Ya çok özür dilerim ben unutmuşum yayınlamayı aptal ben işte neyse iyi okumalar
-Yonca-
Etrafa bozuk et ve küf kokusu hakimdi. Gökyüzü gri bulutlarla kaplıydı bu yüzdende etrafta bir loşluk ve hafif karanlık vardı. Evlere baksan normal bir şehir gibi düzenlenmişti fakat çoğu yıkıktı. Yıkıntıların arasından bir şey fırladı. Bu ani hareket sonucunda korkup iki adım geri zıpladım. Küçücük daha 4 yaşlarında bir erkek çocuk fırladı ve yürümeye başladı. Yüzü ,gözü ve elbisesi kanla kaplıydı. Bir an dönüp bana öylece baktı sonrada dönüp gitti. Yerde yatan Ufuk,Arda ve Yavuz abiye baktım. Neden uyanmamışlardı ki. Bu çok tuhaftı uyanmaları gerekiyordu. Ufuğu dürtmek için yanına gittim. Zaten uyanıktı sadece yerden kalkmamıştı. Ona elimi uzattım yerden kalkması için. Elimi yakalayıp çekince dengemi kaybettim ve bende düştüm. Allahtan onun üstüne düşmemiştimde rezil olmamıştım.
"Salak mısın? öyke aniden çekilir mi?"
"Sende mal mısın? Cılız şeyin tekisin zaten bide kalkmama yardım etmeye çalışıyorsun tabiki düşersin"
"İltifatın için teşekkürler"
"Ben iltifat etmedim ki"
Sinirle ona baktım. Ne kadar da gıcıktı. Yerden kalkıp diğerlerinin yanına gittim. İkiside uyanmamıştı.
"Neden uyanmıyorlar?"
"Havadan olmalı"
"Nasıl yani?"
"Buranın havası Ardeninki gibi temiz değil. Biz büyücü kanı taşıdığımız için birşey olmuyor ama o ikiside sihirbaz bu yüzden alışana kadar uyanamazlar."
"Onları dışarı taşımalıyız" dedim ve Arda'nın yanına ilerledim. Kollarından tutup onu en azından sürüklemeye çalıştım ama Ufuk hemen yanıma gelip bana engel oldu.
"Bırak onu ben hallederim Yavuzun yanında dur ona bişey olmasın. Sana az öncede demiştim cılızsın gücün yok senin belin falam ağrır sonra"
"Uyuz" dedim ve Yavuz abinin yanına gidip beklemeye başladım. Bölgenin dışı buradan gözüküyordu. Dışarısı nedense günlük güneşlikti. Ama bölgenin içlerine doğru hava daha da kararıyordu.
Ufuk gözden kaybolmuştu artık onu göremiyordum. Yavuz abinin yanına oturup beklemeye başladım. Saniyeler birbirini kovalıyor dakikalar geçiyordu. Her dakika bitiminde içime daha da büyük bir korku kapılıyordu. Ama Ufuk daha dönmemişti. Etraftan iki üç tane ruh geçip gitmişti. Hatta biri neredeyse elime basıcaktı. Yavuz abinin görünmezliğinin kaybolması an meselesiydi çünkü ne kadar vakit geçtiğini bilmiyordum.
Bir koşma sesi yankılanıyordu etrafta. Birden yıkıntıların içinden en az on tane ruh fırladı. Bağırmamak için ağzımı kapattım. Hepsi tek bir yere bakıyordu benim arka tarafıma. Bende dönüp arkama baktım. Bu bir cadıydı burada ne işi vardı böyle? Ruhların sırıttıpını gördüm. Cadı korkmuşa benziyordu. İyi bakınca arkasından bir sürü ruhun onu kovaladığını gördüm. Zavallı ölücekti muhtemelen. Yaşlı bir kadın sırıtarak ona bakıyordu. O yaklaşınca üstüne saldırdı ve kolunu koparıp attı. Dehşetle olanları seyrediyordum. Diğer ruhlarda saldırınca cadı kadını göremedim. En sonundaonu bırakınca içlerinde bir ruh yükseldi. Cadının üstü başı yırtık ,saçları dağınık ve yüzü gözü kan olmuş bir şekliydi. Ruhlar geldikleri gibi tekrar gitmişlerdi. Cadıdan kalanlara bakınca artık onun bir beden olmadığını anladım. Bu Ufuk nerede kalmıştı acaba diye düşünürken bir anda Ufuk yanımda belirdi.
"Nerd"demeden ağzımı kapattı.
"Vaktimiz azaldı şimdi sırası değil hem sesini duyabilirler çok bağırıyorsun. Ona ölümcül bir bakış fırlattım. Ağzımdan elini çekti ve Yavuz abiyi kaldırdı. Zorlanmış gibiydi çünkü yüzü tuhaf bir hal almıştı. Bana birşey söylemeden hızla gitti. Ben tek başıma kalmıştım. Neden burada bu cani ruhların yanında beni bırakmıştı ki? Biraz korkmaya başladım. Ortalarda bir yere oturmam gerekiyordu çünkü ruhlar bir anda fırlayıp çıkıyolardı. Hava karamaya başlamıştı. Burada oturup bekleyemezdim. Ayağa kalkıp yürümeye başladım. İlerdeki temiz gökyüzüne doğru ilerliyordum. Bölgenin dışı hala güneşliydi. Etraftan tuhaf sesler geliyordu. En sonunda beni sıçratıp bağırtıcak bir ses duydum. Çok korkunç kulak tırmalayıcı bir ses tam kulağımın dibinde bir çığlık duydum. Arkamda bugün gördüğüm küçük çocuk vardı ve bana bakıyordu. O sesi duyunca bende bağırdım ve bir anda bir sürü ruh dışarı fırladı. Etrafa şaşkın şaşkın bakıyorlardı çünkü beni göremiyorlardı. Sadece şu küçük oğlan çocuğu beni görebiliyordu galiba çünkü gözlerini üzerime dikmiş bana bakıyordu.
"Anne sen misin?" dedi ince sesiyle. Bu çocuk ne söylüyordu böyle. Ağzımı açtım ama ne söyleyecektim ki ona bu yüzden geri kapattım. Bana üzgün gözlerle bakıyordu. Of çok üzülmüştün şimdi acaba bana birşey yaparmıydı?
"Anne?" dedi birkez daha ve bana doğru yaklaşmaya başladı. O an farkettim ki diğer ruhlarda durmuştu ve ona bakıyorlardı. O ise sadece bana bakıyordu. Çok geçmeden benim burada olduğumu anlayacaklardı. Ama onu bırakıp kaçıp gitmek istemiyordum. Birşey söylesem benim yerim anlaşılacaktı. En sonunda bir ruh benim tam önümden atladı ve yere düştü. Anlamışlardı.
"Anneme zarar vermeyin!" diye bağırdı küçük çocuk. Ruhlar teker teker atlamaya başladılar. Bende geri çekiliyordum. En sonunda biri koluma tırnaklarını geçirdi ve görünmezliğim kalktı. Geçirdiği yer feci şekilde acıyordu. Tüm ruhlar durup sırıtmaya başladı. Arkama baktım dış bölgeye az kalmıştı. Hızı kullanarak oraya vardım tam çıkıyorum derken bir anda birşeye çarptım ve yere düştüm. Dış bölgeye gidilmiyordu sanki görünmez bir duvar vardı. Tekrar geçmeyi denedim ama olmuyordu geçemiyordum. Tekme attım yumrukladım ama nafile olmuyordu çünkü. Arkama dönüp bakınca ruhların yaklaştığınu fark ettim. Sanırım sonum gelmişti artık burada ölecektim. Duvara yaslandım ve gözümü kapattım. Mümkün olduğunca acısız olmasını istedim. Gözlerimi açtığımda biri bana çok yaklaşmıştı. Bir anda geri arkadan biri kollarını bana doladı ve beni geriye dış bölgeye çekti. Ordan çıkınca ruhlar tuhaf bir ses çıkardı ve dağılıp gittiler. Sadece o küçük çocuk oradaydı. Bana üzgün bir şekilde bakıyordu. Beni kurtaran kimse ona doğru döndüm. Ufuğu bekliyordum ama kızıl saçlı bir çocuktu beni kurtaran. Kafamı hemen çevirip küçük çocuğun yanına gittim.
"Beni burada bekle tamam mı? Geri dönücem"
Olumlu anlamda başını salladı ve yere oturdu.
"Onlardan biriyle iletişim mi kurdun?" diye bir ses geldi arkadan. Ona döndüm.
" Kurtardığın için sağol" dedim ve küçük çocuğa bakarak ekledim.
"Beni annesi zannediyor"
"İlk defa böyle birşey görüyorum"
"Şey arkadaşlarımı arıyordum"
"Onlarda seni arıyordu"
"Gördünüz mü onları?"
"İlerde kampları var. Bana şu fotoğrafı verdiler görürsen getir dediler"
"Tam olarak nerede?"
"Seni götürim ben" dedi ve beni kucağına aldı. Hop hop noluyo? demeden hızı kullandı ve kamp yerine vardık. Ufuk ve Yavuz abi oturmuşlardı. Çocuk beni indirdiği anda hemen toparlandım.
"Sanırım aradığınız kız bu" dedi beni işaret ederek. Ufuk anında ayağa kalktı ve çocuğa sert bir ifadeyle baktı
"Evet onu nerde buldun?"
"Bölgenin en dış kısmında tabi bariyeri geçememişti"
"Teşekkür ederiz" dedi Ufuk ve bana baktı.
"Neredeydin? Sana bişey oldu diye çok korktuk"
"Sen neden beni yalnız bıraktın?"
"Yavuzu bariyerden geçirmek çok zordu. Senide geçiremeyebilirdim. Geldim ve biraz dinledim fakat geri döndüğümde yoktun"
Başımı suçlu bir çocuk gibi eğdim.
"Ben özür dilerim"
Elini omzuma attı ve kafamı eğip saçlarımı karıştırdı.
"Noluyo be?"
"Bu senin cezan"dedi Ufuk ve Yavuz abiye baş parmağını kaldırarak işaret etti. Aynısını Yavuz abide yaptı. Bir eksiklik vardı. Tabi ya Arda yoktu.
"Arda nerede?"
"Neden onu soruyorsun?"
"Burdayım"dedi arkadan bir ses. Ona doğru döndüm. Elinde birşeyler vardı.
"Yemek mi o?"dedim heyecanla. Çok acıkmıştım.
"Evet"dedi bir kahkaha atarak. Birlikte birşeyler yedik. Aklıma o küçük çocuk geldi. Oda acıkmışmıdır acaba diye düşümdüm. Belkide acıkmıştı. Birşeyler hazırladım ve kamp yerinden ayrıldım. Neredeydi unutmuştum. En sonunda onu buldum. Beni görünce heycanla gülümsedi.
"Annneee" diye bağırdı. Gülümsedim ve bariyerin yanına yaklaştım.
"Acıktın mı?" Yüzünü buruşturdu.
"Evet"
"Al bakalım" deim elimde hazırladığım şeyleri bariyerden içeri sokarak. Sanırım geri içeri girilebiliniyo fakat çıkılmıyordu. Vay be dedim kendi kendime. Küçük çocuğun yemek yiyişini seyrettim. Canım benim çok acıkmıştı galiba.
"Onunla iyi anlaşıyorsun"dedi tanıdık bir ses. Kim olduğunu çözemediğim için arkamı döndüm. Gelen kişi
"Nick" dedim sinirle
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Büyücü(Tamirde :D)
FantasyÇok mutlu bir hayatım vardı. Hayatım bir anda karardı Önce annem ve babam öldü Sonra kasabaya taşındık Herşey o şatoyu görmemle başladı Ben dünyadaki son büyücüydüm