Hadi bakalım daha da güzel ve taptaze yeniden başlıyoruz. O zaman hoş geldin Dönence!!!
Tabi ki ilk bölümün müziği zihnimde canlanan ilk sahne ile;
Barış Manço - Dönence
Boyun eğilmeyecek acılar vardı ama kadere hükmedecek gücüm yoktu...
İlk imzamı taşıyan eserimin tam yanındayım; duvarın önünde.
Meydan insanlarla dolu, ağaçların gölgelediği park çocukların neşeli ve hayat dolu sesleriyle rengarenk, yolda araçların sesi sabırsızca kornalarla anlaşıyorlar birbirleriyle resmen.
Diğer tarafta gençler sanata dair yeteneklerini sergileyerek enstrüman çalıyor; önlerinden gelip geçen kimi insanlar durup onları dinleyerek onlara katkı olması için az ya da çok demeden para bırakıyor kimi de hiç ilgilenmeden gelip geçiyor öylece yanlarından.
Bu defa fırça darbem duvara değil önünde duran boş tuvale kalkacak. Tek bir fırça darbesi tek bir kalem çiziği yok üzerinde; bomboş.
Tıpkı dünyaya geldiğim ilk an gibi hissediyorum; savunmasız ve çaresiz.
Hiç bir şey bilmiyor, ne hissedeceğimi kestiremiyorum. Ve daha da önemlisi bu tuvale ben neyi resmedeceğimi de bilemiyorum.
Sonra başımı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum, masmavi bulutların arasından akan küçük beyaz kümeler yüzümün gülmesine neden oluyor. Güneş gözlerimi kısmama neden olurken, 'Tabi!' diyorum içimden. 'Yeniden başlamalısın.'
Dönen dünyanın içinde bulutlar akıp giderken anlıyorum; aslında başına geçtiğim her çalışmam, benim yeni başlangıcım.
Fakat bu defa, ilk defa önümdeki bu boş tuvale nasıl hayat vereceğimi bilemiyorum.
Yüzümü gökyüzünden çektim ve boş tuvale uzun uzun baktım. İlk boya darbesiyle başlarsam sonrası gelecek biliyorum ve elimde tuttuğum paletteki renkler arasından mavi olanı seçiyorum. Yeni başlangıcıma!
Paletteki mavi renginin üzerinde fırçam oynuyor ve boyayı açtıktan sonra tam elimi tuvale kaldırıp ilk fırça darbesini vuracağım anda az önceki gökyüzü bambaşka bir hal alıyor ve güneş bir anda sönüyor.
Bir ses duyuyorum, "Sakın vazgeçme!" diyor.
Bu ses... Onun sesi bu; Barış'ın.
Bir anda tüm meydan boşalıyor, ortalıkta tek bir kişi bile yok. Enstrüman çalan gençler, yoldaki araçlar, parktaki çocuklar...
Gökyüzüne doğru havalanan kuşların kanatlarında alevler... Kanatları yanıyor ama uçmaktan vazgeçmiyorlar. Kalbim buz gibi bir ürpertiyle titrerken gözlerimle onları takip ediyorum gökyüzüne doğru ama bulutlar...
Simsiyah bulutlar...
Daha önce karşılaşmadığım bu imkânsız olan manzara karşısında dehşet içinde gökyüzüne kaldırdım başımı. Ayaklarımın altından yükselen ateşle, bedenim alevlerin arasında esir kalmışken canımın yanmamasına anlam veremiyordum.
Cehennem...
Tam da ortasındaydım ve orası olduğuna emindim.
Ama neden sadece ben buradaydım ve neden canım yanmıyordu?
Kalp atışlarım nefesimi keserken, var gücümle koşmaya başladım. Etraf sadece alevlerin ışığı ile aydınlanırken, korkuyla verdiğim nefes alevlerden daha sıcaktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/122278528-288-k871128.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNENCE
Teen FictionBir yılda iki farklı yaşam tatmıştım. İki farklı hayat dokunmuştu ruhuma. Ben buna bir isim vermiştim; Dönence. Birinin sonu vasiyet gibi diğerinin başlangıcını garantiye almıştı. Yaşam başlar ve biterdi. Benim yaşamım ise biterken başlamıştı. Tük...