gibi kurt adamlardan birine tılsımlı bir nesne verirsen o tılsımın gücünü kontrol edebilir"
"Nasıl anlicaz peki tılsımlı olup olmadığını"
"Sadece büyücüler eşyaları hissedebilir merak etme onların alanına girdiğimizde seni çağıracaklardır"
"Bu yüzden ben geliyorum"
"Evet birde annen ve babanın evlilik yüzüklerini almamız gerek"
"Onlar niye?"
"Müdür onlarıda istedi bilmiyorum neyse sen şimdi git ve hazırlık yap bu gece yola çıkarız"
"Tamam"
Hızı kullanarak hemen yukarıya çıktım. Ne almam gerektiğini bilmiyordum. Ne kadar kalacaktık ?Yeme içme sorun mu?Yanıma telefonumu almalı mıyım? Kafamda sorular dönüp duruyordu. Ne yapsam ki diye düşünmeye başladım. Sırt çantamın içine yedek kıyafetler ve birkaç gerekli şey koydum. Çantam da hazır olunca ders saatine baktım. Büyücülük dersim vardı. Hızı kullanarak aşağıya indim ve bahçeye çıktım. Patikadan koşarak geçtim ve her zamanki ders yerine geldim. Ufuk kayaların birin üzerine oturmuş bekliyordu. Beni görünce kalktı ve bana doğru yaklaşmaya başladı. Biraz sinirlenmiş gözüküyordu.
"Şey özür dilerim biraz geç kaldın"
"Biraz mı? Tam tamına 30 dk geç kaldın 10 dakka sonra ders bitecek. Görevin derslerine engel değil"
"Tamam ya bir daha olmaz"
"Tenefüse çıkmıcaksın görevden önce öğretmem gereken şeyler var. Dışarısı tehlikeli"
Suçlulukla başımı eğdim. Evet derslerimi aksatmamalıydım.
"Gel" dedi ve onla yürümeye başladık. Biraz yürüdük hatta çok yürüdük ve ilk geldiğimde Ufuğu baygın bulduğum tepeye geldik. Rüzgar çok güzel esiyordu ve hava hafif kızıllaşmıştı.
"Burdan aşağı atlicaz"
"Ne! Delirdin mi sen? Hayatta atlamam"
" Yonca sana ancak bu şekilde öğretebilirim"
dedikten hemen sonra kolunu belime sardı ve kendine yaklaştırdı. Çok yakın olduğumuz için yüzğm kızarmıştı. Ona sıkıca sarıldım ve birlikte boşluğa düştük. Korkudan yüzümü omzuna gömmüş gözlerimi kapatmıştım. Yoğun havayı ve boşluğu hissediyordum ama bu çok uzun sürmedi. Biraz sonra havanın yoğunluğu azaldı yerini hafif ve serin bir rüzgara bıraktı.
"Gözlerini aç ve etrafına bak"
Yavaşça kafamı kaldırdım ve gözlerimi açtım. Ağzımdan bir şaşkınlık nidası döküldü. Hava etrafımızı sarmış bir küre oluşturmuştu. Hafif ve serin rüzgar da bu küre sayesinde oluşmuştu. Altımızda bir nehir geçiyordu ve şatonun manzarası gün batımıtla harika bir uyum sağlamıştı. Ufuğa baktım. Bana bakıyordu ama bakışları darklıydı. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Yüzünü bana doğru yaklaştırdı. Çok utanmıştım bu yüzden kafamı çevirdim. Eliyle çenemi tuttu ve kendine geri çevirdi.
"Benden utanıyor musun?"
"Hayır şey sadece" Hadi bir bahane uydurmam gerekiyordu.
"Gece olunca yola çıkacaktık güneş batıyo istersen gidelim"
Sırıtmaya başladı ve yüzünü geri çekti.
"Havayı kontrol etmek için önce onu hissetmen gerek. Panik yapmicaksın sadece hissediceksin teninde ve zihninde onu zihninde hissettiğin an işte bu şekilde bir küre oluşur" Yavaşça şatoya doğru ilerledik ve ders gördüğüm arka bahçeye geldik.
"Git ve eşyalarını al muhtemelen Arda kapıda bekliyordur"
"Tamam" dedim ve hızı kullanarak hemen oradan ayrıldım. Merdivenleri çıkıp kapıyı hızla açtım ve kendimi yatağa bıraktım. Nefes alış verişlerimin düzelmesi gerekiyordu. Daha önce hiçbir erkek bana bu kadar yaklaşmamıştı. Gelene kadar hava kararmıştı. Çantamu aldım ve aşağıya girişe indim. Kapıdan dışarı çıktığım anda onu gördüm. Yine mi bu beyaz kafa.
Beni görünce sırıttı ve yanıma geldi.
"Naber fıstık"dedi ve cevap vermemi beklemeden yanağımdan öptü. Ben şok ben iptal yüzüm kırmızının elli tonunu geçirirken görmesin diye kafamı yana çevirdim. Çevirdiğim tarafta Ufuğu gördüm. Yalnız bir gariplik vardı. Yüzü ifadesiz gözleride aman Allahım griydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Büyücü(Tamirde :D)
FantasyÇok mutlu bir hayatım vardı. Hayatım bir anda karardı Önce annem ve babam öldü Sonra kasabaya taşındık Herşey o şatoyu görmemle başladı Ben dünyadaki son büyücüydüm