"Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin, sonra O'na tevbe edin ki, üzerinize gökten bol bol bereket indirsin ve sizi kuvvetinize kuvvet katarak çoğaltsın. Gelin günahkâr olarak dönüp gitmeyin." Hud 52.ayet
Hz. Hud Peygamber döneminde yaşayan Ad kavmi, tarım ve bağcılıkla uğraşıyor bu sebeple bolca yağmura ihtiyaçları oluyordu. Ancak ne var ki, yağmur beklediği gökyüzünün sahibi YARADAN'A kulluk etmekten acizlerdi...
Çölde yaşayan bu kibirli kavme, umut kapısını Hz. HUD ile aralatan Yüce Allah, Peygamber aracılığıyla onlara Allah'tan mağfiret dilemelerini, tevbe etmelerini emretti. Böyle yaptıkları takdirde O Yüce Yaradan bol bol yağmur indireceğini, çöllerini bereketlendireceğini, izzet, şeref ve itibarlarının artacağını vaad etti.
Kavmini bu ilahi kelam ile müjdeleyen Peygamber'e inanmayan Ad kavmi, üstüne kibirlenip, Peygamber'i akılsız, sapkın ve yalancılıkla suçladı.
Allah'ın Peygamberine inanmayan bu kavmi defalarca uyaran Hz. Hud, sonlarının kötü olmasından korktu ve "Gelin günahkar olarak dönüp gitmeyin" diyerek uyarılarına devam etti.
......
Peki ya bizim günaha batmış, yağmur bereketinden mahrum kalmış amel defterimiz? İstemez miyiz Allah'ın bizi de böyle müjdelemesini? İstemez miyiz şu kurumuş imanımızı rahmetiyle şereflendirmesini? İstemez miyiz kibirden, nefretten, öfkeden, kinden küf tutmuş nefislerimizi pür-i pak eylemesini?
Belki dilimizle "Sen sapıksın, yalancısın!" dediğimiz bir Peygamber yok karşımızda ama, icraatsizliğimizle bunu demiş olmuyor muyuz? Böylesine sürekli iman havuzuna dalmamız için müjde veren Yaradan'ın ayetlerine kulak vermeyerek aynı duruma düşmüş olmuyor muyuz?
Sürekli tevbeden, mağfiretten uzak yaşamıyor muyuz? Onlar da tevbe etmedi.. Bizler de tevbe etmeyerek (Allah muhafaza) Ad kavmine mi benzemek istiyoruz...
Allah'ım affet deyip intihar etmek, Allah affeder deyip zina yapmak, Allah affetsin ama deyip küfrü basmak, Allah günah yazmasın ama diyerek her suçu işleyerek tevbe etmiş olmuyorsun/olmuyoruz kardeşim..
İşte nasuh tevbesi de burada devreye giriyor. Bir daha isteye isteye, bile bile o günaha dönmeme şartı ile samimi, gönülden tövbe etmektir.. İşte o zaman o bereket yağmurları bizimde gönüllerimize yağacaktır...
.......
Küçük tefsir kokulu yazılarıma devam etmemi ister misiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gençliğe Hitaben
RandomAllah Rasulü s.a.v zamanında yaşamış olsaydık, gençliğin ne kadar değerli ve bir o kadar da mühim mesele olduğunu görürdük. Şu an da ki gençlik, ipleri sıkıca tutan DİN DÜŞMANLARININ elinde.. İşte bu ipleri koparmanın tek yolu KURAN, SÜNNET ve TEB...