Sevgili canlar, arkadaşlar ve okurlarım.. Biliyorum benden geç gelen bölümlerden dolayı çok çektiniz. Disiplinliği bir türlü kitaplarıma yansıtamadım biliyorum. Hepinizi beklettim, bekletiyorum da.. Ne desem mazeret yerine geçmeyecek belki biliyorum.
Başka işlerim, projelerim, yoğunluklarım, şuydu buydu demeyeceğim. Şuan içinde bulunduğum hal daha farklı. Fazla duygusal ve derin düşünceler içerisindeyim.
Köye tayin olduğumuz iki senedir, ölümle sıkça burun buruna geliyoruz. Ölmek.. Ömrün bitiyor, vaadin doluyor.. Ancak nasıl ölmek? Ne şekilde ölmek.. Ölmeden önce o anın acısını yaşamak o kadar zor ki. Üstelik kendin için değil yanındaki yoldaşın için duyduğun derin korku var ya.. İşte o çok beter bir şey. Anlatılmıyor yaşanıyor...
Ölüm hak.. GİDİLECEK YER BELLİ.. AMA CANLI CANLI YANIŞINI İZLEMEK APAYRI BİR ŞEY. BUNU ANLAYABİLMENİZİ BEKLEMİYORUM. YAŞANMADAN BİLİNMİYOR.
Köyün berbat şartlarından ötürü arabanın sürekli zorlanması, koku saçması ve motorunun O AN ARABAYI İSTOP ETMESEK yanacak kıvama gelmesi ve sesler çıkarması.. İkindi vakitlerinde kar buzundan dolayı arabanın kayması, bir yanın uçurum ve araba daire çiziyor...
O an sığındığın tek şey ne? DUA.. BİTTİ DİYORSUN HER ŞEY BİTTİ. VAKİT GELDİ. TÜM GÜNAHLARIMIZI AFFET, BİZİ YANINA TEMİZ OLARAK AL ALLAH'IM.. diyorsun.
O kısacık saniyede tek düşündüğün şey bu. Ne mal, ne varlık, ne internet, ne kitap, ne yemek, ne okul, ne para, ne gelecek, ne kariyer ne de başka bir şey. İşte hayat böylesine oyalanma yeri. Böylesine boş.. Son anında hiç birini düşünmeyeceksin.. Ama düşünmeyeceğimiz şeyler için ne çok üzülüyor, ne çok çaba gösteriyoruz değil mi?
İşte o kaymadan son anda Rabbimin müsadesiyle durdurabildik arabayı. Kalbimden bir şeyler kopuyor ama arabayı süren yoldaşım benim adıma daha fazla korkmasın diye ses çıkarmıyor, olabilecekleri düşünüyorum sessizce.. Hamdolsun atlattık. Bir de bunun dönüşü var ki, akşam 9 dönüş saatimiz..
Evin yoluna kadar sakince dualarla geldik. Köy lambaları da yanıyordu. Lamba dediysem şehir lambaları kadar çok değil. Bir iki tane işte. Tam evin yoluna girdik tüm lambalar söndü ve arabanın ışığıyla olabildiğince görmeye çalıştık. Eve giden yolda bildiğiniz kaymak asfalt yol değil. Çamur içinde ve şuan kardan dolayı buzlanmış bir köy yolu. Çıkmaya çalıştıkça çıkamadık. Geri vites yapıyoruz, yeniden hızla çıkmayı deniyoruz yine aynı noktada kalıyoruz ve arkaya doğru kayıyoruz. Geri vites yapıp hızla çıkmaya çalışılmazsa, yokuşta kalakalıyor araba.. Taktik bu yani.
1 denedik, 2 denedik, 3 denedik, 4 denedik sonunda biraz daha fazla çıkabildik ancak artık arabadan kokular gelmeye başladı. İlk kez yaşamadık bunu ama her seferinde ilkmiş gibi oluyor insan.. Boşver dedim, inelim yürüyelim, kalsın araba burada.. Sabah getiririz gündüz gözüyle. Zaten mecbur artık inmemiz gerekiyordu. Ve eğer inmeyip, denemeye devam etseydik motor yanmak üzereymiş.. Motor yanarsa arabanın tüpüne de denk gelirse Allah muhafaza arabada yanabilir.. İndik arabadan arabada acayip sesler geliyor. Önce bu sesi dağdan gelen ayı sesi sandık. Zira bu havalarda aç kalıp evlere inebilirler.. Ortalıkta zerre ışık yok. Elimizdeki el feneriyle ne görüyorsak görüş alanımız sadece o..
Arabanın durumunu incelerken eşim, canımdan can gitti.. Ya patlarsa dedim? Uzaklaşamadım.. Eşimin durduğu gibi arabanın dibinde durdum. Olacaksa da birlikte.. dedim içimden.. Uzaklaşmayı düşünmek nasıl can acıtır bilir misiniz? Can yoldaşın yansın ama sen kurtul.. Bunu düşünemem.. Düşünürsem ömür boyu kendimi affetmem.. Rabbim hayırlı ölümler nasip etsin... Ama buna razı olamam.. Gözümün önünde can çekişmesi.. Düşünmesi bile o kadar kötü ki..
İşte böyle bir günün ardından karanlıklar içinde zor bela girdik eve. Işık yok elektrik yok. Karanlıkta yaktık sobayı. Aksilik ya. Bugün onunda korkutası tuttu.. Ateş saçmaya başladı.. Bu sefer de bununla uğraştık..
Tam eve girdik.. Gruptan mesaj geldi. Bizim buraya doğru itfaiye geliyormuş ne oldu bilen var mı diye.. Eyvah! Araba mı yanıyor! Yansa bile kim ne ara görüp arayacak itfaiyeyi.. Hemen gidip baktık ki arabada bir şey yok.. Meğer az aşağımızda kalan köyde bir amcanın çatısı yanıyormuş.. Elektrikde o 5 dk içinde o sebeple gitmiş..
Yani demem o ki, her şey boş. Kalp kırmalar boş. Her şeye kırılmalar boş.. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamalar boş.. Okul derdi, hayatın sonuymuş gibi sınav bunalımları boş.. Anne babaya kızmalar, evden gitmeyi istemeler boş.. Küslükler boş.. Boş geçen vakitler BOŞ..
HER ŞEY BOŞ.. İslam dışında.. DAVA DIŞINDA.. Ahirete çalışma dışında.. Dünyanın fazlası bırakın başkalarının olsun.. Bize ahiret yeter, bize gerçek hayat yeter.. MİSAFİR OLDUĞUMUZ DÜNYA HAYATINDA MUTLU OLMAK İÇİN ASIL YURDUMUZDAN VAZGEÇMEYİN.. Diyeceklerim bunlardır.. Hiç bir şeyin garantisi yok.. Bizlerin garantisi SGK değil, ALLAH İLE KURACAĞIMIZ BAĞKUR dur...
Ve ben.. Şimdi daha farklı basıyor ayaklarım bu topraklara. Dünya denen boş bir oyalanmaya.. Biliyorum şeytan isyan etmem için ağzını açıp bakıyor bana. Olmayacak ama. Olmayacak Bİ İZNİLLAH...HAYATIM ZORLAŞTIKÇA RABBİME YAKLAŞMAK İÇİN ETTİĞİM DUALARIM VAR BENİM..Bu silahımın karşısında kim duracak bakim..
Bölüm ise sağ olduğum sürece inşaAllah gelecektir.. Haklarınızı helal edin..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gençliğe Hitaben
RandomAllah Rasulü s.a.v zamanında yaşamış olsaydık, gençliğin ne kadar değerli ve bir o kadar da mühim mesele olduğunu görürdük. Şu an da ki gençlik, ipleri sıkıca tutan DİN DÜŞMANLARININ elinde.. İşte bu ipleri koparmanın tek yolu KURAN, SÜNNET ve TEB...