23. Bölüm: Hissettiklerinden Korkuyorsun...

6K 828 17
                                    

Kaçmak. Sadece kelimelerde yaşayan soyut bir eylem.

Güneş öyle bir yakar ki, kavurucu sıcak başaktaki buğdayları tane tane döker toprağa ve yine oradan kendine filizlenir. Ne kadar kaçarsa kaçsın bu döngüye teslim olarak yağmur suyunu çok istemeyen bedeni, toprağa dökülen buğdaylar ve güneşin sıcağıyla bir taneden, bin taneye çoğalır. Ve kaçınılamaz son; Egemen'in ellerinden benim kalbime dökülen başaklar ben ne kadar korksam ya da uzak kalarak kaçmaya çalışsam da teslimiyetle ben farkına bile varmadan çoktan filizlenmeye başlamıştı.

Derin bir nefes vererek saatlerdir bir sağa bir sola dönerek uyuyamadığım yataktan medet umduğum uykuya ulaşamayarak üzerimdeki battaniyeyi öfkeyle açıp doğrularak yatağın içinde oturdum. Koyu renk uzun saçlarımı parmaklarımın arasına sıkıştırarak başımı avuçlarımın içine aldım.

Dün gece ödül töreninde ekranda Barış'ın fotoğrafından yediğim bir darbeyle bin bir parçaya ayrılmış cam gibi dağıldıktan sonra, derslikte Egemen'in yarasına pansuman yapmam ve salona onun yanında dimdik ve güçlü bir şekilde girmem.

Ne yapıyordu bana? Ne yapıyordu da onun yanındayken ayakta bu kadar güçlü ve cesur durabiliyordum?

Düşündüm. Evet, onun yarasına pansuman yapmamda hiçbir anormallik yoktu. Bu gayet insani bir eylemdi ama Egemen'in tenime temas etmesi, bakışları, konuşması, hissettirdiği duygular... Bakışını bana sabitlediği zaman gözlerinde gördüğüm tutkulu bakışları. Neden kendime bu kadar yeniktim?

Dünü bininci kez hatırlayınca şimdi bile yanaklarımı ateş basıyor, kalbim hızla atmaya başlıyordu. İşte bu duygu, kalbimde şu anda alarm verilmesi gereken tehlikeli ve acil bir durumdu.

Tekrar derin bir nefes vererek bu defa bedenimi hızla sırtüstü yatağa tekrar bıraktım ve bıkkınlıkla bu gece bilmem kaçıncı kez yine düşünmemek için uykuya sığındım ama boşuna uğraştığımı biliyordum. Kendimden utanıyordum hissettiklerimden dolayı ve ondan... Barış'tan.

Gözlerimi sımsıkı kapattım tekrar ama olmuyordu. Okulun başlarında yaşadığım patlama gününün bıraktığı izler yüzünden uyuyamazken, şimdi kalbimde şekillenmeye başlayan duygunun beni ele geçirmesinden dolayı uyuyamıyordum.

Üstelik okulun bitmesine yalnızca on gün kalmışken.

Birbiri ardına dizilmiş düşünülecek olaylarda kronolojik sıra şimdi amfide yaşadıklarımdaydı.

Dün tüm amfi hep bir ağızdan Atatürk'ün Gençliğe Hitabesini okurken, Egemen'in yanında dimdik durarak bana iyice güven vermesi, bu da başlı başına ayrı bir sorundu ya da sorun muydu?

Bu çocuk okula geldiğimiz ilk zamanlarda benim inadımı zorlayarak, sonra da bilgi ve deneyimlerini aktararak duygusuyla, mantığıyla, gücüyle beni dün amfide ne kadar dağılsam da, tekrar ayağa dimdik kalkan Cemre yapmıştı.

Ne yaşarsam yaşayım duygularımı yönetebilmeyi öğretmişti bana. Peki Barış'a karşı utancım ve Egemen'e karşı kontrol edemediğim duygular...? Öğrenmiş miydim gerçekten?

Kendimi onun yanındayken daha güçlü hissediyordum. Onun yanındayken daha güvende hissediyordum. Onun yanındayken artık rahat hissediyordum.

Egemen'in yanındayken aslında o oluyordum. Bu hale gelişimi aylardır nasıl fark edememiştim? Bu dönüşüm, kalbimin evrilmesi... Nasıl anlamamıştım? Anlamalıydım. Anlasaydım önlem alabilirdim.

Bu okul artık beni on gün sonra gururlu ve kısa sürede inanılmaz donanımlı bir Türk Subayı olarak mezun edecekti.

Peki, mezuniyetten sonra ne olacaktı?

DÖNENCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin