Bölüm 20

3.9K 240 58
                                    

Biraz geç geliyo bölümler biliyorum ve kısa oluya ama telefondan yazmak çok zor ve yazım yanlılı olursa lütfen bana bildirin umarım beğenirsiniz sizleri çok seviyorum keyifli okumalar
  Yumruğunu sıktı ve gözlerini kapattı. Geri açtığında eski haline geri dönmüştü. Yüzü biraz öfkeli gibiydi. Bize doğru geldi ve beni kolumdan çekiştirmeye başladı.
"Ufuk dursana"
"Hadi hadi daha yolumuz uzun"
Patikada yürümeye başladık. Ufuk önde ben arkada yanımda da Ardayla yürüyorduk. Çıkışa yaklaştıkça içime bir ürperti geliyordu. Sanırım korkuyordum ve bu korku beni sarmaya başlamıştı. Arda kulağıma eğilerek:
"Noldu şimdi buna?" dedi.
"Bilmiyorum ki garip davranıyor"
"Aynen"
  Çıkışta bizi sarı salgalı saçlı zarif bir kadın duruyordu. Üstündeki tozpembe elbise beline tam oturmuş, elbisenin puf eteği onunla güzel bir uyum yakalamıştı.
"Ben leydi Nora hazırsanız kapıyı açıcam"
"Hazırız"dedi Ufuk. Karadeliği andıran yuvarlak bir kapı açıldı. Ufuk ve Arda geçti ben tam geçecekken kadın elini önüme koydu ve beni durdurdu.
"Sen büyücüsün geçmene gerek yok Ufukla Arda dünya boyutunda da gözükmek için geçdiler"
"Tamam"
Kadın gülümsedi ve kapıyı kapattı. Arkasından Ufuk ve Arda belirdi. Ufuk arkasını dönüp bana baktı.
"Çıkıyoruz buradan sonrası tehlikeli her sesi her hareketi dinlemek ve hissetmek zorundayız. Ayrıca fazla gürültüde yapmamalıyız." dedi soğuk bir şekilde. Gerçkten de bir garip olmuştu. Son kez arkamı dönüp şatoya baktım. Belkide geri dönemezdim. Ufuk ilk adımı atıp bariyerden çıktı ardından Arda ve son olarak ben çıktım. Çıktığıma çok pişman olmuştum. Hava soğuktu yada benim üstümdeliler inceydi. Koşarak önden yürüyen Ufuğun yanına vardım.
"Ufuk"
"Efendim" bana bakmadı bile direk yola bakıyor ve sadece yürüyordu.
"Bariyerin içi her zaman sıcak mıdır?"
"Genelde geç kış yaşanır çünkü arden ve dünya arasında zaman farkı vardır neden sordun?"
"Şey sadece"
"Hava soğuk ve üşüdün" diye tamamladı. Olumlu anlamda başımı salladım.
Çantasından bir ceket çıkarıp bana uzattı. "Bunu giy seni ısıtır"
  Elinden kaptığım gibi hemen ceketi giydim. Biraz ısınmıştım. Ufuğu yandan yandan süzmeye başladım. Pelerinini giymemişti sanki dünyadaki gençler gibi olmuştu. Siyah pantolon,siyah tişört ve gri kapşonlu bir ceket. Sırtındaki siyah sırt çantasıda ona ayrı bir hava katmıştı.
-O sırada cadıların şatosu-
  Meka heyecanla başkanın kapısını çaldı. İki aydır aradıkları kızı sonunda bulmuşlardı. İçeriden kalın ses "Gel" komutunu verdi. Başkana oldulça saygılı davranmaları gerekiyordu. Cadı şapkasını çıkadı ve elinde tuttu.
"Söyle"dedi genç adam. Bu yaşta onları yönetmesi bile bir mucizeydi. O kurtarıcı olarak gönderilmişti sanki.
"Efendim büyücü bariyerin dışında"
  Genç adamın gözleri şaşkınlıkla açıldı. Aniden ayağa fırladı.
"Hemen ekibini topla ve pusu yerlerini kur. Biri onları izlesin. Ve kesinlikle öldürmeyin. O kız bana lazım."
"Emredersiniz"
-Yonca-
  İçimde acayip bir kötü his vardı. Orman fazla sessizdi ve sadece bizim bastığımız yaprakların sesi geliyordu. Biraz gittikten sonra etraf tanıdık gelmeye başladı az sonrada açıklığa çıktık. O iki kızı burada korumuştum ve cadıları ilk defa burada görmüştüm. Ufuğun kurtadam olduğunu ve cadılarla savaştığını hatırladım. Oda burada olmuştu. Açıklığı geçtik ve patikada yürümeye başladık. İlerde kasabanın küçük evleri gözüküyordu. Yürüdüğümüz patikanın kenarlarında buğday tarlaları vardı ve her rüzgar estiğinde tuhaf bir ıslık sesi çıkıyordu. Etraf karanlıktı ve benim tek gördüğüm ilerdeki tanıdık evin ışıklarıydı. Orası teyzemlerin eviydi. Gülümsedim uğramaktan bir zarar gelmez herhalde. Ufuğa yavaşça yaklaştım.
"Ufuk?"
"Efendim"
"Şey teyzemlere uğrayabilir miyiz?"
Durdu ve bana döndü.
"Eviniz burada değil mi?"
"Hayır evimiz merkezde"
"Ah olamaz"
Aklıma gelen fikirle tepemde bir lamba yandı.
"Aslında teyzemlere gitsek bize araba verebilirler"
"Tamam o zaman oraya gidelim"
  Teyzemlere yaklaştıkça içim kıpır kıpır oluyordu. Uzun zamandır onları görmemiştim. Küçük Melis, Yavuz abi hepsini çok özlemiştim ailemden kalanlardı onlar. Evin önüne gelince Arda ve Ufuk merdivenlerin aşağısında durdular. Bende iki basamaklı beyaz merdiveni çıkıp kapıyı iki üç kere tıklattım. Biraz sonra kapıyı Yavuz abi açtı. Gözlerinin altı mosmor olmuştu beni görünce yorgun gözleri şaşkınlıkla açıldı.
"Senin burada olmaman gerekiyordu şatodan neden çıktın?"
"Şatoyu biliyor muydun?"
Arkamdakilere baktı ve kapıyı açtı.
"Çabuk içeri girin gözcüler fark edecek"
Onlada bakıp içeri girdim. Arkamdan geliyorlardı. Koridoru geçip salona geldim.
Teyzem,Melis, eniştem ve diğerleri hepsi oradaydı. Oturmuş televizyon seyrediyorlardı. Teyzem ve eniştemin yüzleri beni görünce bembeyaz oldu ve gözleri aynı Yavuz abininki gibi açıldı.
"Yonca" dedi teyzem ve gelip bana sımsıkı bir şekilde sarıldı.
"Canım benim neden şatodan çıktın buralar çok tehlikeli"
"Şatoyu biliyordunuz ve bana söylemediniz"
"Tabikide biliyorduk geç otur sana herşeyi anlatıcam"
Ben otururken Ufuk, Arda ve Yavuz abi odaya girdiler. Eniştem kalktı ve Ufuk ile Ardayla tokalaştı. Onlarda oturduktan sonra teyzem konuşmaya başladı.
"Ufuk neden buradasınız?"
"Tılsımlı eşyalar için göreve çıktık"
"Buralarda gözcüler var gelmeniz çok tehlikeli" Araya girerek teyzemin sözünü kestim.
"Şatoyu biliyorsunuz"
"Evet çünkü annende orada eğitim gördü. Babam ve annem sihirbazlardı ama soyumuzda büyücü kanı vardı. Annen o kanı taşıdığı için safkan bir büyücü olarak doğdu. Babanlada şatoda tanışmışlardı zaten"
  Dışarıdan sesler gelmeye başlamıştı. Teyzem korkuyla kapıya baktı ve ayağa kalktı.
"Çabuk olun sizi saklamamız gerek"
  Teyzemin peşinden odanın köşesine gittik. Duvarı göstererek
"Girin" dedi. Duvarın içinden nasıl geçicez diye düşünürken Ufuk ardından da Arda girdi. Sonra içerden bir kol çıktı ve beni yakaladığı gibi çekti. Tabi bu kişi Ufuktan başkası olamazdı. Beni kendine doğru çektiği için ona çarptım. Yüzüm kızarmadan hemen yanından ayrıldım. Ona baktığımda sırıtıyordu. Duvara yaslanıp oturdum ve dinlemeye başladım. Girdiğimiz boşluk dışında heryer kapalıydı. Herhalde sihirbazlık numaralarından biriydi. Biz girdikten biraz sonra kapı gürültüyle açıldı. İçerden bağırış çağırışlar geliyordu. Bir süre öylece devam etti ve sonra kapı kapanma sesi geldi. Teyzem kafasını girdiğimiz yerden uzattı.
"Hadi çıkın bakalım"
Üçümüzde teker teker çıktık.
"Hemen buradan gitmelisiniz" dedi teyzem.
"Bizde onun için gelmiştik ,teyze eve geri dönmem gerekiyo"
"Anladım" dedi ve Yavuz abiye dönüp:
"Yavuz arabayla onları bırak ve geri getir"
"Tamam anne"
   Yavuz abi dışarı çıkarken bizde onun arkasından kapıya ilerledik. Ufuk ve Arda teşekkür ederek arabaya ilerlerlediler. Ben teyzeme döndüm ve sıkıca sarıldım. Oda bana sarıldı. Gözümden bir damla yaş akarken geri çekildim ve teyzeme baktım. Oda ağlıyordu ona veda ettim ve arabaya ilerledim. Araba çalışırken benim tek düşündüğüm ailemden son kalanları geride bıraktığımdı.
****
Güneşin ilk ışıkları gözüme vurunca yerimden gerinerek kalktım. Hala arabadaydık. Yavuz abi yanımdaki koltukta uyuyordu arabayıda Ufuk kullanıyordu. Ufuğun yanındaki koltukta da Arda dışarıyı seyrediyordu.
"Gelmedik mi daha?" dedim uykulu bir şekilde. Arda geriye dönüp sırıttı. Ufuk Ardayı eliyle dürtüp cevap verdi.
"Yavuzun çok uykusu gelmişti. Navigasyonu açıp bana devretti."
  Camdan dışarıya bakınca merkeze geldiğimizi gördüm. Etraf ne kadar da tanıdıktı. Bizin mahalleye girince Ufuğa evimizi tarif ettim. Kapının önünde durdu. Yavuz abiyi kaldırıp arabadan indik. İşte eskiden yaşadığım yer tam karşımdaydı. Annem ve babamı hatırlayınca ağlamamak için kendimi zor tuttum. Anahtarı deliğe sokup kapıyı açtım. Kapı gıcırtıyla açıldı. Evimiz soğuktu eşyaların üstü örtülmüştü. Onlara döndüm.
"Bence dağılıp arayalım ben annemlerin odasına bakıcam sizde diğer odalara bakın."
  Üçüde olumlu şekilde kafasını sallayınca annemlerib odasına çıktım. Tahta basamaklar gıcırtılı sesler çıkarıyordu. Diğerleri aşağıdaki odaları aramayı seçmişlerdi. Üst katta sadece ben vardım. Koridorun sonundaki kapıya doğru ilerledim. Ayak seslerim üst katın sessizliğini bozuyordu. Kapıyı açtım ve içeri girdim. Annem ve babamın eşyalarını teker teker dağıtmadan aramaya koyuldum. Tam çıkacakken aklıma bişey geldi. Babam bana küçüken perdeyi göstermiş ve şöyle demişti.
"Buradan ayrılıp bir daha geliceksin o zaman bu perdeyi tüm gücünle çek"
  Perdeye doğru ilerledim ve tutup sıkıca çektim. Perde ve korneji düştü. Onlarla birlikte bir ufak bir yüzük kutusu düştü. Elime alıp içini açtım. İçinde çok güzel iki tane yüzük vardı. Birinin taşı mavi diğerininkisi pembeydi. Sanki yüzüklerin etrafını sarmaşık gibi bişey sarmıştı. Bunlar annem ve babamın evlilik yüzükleriydi. Ben hayran hayran bakarken yanıma birinin yaklaştığını fark etmemiştim. Enseme soğuk nefesi değiyordu.
"Aferin sana aylardır bulamadığımız şeyi buldun"

Son Büyücü(Tamirde :D)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin